| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Oğlum Bir Kadınla Evleniyor (Müzikli Oyun) Sema İslim Utandı ---------------------------------- Oyunu oynamak isteyen grupların mail adresinden yazar ile iletişim kurmaları gerekmektdir. Sema İslim Utandı - semaislimutandi@yahoo.com ---------------------------------- OĞLUM BİR KADINLA EVLENİYOR MÜZİKLİ OYUN 2 PERDE YAZAN: SEMA İSLİM UTANDI KİŞİLER: Anne- 50 yaşlarında Hakan- 30 yaşlarında Anneanne- 70 yaşlarında Esin- 50 yaşlarında Annenin Vicdanı I.PERDE 1.Sahne (Orta halli bir evin salonu. Sokak kapısına ve içeriye açılan karşılıklı kapılar. Salonda masa, sandalyeler, koltuklar... Her şey sade ve düzenlidir. Perdeler örtülü, salon karanlıktır. Anne girer, perdeleri açar. Koltukta annenin kıyafetlerinin aynısından giyinmiş Annenin Vicdanı uyumaktadır. Gün ışığı odaya dolunca uyanır.) Anne -Ohh!..Ne güzel bir cumartesi sabahı. Güneş pırıl pırıl... (Gerinir. Vicdanı da gerinir.) Hakan biraz daha uyusun. Çok çalışıyor yavrum. Bir hafta sonu var kuzumun. Yüzümü yıkayıp çayı koyayım. (Annenin Vicdanı yüzünü yıkayacağını ima edip dışarı çıkar. ) Anneanne - (Girer. Namazında niyazında bir kadın olduğu kıyafetinden bellidir. ) Günaydın! Anne - Günaydın anne . Anneanne - Kalkmadı mı hala bu oğlan? Anne - Bırak uyusun, kahvaltı hazır olana kadar kalkar nasıl olsa. Anneanne - İyi canım uyusun. (Anne çıkar, Vicdanı girer. ) Uyusunmuş ! Eşşek kadar oldu, hala anasının gözünde şuncacık. (Bir yandan konuşur, bir yandan çoraplarını giyer, tülbentini düzeltir.) Bizim zamanımızda o yaştaki erkekler çoktan çoluk çocuğa karışmıştı bile. (Vicdan, anneanneyi alaya alan hareketler yapar.) Anne- (Girer. Bir yandan sofrayı hazırlar, bir yandan şarkı söyler. Vicdanı da neşelidir. Bundan sonra Vicdan annenin ruh durumuna göre tepki verecektir.) Üşüdüm üstümü örtsene anne Anne, anne, anneciğim Uyandım uykudan... Anneanne- ( Keser . ) Uyanmasını mı bekleyeceğiz bu tembelin ? Anne-Öyle deme anne! Tembel değil ki benim oğlum... Bütün hafta çalışıyor. Dinlenmek onun da hakkı. Anneanne- Tembel tembel . Tembelliğinden evlenemedi bile . Anne- ( Durgunlaşır .) Evet, yaşı geldi; ama... Anneanne- Geldi de geçiyor bile. Kazık kadar adam, otuzuna geldi hala bir gelin getiremedi şu eve. Aman canım rahmetli de böyleydi. Ağır adamdı, kıçını kaldırıp bir işi beceremezdi. Ona çekmiş. Anne- İlahi anne! Ölmüş adamla uğraşmasan olmaz. Hem ben istemez miyim oğlumun mürüvvetini görmek, torunlarımı sevmek? Ama ne zaman bu konuyu açsak tersliyor bizi. O yüzden üstüne gitmek istemiyorum. Babasız evlat büyütmek kolay değil, sen de biliyorsun. Ortaokula başladığı yıl kaybetti babasını, tam ihtiyaç duyduğu zamanda... Az çaba harcamadım kötü yollara sapmasın diye. Az kontrol etmedim. Allah’a şükürler olsun ki okudu, çok güzel yerlere geldi yavrum. Daha da iyi yerlere gelecek inşallah... Anneanne- Asıl senin yüzünden oldu bu oğlan böyle, dizinin dibinde... Hakan- (Girer.) Nedir öyle olan anneanne ? Anneanne- Ne olacak ?.. Anne- (Sert) Annee ! (Yumuşak) Günaydın oğlum iyi uyudun mu? Anneanne- Uyudu ya, baksana saat kaç oldu? Neredeyse öğle ezanı verilecek. ‘‘Üstüne güneş doğanlar iflah olmaz.’’ derdi babam. Haklıymış hem vallahi, hem billahi... Anne- Olsun. Allah iyileri korur; benim yavrum da dünya iyisi olduğuna göre... Hakan- Anlaşıldı. Büyük valide sultan acıkmış.( Yanına oturur. Mıncıklamaya başlar.) Anneanne- Hiç büyümeyecek bu oğlan, hiç. Büyüse... Hakan- Eee, anneanne! Büyüsem ne olurdu? Anneanne- Şimdiye çocuğun olurdu, karı koynunda uyanırdın. Hakan- (Kalkar. Sinirli ) Anlaşıldı. Yine aynı muhabbet.Hem karı koynunda uyanmadığım ne malum ? Anneanne- Tüh,terbiyesiz !.. Anne- O nasıl söz oğlum? Hakan- Anneanneme sor nasıl söz olduğunu! Anne- Anneannen lafın gelişi öyle söyledi. Hakan- Siz de üstüme gelmekten vazgeçin öyleyse. Yahu otuz yaşına geldim; hala valide sultanlar tarafından yönetiliyorum. Bütün arkadaşlarım cumhuriyetlerini ilan edip ayrı eve çıktılar; ben hala çocuk gibi azarlanıyorum. Anne- Ayrı eve mi? Ama... (Ağlamaklı) Nasıl ayrı evde yaşarsın? Sen babandan bir hatırasın Bunları da mı duyacaktım? Bunu bana nasıl yaparsın? Anneanne- Sabah sabah, sabah sabah Tövbe estağfurullah! Hakan- Özür dilerim anneciğim Siz de üstüme çok gelmeyin Boğuluyorum görün beni N’olur sesime kulak verin. Anne- Peki oğlum, sen nasıl istersen . Hakan- Hadi, sofraya öyleyse.Yüzümü yıkayayım, geliyorum.