| Tiyatro Kursu  | Şirket Tiyatrosu
Tiyatro Dünyası
Tiyatro Dünyası Bu Sahnede...
 
Ana Sayfa  |  Hakkımızda  |  Yazılar  |  Haberler  |  Yazarlar  |  Tiyatro Oyunları  |  Tiyatro Grupları  |  Sanatçılar  |  Kaynak  |  Duyuru Panosu  |
KENAN IŞIK'ın MERAKI ÖLÜMSÜZ BİR ÖYKÜ
Ömer Kavrut



 
Kenan Işık'ın şu oyun hevesi, şu uyarlama hevesi, şu pırıl pırıl tiyatro gözleri, Karen Blixen'in son derece güzel bir eserini, "Ölümsüz Öykü" yü çok iyi bir sahnelemeyle tanımımıza vesile oldu. Karen Blixen'in "Ölümsüz Öykü" sünü orijinal metninden okuma fırsatını bulamadım ancak Kenan IŞIK'ın Şeyh Galip'in ünlü eseri ve bir klasik sayılan "Hüsn-ü  Aşk" tan "Aşk Hastası" gibi çok özel bir oyun çıkarttığını iyi bildiğim için gözüm kapalı güveniyorum kendisine bu konuda. Genelde insanlar  Kenan Işık'ı karizmatik bir sunucu, bir dizi oyuncusu, iyi bir şiir sesi ya da en kötü ihtimalle televizyon karşısında zamping yapan biri için " aaa bu sakallı adam" diye tanır. Kimisi sempatik, ince ve sevecen bulur. Kimisi de soğuk, kaba ve kibirli. Tiyatroya dair geçmişini bilen yine tiyatroya dair yakın çevrelerdir. Bilmem bu imajını nasıl yeniler sevgili Kenan IŞIK belki de tiyatroya bir daha küsmeyip, isimsiz Mr. Clay'lere boyun eğmeyerek sanırım. Tıpkı şu an olduğu gibi "YAŞAR NE YAŞAR NE YAŞAMAZ" la dimdik ayakta durarak. Her neyse. Benim size anlatmak istediğim konu, asıl anlatmak istediğim şiir, müzik, resim ve asıl anlatmak istediğim öykü, ÖLÜMSÜZ ÖYKÜ.

Ben bu oyunu 2006-2007 sezonunda İ.B.Ş.T' da izlemiştim ve izlediğim yeni oyunlar arasında sanatsal değeri en yüksek oyunlardan biri olarak değerlendiriyorum. Çünkü bu oyun sanatı savunuyor. İnsanların sanattan ayrılamayacaklarını, sanata muhtaç olduklarını, insanın sanatın ta kendisiyle yaşadığını kanıtlıyor adeta. Yeme sanatı, çalışma sanatı, akıl sanatı, gönül sanatı işte size bütüne hizmet eden öykü sanatı. Çünkü herkesin hayat içinde bir öyküsü var. İnsan, o eşsiz, o tertemiz, o kıymetli, devasa ve hiç dokunulmadan, kendiliğinden yüreğine ve beynine akan hayallerinin öyküsünü oluşturma çabasındadır. Hayatında güzel öyküler var etmek için yaşar durur insanoğlu. Aşk bile bunun en basit örneği veya para kazanma hırsı herkes hayallerine hizmet eden bir öykü üzerine yaşama tutunmaya çalışır, kimisi ulaşmaz, öyküsünü gerçek kılamaz ve bu yüzden mutsuz olur. Hele ki, günün birinde çizgi dışındaki bir öyküyü gerçekleştirmek isterseniz, yani kendiniz dışındaki diğer hayatların öyküsünü, diğer canların öyküsünü oluşturmayı kafayı koyarsanız bir Tanrı gibi yahut Mr. Clay gibi bunun hiçte kolay olmayacağını anlar, öykünün içine katılır öykünün içinde kaybolursunuz. Yazılmış bir öykünün parçası olur, dahil olursunuz. İster istemez hile koyarsınız belki yalan bile koyarsanız öykünün içine ve sanat sizi burada dışarıda tutar maskenizi yere serer, biz seyircilere bunu gösterir. Ben fazla uzatmadan size öykünün ay pardon oyunun konusunu anlatmaya çalışayım dilim döndüğünce.

