| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Sözün Müzik ile Sürekli Yarışta Olduğu Bir Opera: Jül Sezar Üstün Akmen Georg Friedrich Händel (1685-1759)’in “Giulio Cesare” operası, Süreyya Operası sahnesinde sahnelendi. Eserin librettosu İtalyanca dilinde. “Giulio Cesare”nin “Jül Sezar” başlığı altındaki rejisini, ülkemizde sahnelenen altıncı Händel operası olarak, evvelce sahnelenenleri sahneye taşıyan Mehmet Ergüven yapmış. 1723'de İngiltere Kraliyet Müzik Akademisi için bestelenmiş üç perdelik opera seria türündeki “Jül Sezar”ın librettosu, Giacomo Francesco Bussani tarafından 1676'da Antonio Sartorio’nun bestelediği aynı adlı "Giulio Cesare" operası için hazırlanmış. Aynı libretto bu kere Händel için Nicola Francesco Haym tarafından uyarlanmış. MEHMET ERGÜVEN’İN REJİSİ “Jül Sezar”, hiç çekinmeden söyleyeyim zor bir yapıt. Bu zor yapıtta değişik perspektiflerden yansıtılan aşk temasını ve eserin odak noktasını oluşturan Kleopatra-Sezar sevdalanmasını; Mehmet Ergüven aşkı, kini, nefreti, hıncı, acıyı, umudu insan olgusu çerçevesinde ele almış. Karakterlerin çizilmesinde başarı göstermiş, senfonik bir çabayla bütünleşen eseri yorumunda belli bir zaman dilimine ve mekâna sığdırmak istememiş, dolayısıyla mekân ve zaman kavramlarını eserden silip atmış. Eseri sahneye hayli etkileyici bir yorumla taşımış. Diğer taraftan, bir rejisör için hiç mi hiç kolay olmayan bu barok operasına farklı yaklaşmış. Öncelikle, konuyu önemsemiş, sonuç olarak da bir Opera Seria ürününü dinleyici kadar izleyiciye de yönlendirmiş. Librettoyu önemsediği için, metinde tutarlık sağlamak amacıyla uğraş vermiş; dramatik açıdan yarattığı yetkinliği, eserdeki ezgi zenginliğiyle bütünleştirmiş. Öyküyü seyirciye doğru ve sahne sanatına uygun biçimde anlatmayı başarmış. Olay örgüsünün karışıklığını, karmaşıklığını küçük dokunmalarla çözümlemiş. Mehmet Ergüven, günümüzde değişime uğrayan sahneleme anlayışını, yorumlama biçemini, estetiği kendisinin de ifade ettiği gibi “anlam”ı bir kenara koyarak ele almış, biçimin tutsağı olmaktan titizlikle kaçınmış, eseri “kostümlü konser” olmaktan da kurtarmış. ORKESTRA Melodi, müziğin gerçek ruhuysa, melodinin bir müzik parçasına yalnızca tanımlayıcı özellik getirmesi yeterli sayılmazsa, Paolo Villa yönetimindeki orkestrayı başarılı olarak değerlendirmeliyim. Hani, konuşurken bazı sözcükler üzerinde uzun dururken, diğerlerini daha hızlı geçer ve önemli yerleri cümlenin tamamına bir anlam verecek biçimde vurgularız ya! Orkestra, müziği cümlelere böldüğü hallerde, her cümleye anlam kazandırmayı başarıyor. Tipik Händel uvertüründeki duygulu vurgular dinleyeni daha baştan etkisi altına alırken, uvertürdeki minör gamların hüzünlü havası orkestra tarafından pek güzel veriliyor. Artarda sıralanan gelgitlerde salınan majör gamların yorumlanışı, dramatik bir gerilim içinde güçlü bir etkileşim sağlıyor. Çok az da olsa bazı notaların çok değersizleştirdiğine tanık olunuyor, ama neyse! Haaa… Bir de nefesli sazlarda “zafiyet” mi vardı ne? DEKOR, KOSTÜM, IŞIK VE SESLER Metin Koçtürk’ün ışık düzeninin atmosfer yaratırken görüntünün ardında gizlenen derin niteliği müzikle birlikte verdiğini; İsmail Dede’nin hiçbir ortak paydası olmayan, zamansız/dönemsiz kostümlerinin de, modern sahneleme biçemine pek uygun ve hayli zevkli olduğunu söylemeliyim. İsmail Dede’nin minimalist dekor tasarımındaysa (olmayan) yan sahne ve gerisindeki kapılar ve otuz mask İsmail Dede’nin yorumunun özeti. Seyirci perde açıldığında tasarımı anlayamıyor, ama sonra kavrıyor. Tolemeo ile Cleopatra’nın hizmetkârı Nireno’da Tenor Cem Çelik zayıf kalırken, Sezar’ın generali Curio’da Ozan Kutlar role yakışıyor. Tolemeo’nun generali Achilla’da Bas Alp Köksal görevini başarıyla yapmakta. Pompeo’nun ikinci karısı Cornelia’ya can veren Mezzosoprano Lynn T. Çağlar’ın sesi yanı sıra oyunculuğuyla da öne çıkmaya başlaması fevkalade sevindirici. Çağlar, "Non ha più che temere"de çok iyi. Mısır Kıralı Tolomeo’da Kontrtenor Kaan Buldular, "L'empio, sleale, indegno"da kulakların pasını şöööyle bir siliveriyor. İlk kez izlediğim/dinlediğim Gulio Cesare’de gencecik Mezzosoprano Özge Belen, kastrato (kontralto) ses için yazılmış "Empio, dirò, tu sei"de ve "Non è si vago e bello"da ve de özellikle "Dall'ondoso periglio..Aure, deh, per pietà" iyi, iyi olmasına pekâla iyi de teatral yeteneğini ortaya koyamaması kötü. Cleopatra’da Soprano Otilya M. İpek ise vallahi mükemmel. Özellikle "Tu la mia stella sei" ve "V'adoro pupille" ve "Piangerò la sorte mia"da kulağı olan herkesin Otilya M. İpek’i dinlemesi gerektiği inancı içindeyim. Diğer taraftan, “bu ahval ve şerait” içinde sahnelenen “Jül Sezar” yapıtında sahne önünde ve gerisinde görev alan herkesin önünde saygıyla, minnetle eğilmekteyim. Üstün Akmen Evrensel Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|