| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Ölüm İstiyordu MEDEA Pınar Çekirge - Mehmet Serhat Akın " Ve insanların korkunç öykülerini anlattım onlara.." Lale Müldür Corinthus’ da bir günbatımıydı. Ölüm istiyordu Medea. Kendisi, düşmanları, çocukları için ölüm istiyordu. Alaycı bakışları, merhamet dolu ifadeleri sineye çekemezdi. Ölüm istiyordu. Aşk ve ihanet kol geziyordu Corinthus sokaklarında.Servet ve iktidar sahibi sarışın bir kadına gitmişti kocası Iason. Oysa Iason için, babasına sırt çevirmiş, erkek kardeşini öldürmüş, ana yurdunun sonsuz nefretini kazanmış, kaçmıştı Medea. Sürgündeydi. Sonsuzlukla yazgılı bir sürgünde. Geri dönüşü hiç olmayacak bir sürgünde. Oğullar doğurduğu adam çekip gitmiş, Creo’nun kızıyla evlenmişti. Şarap kan olmuştu bir kez. Gözleri nefret doluydu Medea’nın. Cinnetin son eşiğindeydi nicedir. Kuraldır gövde kıskanır. Gövde ve yürek ihaneti bağışlamaz. Etin kıskançlığı beynin kıskançlığını geride bırakır çoğu zaman. Sihir, zehir ve büyü girmişti devreye bir kez. Ölümün süzülüp geleceği kapıyı aralama zamanıydı. Acıydı kadın olmak. Doğuran kadın, aynı zamanda yok edendi. Öldüren ve hayat verendi kadın. Bir vakitler nasıl sevmişti Iason’u. Şimdiyse ‘utanç ve öç’tü payına düşen. “ Bu eve ihanet ettiğinde oğullarını düşündün mü hiç ? “ Nefretin herşey demek olduğunu sezinledi Medea. “Etime dokundu, kirletti beni, ona çalışan bu eller, onun gövdesine açılan bu beden..” Hatıraları silmek, çocuklarını söküp atmak istedi bir an. Ürperdi. Sonu gelmeyen bir nefret, gemlenemeyen bir dehşet içindeydi. Geçmişi yok edemese de geçmişten gelen tüm meyveleri kopartabilirdi. Dedik ya, hayat verdiği kadar öldürendi kadın.Önceyi ve sonrayı birlikte yaşamaktı bu. Cinayet. Hayır, oğullarını yabancıların soğuk kucaklarına bırakmayacaktı. Biliyordu, babaları Creo’nun kızını oğullarından daha çok seviyordu. Yem tuzaktaydı artık. Kendi ağacının meyvelerini kopartma zamanıydı. Kan kanın tohumuydu. Nefretse dipsiz bir kuyu. O kuyudan su çekiyordu Medea. Hiç durmadan su çekiyordu. Son ninnisi bir ağıttı aslında. Aşk ve ihanet üzerine bir ağıt. Bir kadın yazısı. Bir acı destanı... Ellerine bulaşan şarap… biliyordu, canlar canıydı o şarabı yapmak için ezdiği üzümler. Ianos’a duyduğu öfke çocuklarına olan sevgisinin önündeydi ve yıldız parçaları dökülüyordu aşağıya. Avuçlarında yıldız sağanaklarından geriye kalmış tozlar. Islak, kanlı. 2001-2002 sezonunda İstanbul Büyük Şehir Belediyesi Şehir Tiyatroları -Açık Tiyatro Birimi kapsamında Euripides'inMedea’sını yönetiyor Ersin Umulu. M.Ö. beşinci yüzyılda yazılan Medea’ yı çağdaş bir tragedya haline getiriyor. Işık, gölge, mask ve muhteşem diyebileceğimiz bir reji ve oyunculukla Medea unutulmazlar arasında yerini alırken, 2003 Haziran'ında Finlandiya'nın Tornio kentinde " Avrupa Kadın Oyunları Festivali"nde Türkiye'yi temsil ediyor. (Yeri gelmişken, oyunla ilgili yabancı basında çıkan övgü dolu haberlerden oluşan koskoca bir klasör uzatıyor bize. Şöyle bir göz atarken duygulanıyoruz resmen. İşte, başarının