Oyun; İngiltere'den Çin'e gelen Mr. Clay adında vicdansız bir çay tüccarının çeşitli zorbalıklarla, haksızlıklarla elde ettiği kazanımlarının muhasebe kayıtlarını, muhasebecesine okutarak başlar. Gut hastalığına yakalanan ve dizleri tutmayan bu vicdansız kupkuru tüccar, nasıl bir hikmetse muhasebecisinden muhasebe kayıtları dışında başka şeylerde duymak ister. Muhasebecisi'de ona İşaya Peygamberin kutsal kitaptaki sözlerini anlatır. Bunlar tam da Mr. Clay'in duymak istediği sözlerdir; "Kutsal çöl abad olacak, kızgın kumda sular fışkıracak, işitmeyen kulaklar işitecek ve sarsak dizler geyik gibi sıçrayacak." Bu sözler Mr. Clay'i umutlandırır gibi olsa da bunlara inanmaz. İşaya peygamberin saçmaladığını söyler ve başka şeyler anlatmasını ister tekrar, hikaye gibi, öykü gibi. O da sıradan bir denizci tayfasının karaya indiğinde başından geçen uydurma bir öyküyü anlatır ve o anlattıkça Mr. Clay de bu öyküyü tanımaya başlar, bir yolculuk sırasında tayfaların sohbetine kulak kabarttığını ve bunun öykü olmadığını gerçek olduğunu söyler. Oysa ki her tayfanın iyi bildiği, başlarından geçmesini hayal ettikleri uydurma bir öyküdür bu ve Mr. Clay.. gerçek dışı hiçbir şeyi kabul etmeyen bu kupkuru adam.bunun uydurma olduğunu öğrenince bu öyküyü gerçekleştirme kararı alır."

Sizce de farklı bir konusu yok mu oyunun. Düşünsenize bizim hayatımızın öyküsünü oluşturanları. Parayı ve iktidarı elinde tutanların öyküsündeki o biricik yerimizi bir düşünün. Öykünün ölümsüzlüğünü düşünün, hayattaki her şey bir öncekinin sonucu, olmuş bir şey'in olması her zaman öncekine bağlı. Biz Osmanlı sayesinde bugün buradayız. Bu bilinçte ve bu konumdayız. Osmanlı ise öncekilerinin. Her şey bir öncekinin  sonucu tıpkı"Karen Blixen'in anlattığı Kenan IŞIK'ın bizlere taşıdığı gibi; "Öykü ölümsüzdür. Başlangıçtan bugüne kadar hep vardı. Sonsuza kadar da var olacak." İsterseniz bir de Kenan Işık'ın gözüyle bakalım oyuna.

"1850'lerin sömürgeci muktedirleri ile 2000'li yılların muktedirleri sanki birbirlerinin devamı gibi. Dünyaya egemen olan yine muhasebe kayıtları, kar ve zarar hesapları. Ve yine yoksullar, bir zorbanın elinde birer kukla. Ne var ki tıpkı Mr Clay'in gerçekleştirmek istediği öykünün sarmalında bir kuklaya dönüşmesi gibi Başkan Bush'da gerçek amacını gizleyerek, dünyayı kimyasal silah üreten Saddam belasından kurtarmak ve Irak halkına özgürlük getirmek için uydurduğu öyküyü gerçekleştirirken aynı akıbete uğradı. Çünkü öykü anlatmak, yazmak, oynamak öyle her babayiğidin harcı değildir. Karen Blixen, Homeros, Shakespeare, Cervantes gibi olmak gerekir. Birer mitoloji kahramanı gibi yarı tanrı. Çünkü öykü kutsaldır. Tanrısaldır. Vahiy, Tanrının peygamberler aracılığı ile anlattığı bir öyküdür. Yaradılışın ve var oluşun öyküsü. Günahın ve sevabın, cenettin ve cehennemin."