(Çıkar.) Anne- Ben de çayı getireyim. (Çıkar.) Anneanne- Al birini vur ötekine. Sabah sabah, tövbe estağfurullah! (Işık söner.) 2.Sahne (Anneanne pencere kenarında oturmaktadır. Anne televizyon izlemekte, bir yandan da kazak örmektedir. Televizyonda ‘‘Yalan Rüzgarı’’ dizisi oynamaktadır.) Anneanne- (Perdeyi kaldırıp dışarı bakar.) Şu, Cemile’nin kızı değil mi? Ne kadar büyümüş; gelinlik kız olmuş. Hakan’a istesek mi ki? Anne- Aman anne, elin cahil kızlarını mı yakıştırıyorsun oğluma? Anasını da sevmem üstelik... Kapı kapı dolaşır; bir saat evde oturmaz. Anneanne- Sana anasını mı al dedik, kızını dedik!.. Çay olmadı mı daha? Anne- Oldu oldu, getiririm şimdi. (Filme yoğunlaşır.) Ay, ne talihsiz kadın! Hiç yüzü gülmeyecek mi bunun? Bak, yine ağlıyor! Anneanne- (Uzaktan) İki koca eskiten sarı karı değil mi o? Ne anlarsın bu dizilerden bilmem? Kapat şunu da iki laf edelim. Hepsinin ar damarı çatlamış. Anne- Aman anne, film bu! Gerçek değil ki! Anneanne- Gerçek değilmiş... Bu filmleri izleyip kocalarına tekmeyi atan bir sürü kadın var. Hoş bunları alan adamlarda da namus yok ki! Öyle herkesin ellediği kadın alınır mı? Ah, rahmetlik baban olacaktı ki erkek diye ben ona derim. Sert, dediği dedik, dağ gibi adamdı. Aha şu kapıdan sığmazdı. Beni ilk çeşme başında görmüş; hiç kimseye, hiçbir şeye bakmadan dosdoğru eve gidişime vurulmuş. ‘’Kız ben seni niye aldım biliyon mu?’’ demişti gerdek gecesi. Hiç ses etmemiştim. Kolay mı öyle kocaya cevap vermek? ’’ Namuslu kızsın vesselam; şu ana kadar ne fingirdediğini gördüm, ne birine baktığını.’’ demişti. Ondan sonra da beni bir kucaklamıştı ki... (İçini çeker.) Ah,ah !.. Anne- ( Tüm dikkati televizyondadır. Anneannenin söylediklerini duymamıştır.) Ay, bu kadın çok şirret! Adamı elde etmek için yapmayacağı şey yok. Anneanne- Ooo, ben ne diyorum , sen ne diyorsun? Kalk kalk, çay demlenmiştir. Anne- Ay anne, tam da en heyecanlı yerinde... (Kalkar.) Anneanne- Hadi hadi, bu diziler yüzünden bir gün uçuvereceksin. ( Anne çıkar. Kendisi dışarı bakar. )Şu Cemile’nin kızının üzerinde durmak lazım . Nasıl da serpilmiş… Benim gençliğime benziyor biraz. Kaş göz, boy bos... Hey gidi gençlik !.. Anne- (Girer. Çayları çok açık doldurmuştur. ) Buyur anne. Anneanne- Bu ne? İmamın abdest suyu gibi... Anne- Eee anne, doktor ‘‘Demli çay yasak, mümkünse hiç içmesin .’’ demedi mi? Anneanne- İnsan yanında bir şey yapar verir. Yok, ben böyle yetiştirmedim seni. Sonradan böyle oldun sen. (Dizinin jenerik müziği girer.) Anne- Ay, en heyecanlı yerinde bitti! ( Televizyonu kapatır. Çayını alır, annenin yanına oturur. ) Anneanne- Ee, söyle bakalım. Ne dersin bu işe? Anne- Hangi işe? Anneanne- Cemile’nin kızı işine canım... Anne- Aman anne, hala orda mısın? Anneanne- Ordayım ya! Sana kalsa turşusunu kuracaksın oğlanın. Anne- Canım, sen de gördün işte. Lafını bile etmeye gelmiyor. (Ara) Anne... Anneanne- Hımm... Anne- Yoksa bir hocaya mı gitsek? Anneanne- Aaa, tabii ya!.. Nasıl da düşünemedik bunu? Hay aklınla bin yaşa sen. Kıvırcıkların Aliye’sini anlatmış mıydım sana? O zamanlar çok küçüktün sen. Bu Aliye’yle kocasının arasına üç çocuktan sonra kara kedi giriyor. Ne yaptıysa kocayı yatağa bağlayamıyor. Yıllarca ayrı yataklarda yatıyorlar. En sonunda kadın çareyi hocalarda arıyor. Üfürüğü kuvvetli bir hoca buluyor, bir hafta içinde kocayı tekrar kendine bağlıyor. Ardından üç çocukları daha oluyor. Ben bizzat kendi gözlerimle şahit oldum. Anne- Vallahi utanıyorum; ama başka çare kalmadı gibi geliyor. Anneanne- Ne var bunda utanacak? Denize düşen yılana sarılırmış. (Sokak kapısının sesi gelir. Gelen Hakan’dır.) Anne- Kapı mı ne? Hakan... Sen misin yavrum? Hakan- (Dışardan) Evet, anne! Benim... Anne- Erkencisin bugün... Hakan- (Girer.) İşten izin aldım. Anne- (Telaşlı) Hasta değilsin ya! Hakan- Yok anne, öyle bir şey değil. Sizinle bir şey konuşmak istiyorum. Anneanne- Kovuldun mu yoksa? Hakan- Hayır, anneanne! Daha önemli... Anne- Hayırdır oğlum, meraklandırdın bizi. Hakan- (Sıkıntılıdır.) Bunu size ne zamandır söylemek istiyordum. Ama