onaylanışı, diyoruz.) Esin Umulu, Neslihan Öztürk, Aslıhan Kandemir aşk, cinayet, annellik, başkaldırı duygularını sahnede Medea’nın üç farklı yüzüyle yaşar kılıyorlar. Harikulade oyunculuk performanslarıyla üç Medea’ yı, Antik Çağ’dan günümüze eksiksiz taşırken, yelpazesi çok geniş olan bir karakteri başarıyla yorumluyorlar.Bu eşsiz kompozisyon asla terk etmeyecek beni,biliyorum.Mehmet'i de. Ersin Umulu ile geçtiğimiz aylarda yaptığım söyleşi esnasında öğrenmiştimMedea’yı yönettiğini. Bana oyunun DVD kaydını getirdi. İlk izlediğimde iliklerime kadar titrediğimi, hatırlıyorum.Medea ne kadar Zehra’ydı. Kurban’daki Zehra da benzer acılardan geçecek ve evlatlarını kurban edecekti.Tıpkı,benzer,aynıydı yaşadıkları acı. Gün gelecek acının tüm tanımlarını bu iki kadında yaşayacaktım. Mehmet Serhat’a “Medea’ yı beraber izleyelim”,dedim. Bense, korkularımın arasından bakıyordum, Pınar ansızın bana dönüp; “Çok beğeneceksin” dediğinde. Günlerin yorgunluğu, aklımda şekillendirmeye çalıştığım projeler, yarım kalmış yazılar, sanki zoraki günler yaşıyor gibiydim. "Nereden çıktı şimdi buMedea," diye soracaktım ki, anlamış gibi, elime bir DVD, bir de kitap tutuşturuverdi. Kaçabilecek miyim şimdi? Var mı bir yol? Offff, Medea, Medea, Medea. Medea işte. Çocukluğumum en renkli anılarında kalan, erkekleri gençleştirebilmesinin yanında, bitkilerden ilaçlar yapan yarı canavar, yarı anne, aslında hem büyücü, hem de bağımsız bir kadın, bir aşık, bir çılgın belki de. Babamın, her gece bana okuduğu o yeşil kaplı, dünya mitolojileri kitabından fırlamış onlarca kahramandan yalnızca bir tanesi mi yoksa? Ama şu bir gerçek, Medea’nın Türkçeleştirilmiş hali şu an tam karşımda duruyor. Perdelerde sarı hüzünler, pervazdaki sardunyada ise fuşya rengi ümitler vardı. Hayatın kendisi bir bilmeceyken, dengesizliğin içindeki dengelere takıldı gözüm. Usulca elimdeki DVD’yi yerleştirdim bilgisayara. Hayal kırıklığı içinde terkedilmiş, vatansız Medea’yı Ersin Umulu’nun yorumuyla izleme zamanıydı,” kaçış yok, bir gör bakalım” diye mırıldandım kendi kendime. ( Pınar, duymasın ama… Baktım sıkıldım bırakırım.) Karşımda, Ersin Umulu vardı. Gözlerinde bir pırıltı, “Evet, bu gerçekten aşk ve ihanet üzerine bir başyapıt ve ben bu tragedyanın yönetmenliğini yaptığım için gururluyum” diyordu sanki. Gerçekten de öyle miydi? Dedim ya, izleyip görecektim. Medea, hep kızgındı. Belki de kırgın. Kanatları kırılmıştı babasına ihanet ettiği anda. Vatansız kalmak, bir de üstüne üstlük sevdiği erkeğin başka bir kadın için onu terketmesi büsbütün çıldırtmıştı onu. Kasırgaydı Medea. Taşkın bir akarsuydu artık. “Tanrılardan gelir günahların cezası” diye haykırıyordu Medea. Tanrılardan mı geliyordu sahi? Yoksa içindeki öfkeye mi yeniliyordu her savaşında Medea? (Onlarca soru var kafamda. Pür dikkat seyrediyorum oyunu. Aklıma takılan noktaları tek tek not alıyorum. Ersin Umulu’yu soru yağmuruna tutacağım, bu kesin.Pınar zaten günlerdir Medea ile yaşıyor.Ersin Umulu bu çapraz sorgulamadan bunalmazsa