Son derece doğrudur bu kanımca. Kenan Işık'ın aklına, yüreğine, kalemine sağlık ne diyelim. Bu oyuna böylesi bir yorum katmak gerçekten özel bir nitelik, özel bir merak ve yüksek derecede hayatı anlama hevesi taşıyor. Şimdi ben uzaktan bakıyorum da bu öykü'nün sunum sarmalını. Bunu Şehrazat(Karen Blixen) düşünüyor, tecrübe ediyor yazıyor, yıllar sonra başka bir ülke'den Fatih Özgüven adında bir çevirmen bunu dilimize kazandırıyor. Sonra bunu "sakallı bir adam" güzel bir gözle okuyor ve uğraşıp, oyunlaştırıyor. 2002'de sahnelemek için uğraşıyor muhtelif nedenlerden dolayı olmuyor. 2007'de tekrar deniyor sahnelemek için, bu sefer şans gülüyor ve sahneleniyor bu oyun. Öyküye izleyen bütün seyirciler dahil oluyor, seyrediyor. Ve bu öyküden kazandığını hayatına yedirebilen seyirciler farkında olmadan hayatlarında taşıyor öyküyü. Ben de günün birinde buradan size bu öyküyü anlatıyorum ve sizde katılıyorsunuz.

Gelecekteki akışı ise hiç bilinmiyor. İşte gördüğünüz gibi öykü ölümsüz. sürüp gidiyor.

Sanat yeniyi düşündüren, iyi olana ve doğru olana ışık tutan bir öyküyse eğer bu oyunda bunların karşılığı var kesinlikle. Ancak kızdığım bir nokta bu oyun da pek fark edilemedi, tıpkı sanatsal niteliği ağır diğer eserler gibi. Bence özellikle de bizler, biz tiyatro severler, öykü, roman, şiir sevenler sahip çıkmalıyız bu oyuna. Şehir Tiyatroları bu sezonda da oynuyor bu oyunu fırsatını bulan mutlaka gitsin. Sabırla izleyin oyunu, tadı da bir o kadar değerli ve anlamlı oluyor çünkü.

Oyuncuları ve sahnelemeyi değerlendirmek gerekiyorsa ben bunun için çok yeterli bir isim değilim. Öyle olsa ve param olsa ihaleye girerdim herhalde(!) Sayın Kadir Topbaş'ın yapmadığını ben yapıp sevgili Kenan IŞIK'a danışacağım bu konuda. Sahi, nasıl altından kalkacaklar bu karmaşanın merak ettiğim tek şey Kenan IŞIK neden siyasi bir yapıya bulaştı? Sanatçı sorumluluğunu bilmeli öyle değil mi? Ben bu detayı uzatmadan oyunumuza dönüyorum tekrar. Ben oyunculuğun göreceli bir kavram olduğuna inanmaya başladım. Ben bir oyuncuyu beğenirim, siz beğenmezsiniz ama esasta oyuncu iyi bir oyuncudur. Oyuncunun en ballısı ise genel kabul görenidir galiba, veya enerjisini her durumda sevdirebilendir. Oyun için yine de söyleyebileceklerim var tabi mesela ışıklar ve müzikler çok etkileyiciydi Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde. Giriş müziği ise beni ayrı etkiledi. Oyuncuların performansına gelince sayın; Erhan Abir, Tomris İncer, Erarslan Sağlam ve Pelin Budak hepside hakkıyla oynadılar hepsini ayrı ayrı tebrik ediyorum. Eğer izlemediyseniz mutlaka ama mutlaka izlemelisiniz, dinlemelisiniz bu öyküyü ve düşünmelisiniz. Benim oyunu izledikten sonra aklıma, gönlüme, dilime bir şarkı düşmüştü, Mete Özgencil'in yazdığı, Takan'ın prüzsüz sesiyle yorumladığı "verme" şarkısı;

"Sebebinden doğmuş oldum seçmeden
Çekeceğim derdim nedir bilmeden
Yükledin, yükle yıkıldım kaldım
Vereceksen akıl verme istemem

Azı karar çoğu zarar diyenler
Niye çok alır hep az verirler

Verme,  verme, akıl verme
Vereceksen huzur ver, vereceksen huzur ver."

Emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum ama en özel minnetim sevgili "Şehrazat" a tecrübe edip paylaştığı için. İyi seyirler.

Ömer KAVRUT



Paylaş      
Yorumlar

Gılman KAHYAOĞLU - ( 1/5/2008 )
SAYIN ÖMER KAVRUT İSİM YANLIŞLINDAN DOLAYI LUTFEN BENİ AFFEDİNİZ ESENLİK DİLEKLERİMLE

Mahmut B. Ovur - ( 1/10/2008 )
Deçen sezonun en iyi oyunuydu. Kenan Işık çok yenilikçi bir reji yapmış. Oyuncular zaman zaman karşısındaki oyuncu yerine doğrudan seyirciye oynuyordu. Mekan, Işık, Tomris İncer ve Mehmet Atak olağanüstüydü.

Gılman Kahyoğlu - ( 1/5/2008 )
Sayın Ahmet kara;Konu olan eseri ben de geçen sezon seyretmiştim Sayın Kenan Işıkl’la bir karşılaşıp kendisini kutlayamadım kendisini her hangi bir nedenle görebilirseniz lutfen benim için de kutlarmısınız Yorumunuza gelince bundan daha güzel nasıl anlatılır yorumlanır bilemiyorum Neredeyse virgül atlamamışşınız desem ben abatrmıyorum ama okuyanlar abartı sayabilir emeklerinize algınıza belleğinize sağlık Bir şey eklemek istiyorum Sayın Kenan Işık bütün saydığınız meziyetlerin yanı sıra bana göre çok iyi bir tiyatro yazarıdır esenlik dileklerimle

Bu Oyun Hakkındaki Görüşlerinizi Paylaşın !

İsim
Mail  (Yayınlanmayacak)
Yorum
Güvenlik Kodu= 332
Lütfen bu kodu yandaki kutuya yazınız
 

    Son Eklenen Yazılar     En Çok Okunan Güncel Yazılar
27 MART… UMUDUNU ARAYAN BİR GÜN (Ahmet Yapar)
YOKLAMA LİSTESİ (Skeç)
    Tüm Tiyatro Yazıları

    Bu Tarihte Yayınlanan Diğer Yazılar
    Bu yazının yayınlandığı tarihte gündemdeki diğer yazılar aşağıda listelenmiştir...