bir türlü cesaret edemedim. Anne, anneanne... Ben evlenmeye karar verdim. Anneanne- (Korkuyla) Amanın, daha lafını eder etmez tuttu hocanın hikmeti! Anne- (Şaşkın) Ne diyorsun? Hakan- Evet, anne! Görünce seveceksiniz Esin’i. Anneanne- Adı Esin öyle mi? Hakan- Beğendin mi anneanne? Anneanne- Moderen isimlerden... Anne- Eee, yeni mi tanıştınız? Hakan- Hayır, anne! Yeni değil... Anne- Ne demek bu? Hakan- Yeni tanışmadık demek. Mesele de bu zaten... Sizi ümitlendirmek istemedim. Anne- Biriyle çıkıyorsun ve bunu bizden saklıyorsun. Aman Allah’ım, neler duyuyorum?! Biz senin için... (Ağlar.) Senin için neler düşünelim?.. Sen... Anneanne- Ne yani bunca zaman boş yere mi kavgalar ettik? Tüü!.. Ajan bu, ajan! Hakan- Anneanne, lütfen... Anneanne- Ne lütfeni?.. Bizi parmağında oynatmışsın haberimiz yok. Yere bakan, yürek yakan seni... Anne- (Ağlamayı kesmiştir. Sert) Gel bakayım, otur şöyle yanıma. Anlat. Bütün sorularıma tek tek cevap istiyorum. (Hakan oturur.) Anneanne- Dur, ben de geliyorum. Anne- (Anneanneyle beraber Hakan’ı aralarına alırlar. Vicdan kah tepelerinde durur, kah sandelyeye oturur.) Söyle bakalım, ne zaman tanıştınız? Hakan- Üçüncü sınıftayken... Anne- Ne?! Anneanne- Üçüncü sınıf mı? (Eliyle sayar.) Üç, dört, askerlik, iş... Beş yıl! Anne- (Ellerini birbirine vurur.) Ve bunu bize söylemedin!.. Emin olmak için bu kadar beklenir mi oğlum? Biz öcü müyüz? Hakan- Sakin ol anne. Anne- (Sinirli) Sakinim ben! (Kalkar.) Anneanne- Ajan bu, ajan.Vallahi ajan... Anne- Bizden böyle sakladığına göre bir sakatlığı var herhalde bu kızın? Hakan- Hayır, anne. Anneanne- O zaman ailesi yaramaz. Hakan- Çok varlıklı ve iyi bir aileye sahip. Anne- (Onurlu) Bizden mi utandın yoksa? Evde kalmış bu iki koca karıdan... Hakan- (Kalkar.) O nasıl söz anne? Sizler benim her şeyimsiniz. Anneanne- Ne o zaman köftehor? Ne kaldı? Hakan-(Sıkıntılı)Bilmiyorum. Korktum. Onu istemeyeceğinizden, beğenmeyeceğinizden korktum . Anne- (Yumuşamıştır.) Ah be oğlum, biz korkulacak insanlar mıyız? (Toparlanır, tekrar sert ifadesine bürünür.) Daha sorularım bitmedi. Ne iş yapıyor? Hakan- Bir reklam firmasında müdür. Anneanne- Durmuş durmuş da müdürünü bulmuş! Anne- Nereli, kimi kimsesi yok mu? Hakan- İstanbul’da doğmuş, yalnız yaşıyor. Anneanne- Kız başına! Hakan- Ne olmuş yani? Bir sürü insan yalnız yaşıyor artık! Anne- (Gerilimi dengeler, sesi yumuşar.) Güzel mi bari? Hakan- (Gözleri parlar.) Çok güzel anne!.. Çok güzel anne, nazik ve sevecen Hep bakımlı, taze, yumuşak bir ten Üstelik akıllı, kendinden emin Çok olgun ve yorulmuyor sevmekten Anneanne- Maşallah maşallah, hocanın hikmeti bu Ne güzel bir haber: ‘’- Cemile, hu!.. Duydun mu?’’ Allah için yok bu özellikler kızında Torun evleniyor, gelin geliyor yakında. Anne- Ne zaman tanıştıracaksın bizi onunla Daha bekleyecek miyiz? Derviş olduk sabırla Tanrım! Hazırlık yapmalı! Saçlarım?! Boya gerek! Sen! İki ayağımı bir pabuca sokarsın hep. Hakan- Anneciğim, hiçbir şeye ihtiyacın yok. Çok güzelsin. Anne- Canım benim, siz mutlu olun; bu bana yeter. Hakan- Ben de senden bunu duymayı bekliyordum. (Annesine sarılır.Vicdan da Hakan’a sarılır.Işık söner.) 3.Sahne Anneanne- (Üzerine bir şal almış oturmaktadır.) Ah, Mübeccel ! Cennette kim bilir ne kadar mutlusundur? Çok özledim seni çok... Biliyor musun, bizim torun sonunda evleniyor. Torununun torununu gören cennete gider, derdi büyükler. Sonunda ben de cennete gideceğim. (Kendince hesap yapmaya başlar.) Bu sene evlenseler, seneye çocukları olur. İlk çocuk kız olursa iyi... On beşinde evlenir; on altısında bebeğini kucağına alır. O da kız olursa... Nerden baksan otuz yıl lazım. (Korkuyla) Ya bir de erkek olursa?.. Askerlikti, işti derken... Cık!.. Olmaz bu iş... Anne- (Vicdan ile beraber girerler. İkisi de oldukça şıktır.) Nasılım anne? Yakışmış mı? Anneanne- Yakışmış ya! Hakan kaçta getirecek bu kızı? Anne- Öğleden sonra geliriz demişti. (Heyecanlı) Ay, nereye otursam? (Koltuğa oturur.) Yok olmaz, orası misafirin... (Kalkar.) Bu laf da hiç hoş olmadı. Gelinimin... Anneanne- Gelinimizin... Anne- Nasıl tanışsak acaba? Şöyle içeri alırım... ( O anı yaşıyormuş gibi oynamaya başlar.) Hoş geldin kızım. (Elini öptürür gibi yapar.) Ben Hakan’ın annesi... Geç şöyle otur. Yok olmadı! Ne o öyle? Tepeden bakar gibi... (Baştan alır.) Buyrun buyrun, gözlerimiz yollarda kaldı vallahi!.. Amaan! İlk kez karşılaşılan birine de öyle denmez ki!.. Anneanne- Deli bu kız ayol! İnsan nasıl tanışır? Uzatırsın elini, öper. Sen de onu öpersin. ’’El öpenlerin çok olsun.’’ dersin, olur biter. Anne- Tabii ya! Niye bu aklıma gelmedi? Ben de onu öperim. (Oturur.) Düşünebiliyor musun anne mini mini bir bebeğin buralarda yürüdüğünü? Oy, ben ona neler yapmam? Isırık ısırık ederim her tarafını... Acaba ilk bebekleri kız mı olur, oğlan mı? Anneanne- Dua edelim de kız olsun !.. Anne- Kız olsun ya! Çıtı pıtı küçücük bir kız. Renk renk tokalar takardım saçlarına. Cicili bicili elbiseler giydirirdim. ( Hüzünlenir. Annesine sokulur. ) Ah, anne! O kadar mutluyum ki... Anneanne- Olunmaz mı? (Kızının saçlarını okşar. Vicdan da annenin başını.) Sen doğduğunda... Ali’mden sonra... Babanla ben de aynı böyle sevinmiştik. Ali’mi bizden alan Rabbim yıllar sonra seni verdi; onun ömrünü sana bağışladı. (Eliyle göstererek) Aha şu kadarcıktın; tombul, pembe yanaklı... Güler olsun adı, demişti baban. Güler olsun da hep gülsün benim kızım. Çok istedik başka çocuklarımız da olsun, olmadı. Amaan!.. Nerelere götürdün beni durup dururken... Hadi, kalk da fırına bak ; kek yanmasın. Anne- Ooo, çoktan çıkardım! (Tekrar heyecanlanır.) Hiç beklemeyelim . Hemen düğün için gün alalım. Günü belli olursa daha çabuk olur bu işler. Gelinlik, nikah şekeri, davetiyeler derken... Yarın emlakçilere gidip danışmalı. Buralara yakın bir yerde ev bulmalı ki akşam yemeğe bize gelirler. İki tencere kaynatmak olmaz, değil mi ya? Şimdi tutumlu olacaklar ki yarın rahat etsinler. Çocukları olunca gidip gelmek de kolay olur. Anneanne- Dellendin gene! Önce kızı isteyelim, bunları sonra düşünürüz. Hoş kimden isteyeceğimiz de belli değil ya... Anne- Aman anne, anası babası varmış işte!.. Tanışacağız elbet! (Ara) Rahmetli babası görse ne kadar mutlu olurdu kim bilir? Az mutluluk mu oğluna gelin istemek? Anneanne- Beni istemeye bir ordu gelmişti nerdeyse. Amcalar, dayılar, yengeler, kardeşler... Bütün gece kahve pişirmekle geçmişti. O kalabalıkta babanı bile görememiştim. Heyecan bir yandan... Anne- Ay,anne! Sen her zaman heyecanlısındır. Benim görücülerim geldiğinde de heyecandan Nejat’ın annesinin elini öpmüştün, unuttun mu? (Güler.) Anneanne- Hadi ordan!.. Kadın o kadar yaşlı görünüyordu ki nineleri sanmıştım ben onu. Anne- Düğünü nerde yapalım anne? Erkek tarafı olarak bizim yapmamız gerek, biliyorsun. Anneanne- Aman, ne bileyim! Bu şehir düğünleri pek sarmıyor beni. Ne o öyle? Orkestırı mıdır, nedir? Tımbır tımbır bir şey... Düğün dediğin davullu zurnalı olur. Meydanda halaylar çekilir. Sofralar kurulur. Değil mi ya? Burda koyarlar önüne şuncacık pasta. Al ye. Neymiş, düğünmüş?! Ne ev sahibi geleni bilir, ne düğündekiler başkalarını. Anne- Niye öyle diyorsun anne? Ben Nejat’la düğün salonunda evlenmiştim. Daha az yoruluyor insan. Ne yemek yapmakla uğraşırsın, ne sofra kurmakla. Bütün pisliğini de orada bırakır, tertemiz evine gidersin. (Dalar.) Nejat çok yakışıklıydı o gece. Uzun boylu... Hakan gibi.’’Duydum köyde adetmiş. Sana yüz görümlüğü aldım.’’ demişti. (Elini boynundaki kolyesine götürür.) Bunu takmıştı bana. Anneanne- Hıh! Şöyle kalın bir şey olsa bari, içim yanmayacak. Güya şehre kız verdik! Anne- Öyle deme anne! Hatırası var. Ömrü kısa oldu kocamın Hatırası büyük Gül koklamadım üstüne Hakan’ım şahit. Anneanne- Ömrü kısa oldu kocamın Hatırası büyük Gül koklamadım üstüne Allah’ım şahit. Beraber- İçim sevgiyle dolu Vereceğim gelinime Hakan’ım çoğalacak Oğlu ve kızı ile. Anneanne- Her şey hazır değil mi? Anne- Hazır. Sarma, börek, poğaça, kek, biraz da kısır yaptım. Anneanne- İyi iyi... Bize gelinlik yapacak kızın içimizi öğrenmesi lazım. Bugün biz yaparız; yarın o bize yapar. (Kapı çalınır. İkisi birden ayaklanır.) Anne- Hah, işte geldiler. Nasıl görünüyorum? Anneanne- İyi. Ben? (Anne başıyla onaylar.) Hadi aç. Anne- (Kapıyı açar.) Efendim, buyrun! Hoş geldiniz. ( Önce Hakan, arkasından Esin içeri girerler. Esin, annenin yaşına yakın belki ondan da büyüktür. Ama anneye göre daha bakımlı, modern görünüşlü, güzel ve şıktır.) Anneanne- Oğlum, kız