| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
27 Mart Dünya Tiyatro Günü Bildirisi (Yılmaz Onay - Nâzım Hikmet Kültür Merkezi) Yılmaz Onay 27 Mart, “Dünya Tiyatro Günü” olarak tüm dünyada “kutlanıyor!”. İyi ama hangi dünyanın hangi tiyatrosu kutluyor bugünü? Yıllar önce Berliner Ensemble’dan Helene Weigel’in yayınladığı o “çağımız seçme çağıdır” diye haykıran güzel bildirisinin sahnelerden okunduğu tiyatrosu mu? İnsanlığı ölüm kalım davasıyla burun buruna getiren savaşların, ekonomik krizlerin, sonsuz acıların ve vahşete gerilemenin düpedüz faili olan global kapitalizmin zengin ülkelerin tiyatrosu mu kutluyor bugünü? Evet, çağımız seçme çağıdır ve biz tiyatrocular “başka bir dünya kurmaya mecburuz”, “yurttaşlık, toplumda yaşamak değil, toplumu değiştirmektir” diyen Augusto Boal’lerin tarafını seçiyoruz. Gerçek şu ki, kapitalizmin bütün parlak giysileri bir bir döküldü, onun “yüksek sanat” diye yutturmaya çalıştığı koflukların maskesi düştü, Peter Stein’ın deyişiyle biçim yönünden “her buluş yapıldı, yeni kalmadı”. Şimdi insanlık, örneğin şirketler faşizminin batışını önlemek adına trilyonlarla basıla basıla değersiz kağıt haline gelme alarmı veren Dolar’ın, zıvanadan çıkmış bir çılgınlıkla saldıran yok edici silahlarını etkisizleştirme zorunluluğuyla yüzyüze. “Yeni” olan bir şey varsa o da bu işte! Ve gerçekten sorumlu ve özgür, dolayısıyla da gerçekten değerli ve etkili sanat, henüz adını koymuş olmasa da, yeniden modern bir gerçekçiliğe yöneliyor. Bir plastik sanatlar bienalinin küratörlerinin, tiyatrodan çok daha soyut bir dalda bile B. Brecht’in sanat yaklaşımını temel kriter olarak koymaları boşuna değildir. Dahası, o kriterin açılımında, yine her ne kadar Brecht’i Brecht yapan gerçekçilik mücadelesinin adı konmamışsa da: “Zenginlikle yoksulluğun dağılımı, besin kaynaklarıyla açlığın dağılımı, siyasi manipülasyonlar, nabza göre ahlak, dine dayalı ikiyüzlülük, baskıya boyun eğme” gibi temalar öne çıkarılıyor ki, bu da Brecht’in şu son derece önemli savının hiç değilse ilk yarısına yeniden yaklaşmak demektir: “Sanatçı, yalnızca topluma karşı sorumluluk taşımakla kalmaz, toplumu da sorumluluğa çeker”. Evet, oyunlar yasaklanıyor, yazarlar tutuklanıyor, özerkliklerin kökü kazınıyor, salonlar yok ediliyor ve bu “demokratik” marifetlerin siyasi sorumluları kenara çekilip sanatçıları birbirine düşürerek sanat düşmanlığında iki kat “başarılı” oluyorlar ama geliyorum demenin de ötesine varmış olan bu çok tanıdık rejimin, bu, değerli bir tiyatro sanatçımızın buluşuyla “seçilmişler faşizmi”nin karşısına dikilen çağdaş entelektüel kahramanlar, ilginçtir ki en ünlü “sanatçılar” içinden değil, mütevazı medya çalışanları içinden çıkıyor. İktidardan yana el değiştirme operasyonu zaten çok karanlık olan Sabah-ATV patronajının “yenilmez” sanılan baskı gücüne karşı, 10 kişi bile olsalar (evet, yazıyla sadece: On) grev yapma yürekliliğini gösterenler, yine adı bilinmez medya çalışanlarımız oluyor. Bu eylem, kendileri farkında olsun ya da olmasın, sınıf bilincinin bireylerde billurlaşması olarak görünüyor bana ve bu kadar az sayıda oldukları halde böylesine cesur bir eyleme girişmekle, “toplumu da sorumluluğa çekiyorlar!”. Sevgili tiyatro insanları, sevgili tiyatroseverler, her çeşit görüşten sevgili dostlar, bu yılki “Dünya Tiyatro Günü” bildirisini, birer tiyatro olayı heyecanı veren bu kahramanlığın trajik karakterlerine adamamızı öneriyorum ve o on emek kahramanının adlarının da en ünlü tiyatrocularımız gibi toplumun belleğine kazınmasını diliyorum: Arzu Gündüz, Çilem Dalgıç, Uğur Güç, Özsel Tortop, Perihan Özcan, Mete Öztürk, Selim Sumer, Ender Ergün, Alper Tunga Çatal, Hamdi Kurt. Kısacası, dünyada olsun, ülkemizde olsun, henüz herkesi ve her şeyi teslim alamadılar ve asla da alamayacaklar. Ne mutlu bize ki, global kapitalizmin tüm insanlığı yıkıma sürüklediği çağımızda, onu etkisizleştirerek kurtulma mücadelemizin yöntemi olan “gerçekçilik” anahtarı için, bizim tiyatromuzun Brecht’i düzeyinde olduğunu çok geç de olsa kanıtlayabildiğimiz Nâzım Hikmet’in, şiirlerin en güzeliyle dile getirdiği şu rubaisi var önümüzde: Yürekte, kitapta ve sokakta, yenebilmek yalanı Anlamak sevgilim, o bir müthiş bahtiyarlık Anlamak, gideni ve gelmekte olanı. 27 Mart Dünya Tiyatro Günü, gerçekten yana tarafını seçenlere kutlu olsun! Yılmaz Onay Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|