  • Bana Bir Picasso Gerek (Üstün Akmen) - 1/13/2008
  • Uyku kaçıran –İştah Kabartan “EĞİTİM- ÖĞRETİM” ve HESAP PEŞİNDE ... (Dündar İncesu) - 1/13/2008
  • Hiçliğe Tirat (Erdinç Yapan) - 1/13/2008
  • Şehir Tiyatroları Yeni Genel Sanat Yönetmeni Orhan Alkaya ile Projelerini Konuştuk (İsmail Can Törtop) - 1/10/2008
  • Geleneksel Bağın Üzümü (Ali Erdoğan) - 1/8/2008
  • SAYIN İHSAN ATA’NIN “Sefalet içerisinde geçen 36 yıl: Bir Garip Orhan Veli” ADLI ELEŞTİRİSİNİN ELEŞTİRİSİ (Yusuf Köksal) - 1/8/2008
  • Kara Kaplı – Tiyatro Yüzleşme (İsmail Can Törtop) - 1/7/2008
  • Ödüle Değer Bir Oyun: Ödül (Ahmet Kara) - 1/7/2008
  • YATAK ODASINDA KESİŞEN YOLLAR: “GÖZÜ KARA ALATURKA” (Üstün Akmen) - 1/5/2008
  • Sefalet içerisinde geçen 36 yıl : Bir Garip Orhan Veli (İhsan Ata) - 1/4/2008
  • KENAN IŞIK'ın MERAKI ÖLÜMSÜZ BİR ÖYKÜ (Ömer Kavrut) - 1/4/2008
  • BEHİÇ AK’TAN YALNIZLAŞAN DÜNYA: TEK KİŞİLİK ŞEHİR (Ahmet Kara) - 1/4/2008
  • Muharrem Ergül’ün eseri ve: ‘Leenane’in Güzellik Kraliçesi’ (Üstün Akmen) - 1/3/2008
  • GARAJİSTANBUL’da OYUN BOZULUYOR (Ahmet Kara) - 1/2/2008
  • Yetenekli ve Ünlü Tiyatro Yönetmeni Avra Sidiropoulou ile Söyleşi (Zeynep Kehaya) - 1/1/2008
  • TÜRK TİYATROSUNUN DÜNÜ, BUGÜNÜ VE GELECEĞİ ÜZERİNE (Mesut Vural) - 1/1/2008
  • TİYATRONUN YALNIZ ÇIRPINIŞLARI (Ahmet Şefoğlu) - 1/1/2008
  • Ayıptır Şaşırması (Ali Erdoğan) - 12/29/2007
  • Kadıncıklar 2007 – Sadri Alışık Tiyatrosu (İsmail Can Törtop) - 12/29/2007
  • HARCANAN BİR ÇEHOV OYUNU: ÜÇ KIZ KARDEŞ (Ahmet Kara) - 12/28/2007
  • Oyunun Oyunu - Yasemin Yalçın Tiyatrosu (Üstün Akmen) - 12/28/2007
  • Kim O? – Tiyatrokare (İsmail Can Törtop) - 12/27/2007
  • Tiyatrotem'den Modern Tartuffe (Ahmet Kara) - 12/27/2007
  • Ödül - Liman Tiyatro (Üstün Akmen) - 12/27/2007
  • Çocuk Şimdi Yenilik Yaptığını Sanıyor (Ali Çakır) - 12/27/2007
  • TUNCER CÜCENOĞLU`NUN AZERBAYCANDA OYNANAN OYUNU ÇIĞ-UÇQUN HAKKINDA AZERBAYCAN GAZETELERİNDE DE YAYINLANMIŞ BİR MAKALE (Rasim Aşın) - 12/24/2007
  • DALGA - DONKİŞOT TİYATRO (Yasemin Aktaş) - 12/24/2007
  • Gizli Hayatlar Sahnesi (Tiyatro Başka Bir Yer) - 12/23/2007
  • İHALEYLE TİYATRO OYUNCUSU ALMAK SİYASİ SOYTARILIKTIR (Üstün Akmen) - 12/23/2007
  • FA ve SOL (Dündar İncesu) - 12/23/2007
  • Dalga - Donkişot Tiyatro (Ahmet Kara) - 12/23/2007
  • Azerbaycan’daki Tuncer Cücenoğlu fırtınasından izlenimler (2) (Üstün Akmen) - 12/23/2007
  • Titanik Orkestrası - İstanbul Şehir Tiyatroları (Ezgi Toz) - 12/21/2007
  • Savaş Dinçel Vefat Etti - Üstün Akmen'in Mesajı (Üstün Akmen) - 12/20/2007
  • Tuncer Cücenoğlu’nun ‘Çığ’ı Azerbaycan’da alkışlanırken… (Üstün Akmen) - 12/18/2007
  • Kapıların Dışında - Altıdan Sonra Tiyatro (İsmail Can Törtop) - 12/17/2007
  • Savaş İkinci Perdede Çıkacak - İstanbul Devlet Tiyatrosu (Üstün Akmen) - 12/17/2007
  • Bernarda Alba'nın Evi - İstanbul Şehir Tiyatroları (Ömer Kavrut) - 12/15/2007
  • TEATRAL KAKAFONİ (Erdinç Yapan) - 12/15/2007


  • Tiyatro Kursu Başlıyor!
    19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de!
    Çalışanlara yönelik hobi sınıfı!



    Duyuru Panosu!



    Son Eklenen Tiyatro Oyunları

         Güncel Yazılar

    Yazar olmak ister misiniz?
    Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...

    Mail Listemize Üye Olun

         Güncel Haberler
    Tiyatro Maydanoz, Nazım’ın Kadınları ile Sahnede
    Tekin Deniz: Dümbüllü kavuğunu kimseye devretmedi

    Tiyatro Dünyası'nı takip Edin
     
     |  ..