nerede? (Kapıyı tekrar açar, bakar.) Önce annesi mi geldi? Hakan- Anne! Tanıştırayım: Esin. Esin, annem! (Şaşkın bakışlar altında perde kapanır.) II.PERDE 1.Sahne (Oyun kaldığı yerden devam eder. Hakan ile Esin gitmişlerdir. Anne saçları dağınık, üstü başı perişan vaziyette boş gözlerle bir noktaya bakar. Anneanne elinde bir bardak su ile içeri girer.) Anneanne- (Telaşla) Güler, kızım! İç şunu yavrum. (Annenin saçlarını düzeltir. ) Hadi, bir yudum... (Annede hiç tepki yoktur.) Aman Allah’ım, kıza bir şey oldu! Ne yapsam, kime gitsem? Evlat değil, yılan beslemişiz koynumuzda. (Bardağı bırakır.) Kalk kızım; kendine gel. Her şeyin çaresi bulunur. Allah ölüm vermesin. Anne- Ölsem daha iyiydi. Anneanne- Güler, yavrum! Anne- Oğlum bir kadınla evleniyor! Anneanne- Evlenmiyor. Ona öyle geliyor. Anne- Oğlum bir kadınla evleniyor! ( Felakete uğramışçasına) Aman Allah’ım, oğlum benim yaşımda bir kadınla evleniyor! (Ağlar.) Anneanne- Yavrum, kızım!.. Yapma böyle... Anne- Kapıdan girip ‘‘Anne, bu Esin!’’ dediği an başımdan aşağı kaynar sular döküldü sandım. Anneanne- Güler’im, yavrum! Hadi, elini yüzünü yıka; üstünü değiştir. Anne- (Donuk) Ne kadar soğukkanlıydı. Elini uzattı. Memnun oldum, dedi. Anneanne- Şurada kolonya olacaktı. (Gider, alır. Kızının yanına oturur. Bileklerini ovalamaya başlar.) İnsanın başında erkek olmazsa böyle olur işte!.. Kızını dövmeyen dizini dövermiş. Oğlunu dövmeyen neyini dövecek acaba? Anne- Beni çok iyi anlıyormuş. Benim yerimde kim olsa aynı tepkiyi verirmiş. Beni nasıl anlayabilir ki?! Kimse beni anlayamaz. (Ağlar.) Anneanne- Ağla kızım, ağla yavrum! Açılırsın. Yıllardır bizden sakladığı şey buymuş demek. Dünyada karı kalmadı sanki?! Anası yaşındakine vurulmuş! Anne- Nasıl yaptı bunu bana? Anneanne- Boyu posu devrilesice... Anne- Nerede hata yaptım ben anne, nerede? Giymedim, giydirdim. Yemedim, yedirdim. El çocuklarından aşağı kalmasın, babasızlığı hissetmesin diye her şeyine koştum. Anneanne- Biliyorum yavrum, biliyorum. Anne- Diplomasını alıp eve geldiği gün dünyalar benim olmuştu. O diplomayı ben almıştım sanki. Direnmiştim. Yenilmemiştim. Ama... Şimdi... Şimdi en büyük yenilgiyi oğlumdan... (Ağlar.) Anneanne- Ah, kadersizim benim! Ne kocadan yana gün gördün, ne oğuldan yana. Nereden bilebilirdik böyle bir iş yapacağını? ’’Anne, bu Esin! ’’ deyince oğlan, betin benzin attı. Bayılır gibi oldun. Koltuğa oturttuk seni. Derken birden Hakan’ın yakasına yapıştın. Az kalsın boğuyordun oğlanı. Anne- (Şaşkın) Hiç hatırlamıyorum. Anneanne- Elinden zor kurtardık. Kadını da ben boğacaktım ya neyse... Seninki: ’’ Böyle olacağını biliyordum. Gidelim Esin. ’’ demez mi? Kadın çok direndi gitmemek için ya Hakan durmadı. Anne- Demek o kadını bize tercih etti. Anneanne- ‘‘Bu kapıdan çıkarsan bir daha giremezsin! ’’dedin; ama dinlemedi. Anne- Ben?! Anneanne- (Gururlu) Sen ya! Hiç öyle görmemiştim seni... Anne- (Telaşlı) Aman Allah’ım! Neler yapmışım?! Ya bir daha gelmezse!.. Anneanne- Gelmezse gelmesin. Ne yapacaktın ya? (Alaycı) Ooo, aslan oğlum! Geçin şöyle oturun. Gelinimiz de benim kadarmış; ama olsun. Geçinir gideriz mi, diyecektin. Anne- Ne hayaller büyütmüştüm içimde yıllarca Tam zamanı geldi dedim kendime usulca Hiç ummazdım, beklemezdim, hatta düşünmezdim Oğlum kopardı onları, parçaladı hoyratça. Anneanne- Ben ağlarım yavruma, yavrum ağlar yavrusuna Anasın benim gibi, anlıyorum kızım seni Göster bana şu dünyada kim doymuş ki evladına Anasın benim gibi, anlıyorum kızım seni. (Anneanne, kızına; Vicdan anneanneye sarılır. Işıklar söner) 2.Sahne (Gece geç vakit. Anne, pencereden dışarı bakmaktadır. ) Anneanne- (Girer.) Yine mi oradasın? Hadi, geç oldu. Yat artık. Anne- Bugün dördüncü gün.Hakan hala gelmedi. Anneanne- (Sinirli) Bırak gelmesin! (Yumuşak) Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanı, derler. Sabırlı ol, gelecektir. Anne- (Kendini suçlar.) Yoksa çok mu kırıcıydım anne? (Vazgeçer.) Ya ben, benim kırgınlığım?.. Anneanne- Hadi, bırak bunları düşünme artık... Ben yatıyorum. Sen de gecikme. Anne- Anne, çıkarken ışığı söndür. (Anneanne ışığı söndürür çıkar. Sahne pencereden sızan ışıkla aydınlanır. ) Anne- (Odada dolaşır. Koltuğa oturur.) Evde ışıklar söner ninni Gökte yıldızlar