iyidir.) Sorular, sorular, sorular…. Birden bir haberci giriyor sahneye. Heyecan ve korku içinde Creusa ile Creo’nun öldüğünü haykırıyor. Medea’nın düğün armağanı olarak yolladığı giysiler birer alev topu olmuş, bütün krallığı sarmıştı. Cinnet tırmanışta. Umulu’nun yönetmenliğini yaptığıMedea, antik çağ aşkının kara çığlıkları ile çocukluğumundan kalan o yeşil kaplı kitaptakinden birazcık daha farklı, ama ilk dakikasından itibaren beni büyülediği ortada. Kendimden geçmiş gibi izliyorum oyunu. “Sahi, neden Medea’yı seçtin?“ diye sorduğumda zaten yanıtını çoktan aldığımı farkediyorum. Aşk… Ersin, o kadar içten ki, bana Medea’yı anlatıyor, gözlerindeki pırıltıyla. Sevdiği erkek uğruna vatanını terkeden kadını şekillendiririyor gözlerimin önünde bir kez daha. Aşkın büyüsünü kelimelerine sığdıramıyor adeta. Ardından yine tekrarlıyor, “Deliler gibi aşık…“ Aşk üzerine herhalde günlerce konuşulabilir diye geçiriyorum aklımdan. Ersin, ışık saçan gözleriyle 'aşk vurgunu' Medea’yı anlatmaya devam ederken, Medea’nın çığlıkları yankılanıyor sanki her köşede. Yüzyıllardır hep o keskin çığlıklar. “ Öldüm bittim ben; düğün türküleri çalınıyor kulaklarıma. İnanamıyorum kendime, inanamıyorum bu başıma gelen felakete. Iason bunu yapabildi mi sahiden, beni kopardıktan sonra babamdan, Yurdumdan, krallığımdan, yabancı elllerde bir başıına bırakıp, gidebildi mi böyle kalleşçe? „ Aldatılan bir kadın neler yapmazdı ki? O değil miydi altın postu sevdiği erkeğe sunan? Gördüğüm kadarıyla, Ersin’de tam bir aşk adamı. Medea’yı savunuyor, ailesi için, aşkı için neler yapmadı ki, diyor. Medea'nın sergilediği feminist kimliğe dikkat çekiyor öncelikle. Derin okyanusların dalgası vuruyor sahile. Kumlar titriyor kıyıda. Kalbi sızlıyor. Medea, aşkı için büyüye başvuruyor son kez. Ersin’se“ analık kutsaldır“ diye ekliyor hemen ardından. İnsan bazen aşkı uğruna kara büyüye yöneliyor. Ölümüne kıran kırana bir savaş başlıyor aşk ve nefret arasında.." Biraz durulduğumu fark ediyorum. Galiba, çok candan ve bir o kadar da duygusal bir dost ediniyorum aynı zamanda. Analık demişken, oyuna dönmek istiyorum hemen. Evlatlarına can veren Medea ile başlıyor herşey. Bir kadın çığlığı ve varoluşun ilk adımı. Doğum. Doğum çığlığını, kadının çığlığına bağlıyor konuyu ustalıkla. "Kurallara bir başkaldırı var, dünyada kadın uyanışını sembolize ediyor Medea" diye bir yanıt alıyorum Ersin'den. "Neden Medea", sorusuna binlerce yanıtı var aslında yönetmenin. "Akıl sınırlarının zorlandığı, yaratıcılığın kusursuzluğa ulaşma çabası olarak nitelendirdiğim bir diğer husus var. Sahnedeki üç kadın ve bu kadınların birbirini dünyaya getirdiği,çoğalttığı an. Bir anne, bir aşık ve bir büyücü kimliği bu kadar güzel anlatılabilir,” diyorum. Bir iç çekişme var, ustalıkla sahnelenen. Yaralı bir kalp, seven kadın, nefret eden bir büyücü.Kısaca, Medea. " Kadroyu nasıl belirledin?" diyorum. "Hayatta da, tiyatroda da ilke aynı aslında: Seveceksin, inanacaksın ve yüreyeceksin". (Ne kadar da emin kendinden.) “Proje onaylandığında, bana kim inanıyorsa, yanımda