yanar ninni Dağdan iner kuzular ninni Kararır coşkun sular ninni Gökte ay dede güler ninni Uyu yavrum uyu der ninni Gece göklerden indi ninni Bu akşam öbek öbek ninni Yıldızlar birer çiçek ninni Rüyanı süsleyecek ninni Ninni yavrum ninni (Anne ninni söylerken Vicdan’da kucağında bebek varmış gibi kollarını sallar. Sokak kapısının açılma sesi duyulur. Hakan girer.) Hakan- (Işığı yakar. Annesini karşısında görünce şaşırır.) Sen burada mıydın? Anne- (Sevinçli) Buradaydım oğlum, hep buradaydım. Seni bekledim. Şükürler olsun, geldin sonunda. Döndün. Döneceğini biliyordum. Hakan- (Soğuk) Hayır anne! Eşyalarımı almaya geldim. Işığı görmeyince... Neyse... (İçeri geçer. Anne, odada dolanıp durur. Bir süre sonra Hakan elinde bavulu olduğu halde geri döner. Gitmeye davranır. ) Anne- Konuşmak istiyorum. Hakan- Konuşacak bir şey yok anne! Anne- Annenim ben senin. Bana böyle sırtını dönüp gidemezsin! Gitme oğlum... Sen benim her şeyimsin... O yaştaki kadından sana hayır gelmez. Hakan- Esin’ i seviyorum, anne! Anne- Sus! Sakın bunu söyleme! Gençsin, daha yaşayacak tadacak çok şey var önünde. Baba olacaksın. Evlat sahibi olmak ne demektir bilemezsin. O kadın sana çocuk veremez anlamıyor musun? Hayatını mahvettiğinin farkında değil misin? Hakan- (Sinirli ) Biliyor musun anne, hayatta tek istemediğim şey bir çocuk sahibi olmak! Çocuk isteyip istemediğimi hiç sordunuz mu bana? Sormaya ne hacet!.. Kararınızı çoktan vermiştiniz siz... Anne- Oğlum?! Hakan- Torun isteyerek ne kadar bencilce davrandığının farkında mısın anne? Anne- Ben mi bencilim? Hakan- Evet... Hep bencildin zaten! Anne- Nasıl söylersin bunu? Nankör!.. Hakan- Beni kendine göbek bağıyla bağlı bir çocuk gibi gördün. İstediğin zaman beslenecek, giyecek, gezecek, senin istediğin gibi biri olacaktım. Anne- Yalan! Bunları hep o kadın sokmuş kafana!.. Hakan- Bana bak anne. (Omuzlarından tutar.) Babam öldü. Bu ölümün bütün yükünü bana yükledin. Hayatını bana adamandan, benim için yaşamandan bıktım. Anne- Allah’ım, aldığım şu mükafata bak! Bunları da mı duyacaktım senden ?! Hakan- Bu ağırlığa daha ne kadar dayanabilirdim sanıyorsun? Anne- Kandırdın, aptal yerine koydun bizi... Hakan- Siz mecbur ettiniz buna beni! (Ara) Keşke evlenseydin anne... Hayatındaki tek erkek ben olmasaydım. Anne- Babanın hatırasına saygın bu kadar mı senin? Hakan- Babamı severdim anne. Ama hayat o varmış gibi yaparak geçmiyor. Anne- Hep senin mutluluğun için uğraştım. Yazıklar olsun! Hakan- Dinlemiyorsun beni anne! Boğuldum diyorum. Esin ile dirildim, insan olduğumu hatırladım. Anne- Nankör! Hakan- Neden anlamak istemiyorsun anne? Büyüdüğümü görmedin diyorum. Uyandırmak istedim seni; ama bir türlü uyanacağın yoktu bu uykudan. Tatlı rüyalara dalmıştın. Uyandırırsam... Anne- Uyandırırsan... Hakan- Uyandırırsam ölecektin. Anne- Öldürdün zaten beni... Hakan- Mecburdum buna anne. Yoksa sizinle beraber... ben de… Çok üzgünüm anne. Bunca yıl bu yalanla yaşadım. Eninde sonunda gerçeklerle yüzleşecektik. Sakın ağlama anne.. (Annesini öper.) ve beni affet… ( Çıkar.) Anne- Hayır, Hakan! Gitme oğlum! (Yığılır kalır. Vicdan tüm bu konuşmalar esnasında acı çeker . Işıklar söner.) 3.Sahne (Televizyon açıktır ve Yalan Rüzgarı dizisi oynamaktadır. Anne, pencerenin önünde dışarıya bakmaktadır. Anneanne elinde çay tepsisi olduğu halde içeri girer.) Anneanne- Bak, çay yaptım kızım. Hadi gel, diziyi beraber izleyelim. (Anne ilgilenmez. Dışarıya bakmayı sürdürür. )Aaa, bu iki koca eskiten sarı karı değil mi?! Neydi adı?Viki mi ciki mi? Çok şanssız karı canım bu da... (Bir an pot kırdığını düşünür. Lafı toparlamaya çalışır.) Aman, ne şanssız olacakmış?! Her şey olacağına varır, değil mi? (Annenin tepkisizliğine dayanamaz. Televizyonu kapatır. Kızının yanına gelir.) Böyle yapma evladım... Eziyet etme kendine... Sabahtan beri ne bir lokma yemek yedin, ne de tek bir laf çıktı ağzından. Gelecek Hakan, yaptığı yanlışı anlayacak, gelecek. Davul bile dengi den... (Sözü yarım kalır.) Anne- Hakan dün gece geldi anne... Anneanne- (Şaşırır.) Aaa, insan şimdi mi söyler bunu? Nerede şimdi? Anne- (Durgun) Gitti. Eşyalarını almaya gelmiş. Anneanne- Yaa! Anne- Bana, bencilsin, dedi. Anneanne- Hadi oradan, köftehor! Anne- Her şeyine karışmışız. Onu boğmuşuz. O kadınla kendini bulmuş, insan olduğunu anlamış. Anneanne- Tövbe tövbe!.. O şimdi ne yaptığını bilmiyor. Binmiş bir salıncağa... Elbet bıkacak, inecek oradan. Sevda sanıyor başındakini. Hadi kızım... Sen güçlü olacaksın ki düşmanlarınla savaşasın. Var mı öyle aslan gibi oğlanı elin karılarına kaptırmak? Anne- (Biraz rahatlamıştır.) Öyle mi dersin anne? Anneanne-Tabi ya! O kadın oğlumuzu nasıl kopardıysa bizden ,biz de ondan koparır,geri alırız. Anne- Nasıl yapacağız bunu anne? Neydi adı? Esin... Esin diyor, başka bir şey demiyor. Anneanne- Öyle hocalara üfletiriz ki onu ese ese bir hal olur. Aldanma kızım, aldanma El sözüne inanıp kanma Ham yapar seni yabancılar Kovalasın onları Hacılarla hocalar. Anne- Anne yardım et Oğlum gitmesin Başka kimseye Hizmet etmesin Anne yardım et Oğlum o benim Mutlu yuvamdan Uçup gitmesin Bu hacı hoca işe yarar mı dersin? Anneanne- Tabii ki... Sana Kıvırcıkların Aliye’sini anlatmış mıydım? (Kapı çalınır.) Anne- Kim acaba? Anneanne- Hakan olmasın? (Anne kapıyı açar. Gelen Esin’dir.) Esin- Merhaba... Girebilir miyim? (Vicdan kapının önünde durur. Geçmesine izin vermez. Anne kapıdan çekilir. Vicdan gönülsüz izin verir.) Anneanne- Kimmiş? Esin- (Girer.) Benim... Anneanne- Sen ha! Ne arıyorsun burada? Anne- Ne istiyorsunuz? Esin- Sadece konuşmak... Anneanne- Daha ne konuşacaksın? Yapacağını yaptın; darmadağın ettin bu yuvayı! Esin- Hiç kolay değil, biliyorum. Bu duruma alışmanız zaman alacak. Anne- Ben alışmak değil, oğlumu istiyorum. Esin- Benim için çok mu kolay sanıyorsunuz her şey? Anne- Öyleyse vazgeçin. Bırakın oğlumun peşini... Anneanne- O şimdi ne yaptığını bilmiyor. Gençlik... İnsan anası yaşındaki kadınla mutlu mu olurmuş?.. Esin- Haklısınız... Bu durumu önceleri ben de yadırgadım. Hatta Hakan’a bu işin olamayacağını defalarca söyledim. Anne- Ne yani? Oğlum mu peşinize düştü? Esin- Bu çok çirkin bir tabir olur. Anneanne- Kancık it kuyruk sallamazsa... Esin- Çok acımasızsınız!.. Oysa ben buraya sizi barıştırmaya gelmiştim. Anne- Hayatımızdan çıkın, her şey düzelecektir. Esin- İnanın denedim. (Ara) Size her şeyi en başından anlatmak istiyorum. Hakan’la ortak bir arkadaşımızın doğum gününde tanıştık. Onunla aynı sınıfta okuyan ve bizim şirkette de staj yapan genç bir kızın doğum gününde... ‘‘Esin ablacığım sen de gel! ’’ diye diretmeseydi, artık kader mi dersiniz adına, o kadar gencin arasına girmez ve Hakan’la da tanışmazdım. Çok samimi, pırıl pırıl bir gençti; ama o kadar! Ertesi gün beni işyerimden aradı. Yemeğe davet etti. Anneanne- Aynı Yalan Rüzgarı ayol! Esin- Ona gelemeyeceğimi, çok meşgul olduğumu söyledim. Daha sonraki telefonlarına ise yok dedirttim. Bir gün işyerime kendisi geldi ve yemeğe çıkmam için çok ısrar etti. Ona karşı çok temkinliydim. Ondan büyüktüm… Anne- Bunu bile bile hayatına girdiniz! Esin- Hayatına girdim; ama bile bile değil. Onunla çok şey paylaşıyorduk. Her konuda konuşabiliyorduk. Birbirimizi anlıyorduk. Bir gün bana beni sevdiğini söyledi. Korktum. İnanın bana çok korktum. O gece sabaha kadar uyuyamadım ve onu bir daha görmeme kararı aldım. Anne- Ama ne karar! Esin- Aylarca kendimle mücadele ettim. Anne- Sonra da yıllarınızı verdiniz ona, değil mi? Esin- Hakan’ı seviyorum. Bu ilişkiyi size anlatması konusunda çok ısrar ettim. Ama ikna edemedim. Bunun her şeyin sonu olacağını söylüyor ve sizi üzmekten korkuyordu. Anne- Ailemin sonu... Anneanne- Bu sona nasıl razı olur insanın içi? Esin- Bu sevginin sona ermesine biz nasıl razı olacaktık? Anneanne- O sevgi değil, gönül eğlencesi... Esin- Sevgiyle, gönül eğlendirmek arasındaki farkı müsaade edin, bizler de bilelim. Bakın! Biliyorum, onun annesi olacak yaştayım. Ama duygularım hala çok … (Ara) Hakan’la olan ilişkimi çok sorguladım. Ya alışılmış, kabul edilmiş ahlaka boyun eğecektim ya da sevginin kazanmasına izin verecektim. Hakan beni seviyordu.Tüm geri kaçışlarıma, onu reddedişlerime rağmen. Evet, gençti. Önünde enerjiyle geçecek koca bir hayat vardı. Ama o beni seçmişti. Bunu nasıl inkar edebilirdim? Anne- (Hırçın) Yeter artık! Daha fazla dinlemek istemiyorum sizi!.. Esin- (İnatçı) Benim geçkin, onunsa genç olması mı bütün mesele? Yaşlılık yaşamdan el çekmeyi gerektirmez ki. Yıllarca