olsun dedim. Neslihan, Aslıhan, Esin biz buradayız dediler. Haldun Güvenç’in seslendirmesi ise oyuna çok şey katmıştı." Duygulandım. Saklayamayacağım. Böyle aşkla ve ihtirasla yürüyen sanatçılara ihtiyacımız var. Ersin de bir ışık yakmış aydınlatabilmek için. Işık aleve dönüşmüş. İmaj üzerine pek çok çalışma yaptım ya, kendimi tutamayabilirim ama bu da ayrı bir günün konusu olsun diyorum ve başarısının sırrını kurcalamaya başlıyorum. Sınırlarımız dışına taşmış, Finlandiya’nın Tornio kentinde de onaylanmış o büyük başarıdan söz etmek istiyorum şimdi. Sanatçı değil midir bir ulusu yücelten? Medea o günlerde ülkemizin tanıtımı için bir fırsat. - “Ersin, yalnızca elli dakikada bir iç çekişmeyi, kavgayı hatta barışı nasıl anlatabildin? Bu nasıl bir yetenek böyle? Çok merak ediyorum.” Öyle alçak gönüllü ki , “yazarın başarısı bu” diye kestirip atıveriyor. Aşağı yukarı bir buçuk ay süren provalar ve onlarca oyun arasındanMedea’nın ülkemizi temsilen seçilmesi durduk yere olan bir şey değil. İlk yönetmenlik deneyimi üstelik. Ersin gibi mütevazı olamayacağım. “Kesinlikle bu yönetmenin başarısı” diyorum. “Öfkelerine gem vurmak nedir bilmiyor Medea, tutkularını da; Öfke ve aşk birleşti mi Aynı amaçta, artık ne gelecek bir düşünün daha sonra?” diye hep bir ağızdan söyleniyordu Corinthuslular. Medea sürgün, Medea mutsuz, Medea aldatılmış… “Benim tek huzurum, kendimle birlikte her şeyin enkaz olduğunu görmektir; her şey benimle birlikte yok olsun. Mahvolmuşsan eğer, her şeyi beraberinde sürüklemek huzur demektir” Kim bilir? Belki, yenilmedim demeye çalışıyordu, kalbindeki parçalanmış umutlarla. Okuyucularıma, oyunu ne yapıp ne edip izlemelerini tavsiye etmek isterdim..keşke tekrar sahneye bu yorumuyla taşınsa..(Sahi ben, belki on kez izledim. Rekor kırıldı mı? Bilmiyorum.) Aklımda son bir soru var. Aslında, yanıtını çoktan bildiğim son bir soru. - “Tek kelime ile kafandaki Medea’yı tanımlar mısın?” Yetenekli yönetmen, hiç duraksamadan yine “AŞK” diyor, gözlerindeki bal köpüğü heyecanlar kanat çırpmakta.. Hüzün ve elem önce grili, siyahlı bir turuncuyla, turuncusu bol bir siyahla tüllenmişti. Sonun başlangıcıydı bu. Hayata yenik düşmüştü Medea. Karasevdadan arta kalan ölü yüzlerin belirip kaybolduğu mermer sütunlarda aradı, kanlı gölgeleri bir an. Çığlığı perde perde yükseldi. Ölüm istiyordu Medea. Taa," Öteki Kadın"', " Adı Diğer Kadın"ı yazdığım günlerden beri suç ortağımdı zaten. Tanıdığım, bildiğim biriydi Medea. Zehir yeşili öfkesi ihanete uğramışlığın,kıskanan etin buğusuyla demlendikçe, kamaşıyordu hıncı. Çocuklarına can veren Medea, bu kez bir öfke nöbetinde canlarını alıyordu. Zaten Tanrılar bile yaya bırakmıştı onu. Yüz çevirmişlerdi. Mehmet’e katılıyorum, Medea bu yorumuyla umarız bir kez daha izleyicisiyle buluşur. "En seviyeli seyirci A harfi, en ilkelini de Z sayarsak" demiş Somerset Maugham " tiyatro alfabenin O harfine nişan almalıdır."Medea tam hedefi vuran oyunlardan… Pınar Çekirge - Mehmet Serhat Akın Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|