böyle öğrettiler bize. Siz yenildiniz, bense galip geldim bu savaşta. İnsan bu yaşa gelince hiçbir şeyi kaçırmak istemiyor. Hakan’la hayata bağlandım. Biliyorum ki o da başka güzelliklerin farkına vardı benimle. Anneanne- Ne bulacakmış senin gibi kart tavukta? Esin- Bir genç, sizin yaşantınızda neler bulabilir? Bir düşünün. (Anneye) Sizinle hemen hemen aynı yaşta sayılırız. İnsan ellisine geldiğinde dişiliğinden, kadınlığından çok şey yitiriyor, bilirsiniz. O, kendimi tekrar sevmemi sağladı. Korkularınızın farkındayım. Ona çocuk veremeyeceğimin de... Ama onu mutlu edebilirim. Anneanne- Başımıza taş yağacak vallahi! Esin- (Annenin ellerini tutar. Annenin kafası karışmıştır.) Gençken insan her şeye ulaşacağını bilir. Bilir ki istediği her şey elinin altında, oradadır. Çabalamaz. Sevişmek için bile... Anneanne- Tövbe tövbe!.. Esin- Ama yaş kemale erince, her şey size düşüyor. Tüm zorluğuna ve ağırlığına rağmen... Gençliğinizdeki enerjiniz kalmıyor. Hakan benim kaybettiğim enerjim oldu. Anne- (Özlem dolu) O benim her şeyim !.. Esin- Biliyor musunuz? Bir zaman sonra ona o kadar alıştım ki ona evimi açtım. Benimle yaşamasını istedim. Ama o bunu reddetti. Benimle yaşamak yerine, bunu anlatacağı güne kadar sizinle kalmayı tercih etti. O sizi çok seviyor. Ama beni de seviyor. Lütfen anlayın bunu… Anne- Çok zor, çok !.. Esin- Onun bana olan ilgisini öğretmenine aşık olan bir öğrencinin geçici hevesine benzettim önceleri. Ya da bir anne arayışına... Anne- Onun annesi var! Esin- Biliyorum. Anneanne- ( Atılır.) Bir de anneannesi! Esin- (Gülümser.) İnanın ne onun için ne de benim için hiçbir şey kolay olmadı. Önceleri çok utandım; ama sonra neden utandığımın farkına vardım: Yaşanmışlığımdan... Beni şekillendiren, bana şimdiki halimi veren zamandan... Ya zamana sevgimi kurban edecektim, ya da sevgimle zamanı renklendirecektim. (Anneye) Hadi, haksızlık etmeyin kendinize... Dışarıda koca bir dünya var. (Elinden tutar.) Anneanne- Güler, kızım! Esin- Hakan sizi görünce çok sevinecek. Hadi korkma Uzat elini bana! Bir şans ver kendine İnsan yaşamaz hep acıyla! Anne- Hep acı oldu hayatımda! Anneanne- Önce oğlan gitti, şimdi de kızım Ne biçim bir iştir anlamadım bu kadın. Esin- Sen adım attığın zaman Uzatacak kollarını sana Hem oğlun hem de yaşam! Anne- Anne, inanmak istiyorum; yardım et bana Ne güzel şeyler söylüyor bu kadın baksana. Anneanne- Duyma sen onu kızım Kapat kulaklarını Bu yuvayı dağıtmak Onun bir tek isteği. Anne- Emeğim var benim Bu yuvanın harcında Söz edemez kimse Benim analığıma Esin- Analık yüce duygu Katılıyorum sana Ama var et kendini Güven kadınlığına da (Anne elini Esin’e uzatmak ister. Anneanne engel olur.) Anneanne- Sen ne biçim insansın Git buradan be kadın! Bırak bizi bizimle Nerden çıktın söyle! Esin- (Anneanneye aldırmaz. Annenin elini tutar.) Hadi korkma Tut elimi sıkıca (Anne, Esin’e karşı hala temkinlidir. Ancak Annenin Vicdanı, Esin’e sarılır.) Bir şans ver kendine İnsan yaşamaz hep acıyla Anne- Hep acı oldu hayatımda. Anneanne- Duyma kızım, kanma sen ona! Esin- Sen adım attığın zaman Uzatacak kollarını sana Hem oğlun hem de yaşam! Anne- Hem oğlum hem de yaşam ( Esin, başıyla anneyi onarlar. Annenin Vicdanı, Esin’in elini tutar. ) Esin- Bizi bekliyor Hakan! Anne- Hakan… (Esin, Anne ve Annenin Vicdanı el ele kapıya yürürler.) Anneanne- Güler… Kızım… (Anneanne sahnede yalnız kalırken üçü dışarı çıkar. Işıklar söner.) SON Mersin-2001 Sema İslim Utandı ---------------------------------- Oyunu oynamak isteyen grupların mail adresinden yazar ile iletişim kurmaları gerekmektdir. Sema İslim Utandı - semaislimutandi@yahoo.com ---------------------------------- Paylaş Tweet Gizem - ( 12/22/2009 ) cok güzeL yazılmış... emeğe sağlık..! gülser erkan - ( 3/26/2010 ) çok güzel olmuş baştan sona okudum hemde çok uzun doga - ( 2/15/2013 ) Bu kadar uzun tiyatro senaryosu mu olur dedim ama senaryonuzu cok begendim turkiyediki anne anneannd ve annenin cocugunun arasinda gecen gercekleri anlatiyor teslime yıldız - ( 3/15/2013 ) çok beğendim elinize sağlık oyununuzu oynamak isteriz gamze - ( 1/25/2014 ) gerçekten beğendim çıktısını çıkarıp oynicam tabi izin verirseniz.. |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|