| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Ahmet Hakan, Fazıl Say'dan İntikam mı Almış Üstün Akmen Piyanist-besteci Fazıl Say, “Yalnızlığın Kaderi-Bir Müzisyenin Notları” başlıklı bir kitap yayımladı (Doğan Kitap-Temmuz 2009). Fazıl Say’ın yazar olmadığını dünya alem biliyor, o nedenle bir müzisyenin tuttuğu notlardan derlediği kitabını edebiyat açısından değerlendirmek, eleştirmek bana pek doğru gelmiyor. Fazıl Say oturmuş, içinden geçenleri, ülke sorunları üzerine düşüncelerini olabildiğince yalın biçemle kaleme almış. İçindeki “bazılar” açığa çıksın istemiş. O “bazıları” açığa kavuştururken arınma içgüdüsünü kollamış. Tepkilerini, duygularını uluorta ortalığa savurmuş. Gerek görmüş, bölüm sonlarına Rahşan Apay ile olan Andante Müzik Dergisi’nin 39. sayfasındaki söyleşisini, Olivier Bellamy’nin Fransa’daki Classica Dergisi’nin Nisan 2009, çocukluk arkadaşı Zeynep Altıok’un Milliyet Sanat’ın Haziran 2009 sayılarında yayımlanan yazılarını ve Güvenç Dağüstün’ün bu kitap için özel olarak düzenlediği anılarını, izlenimlerini almış. Benim daha önce okumadığım “Uçak Notları”ndaki beş yazıyı da gene kendince uygun görmüş, kitabın sonuna eklemiş. “Yalnızlık Kederi”ne sıra yeni geldi, yani geç okudum. Editör Serhan Bali kitabın türünü “deneme” olarak belirlemiş, bence iyi de etmiş. Dediğim gibi, kitabı oluşturan konular özgürce seçilmiş. Yazarın o anda aklına geliveren konu görünümündeki öğretici ve düşünsel yanları olan, bir nevi kendi kendisiyle olan konuşmalar kitabın içeriğini oluşturmuş. Yani tam da deneme türüne uygun yazılar bunlar, ama elbette edebi değer taşımıyor. Fazıl Say, gözlemlediği ya da yaşadığı olayları, olguları, durum ve izlediklerini ya da herhangi bir kavramla ilgili izlenimlerini bir plâna bağlı kalmaksızın, deliller getirip kanıtlama yoluna gerek duymadan ve kesin hükümler vermeden, tamamen kişisel görüşüyle serbestçe yazıya dökmüş. Ortaya derin düşünceden çok, Fazıl Say’ın kendi dışındaki nesnelerle herhangi bir konuda gerçek ya da hayalî olarak getirdiği imgesel diyaloglar serilmiş. Fazıl Say’ın “Yalnızlık Kederi”nde, çevresinde gelişen olaylara son derece duyarlı bir sanatçının coşkuları, öfkeleri, tutkuları, müziğe olan sadakati de içinde barındıran aşkı, sabrı, imgeleri, düşleri, yanı sıra siyasi duruşu, “düşünen adam” kimliği de var. Ben kitaba başladığımda, daha 121. sayfaya gelmeden Gazeteci Ahmet Hakan’ın 19 Ağustos’ta Hürriyet’teki köşesinde “Dâhi İsen Dâhiliğini Bil” başlıklı yazısını okudum. Ahmet Hakan demek ki “Yalnızlık Kederi”ni benden önce okuyup bitirmiş, kitaplığındaki yerine yerleştirmiş olacak ki kitabın içeriğini “had safhada özensiz” buluyor, “müthiş bir işin kolayına kaçma olayı” olarak nitelendiriyor, “… Düşünceler savruk... Anlatım bozuk... İfade yetersiz” diyor. Geray Gencer’in fotoğrafçı Ali Haydar Yurtsever’in Viyana Konzerthaus’ta çektiği fotoğraftan tasarladığı kapak için “taklit” diyor, Say’ı “… düşüncelerini yazıyla aktarma noktasında tam bir yetenek düşmanı” buluyor. Ne tuhaf! Oysa ben Fazıl Say’ın kitabını okumaya başlarken, kendimi edebi kurallardan soyutlamış, müzikal anlamda bütün teknik sorunlarını çözmüş uluslararası “marka” Fazıl Say’ın yazdıklarında edebi hata aramayı kesinlikle ret etmiştim. Özellikle “Resital” yazısını okurken, kendimi bir piyano konçertosunun armonik şemalarına ve tempo başlıklarına kaptırdım. “Kumru’ya Mektup”ta sanki bir eserin adagio bölümünün geniş tutulmuş ezgileri içine battım. Fazıl Say’ın düşünce renkleriyle, düşüncelerinin derinliğiyle ilgilendim. Kitabın sonuna geldiğimde: “Sanki yeni bir şeyler keşfediyor gibi. Hiç de skolastik değil,” diye kendi kendime söylendim. Ahmet Hakan’ın bir kitabı değerlendirmesine karışmak haddim mi? Değil elbette. Gıkımı çıkarmam, saygıyla karşılarım. Ammaaa… “Yalnızlık Kaderi”nin 121. sayfasına geldiğimde işin ayırtına vardım. Meğerse, “Ben de Anlatamıyorum Sevgili Orhan Veli” yazısında Fazıl Say, Ahmet Hakan’ın böğrünü bir güzel gıdıklamış. Ahmet Hakan için “… zekidir, siyasi tespitleri akılcıdır,” saptamasını yaptıktan sonra “… bu adama güvenemezsin,” deyivermiş. “Kazanılmış bir insan mı? Yoksa öyle değil mi” diye sual eylemiş. Ahmet Hakan’ın “hem ‘laik’, hem ‘İslamcı’” görüntü vermesine şaşkınlığını ifade etmiş. “Ahmet Hakan’ın bir elinde konyak, diğerinde Kuran” tümcesiyle Orhan Veli’nin “Bir elinde cımbız/Bir elinde ayna” dizesine gönderme yapmış. “Gramer hatalarımı eleştirir sıkça… Derdi gramer değil ama onun, derdi içerik” diye yakınmış. Ben Ahmet Hakan’ın yerinde olsam, kısasa kısas intikam diye düşünmezdim. “Yalnızlık Kaderi”nin özensizliğinden, işin kolayına kaçmış olmasından, düşüncelerin savrukluğundan, anlatımın bozukluğundan, ifadelerin yetersizliğinden dem vurmaz, Fazıl Say’ın: “Bu memleketteki kültür-sanat ortamının kanserli durumuna gerekli kemoterapiyi uygulamayan adam,” “itham”ını yanıtlardım. Fazıl Say’ın: “Bilimin ve sanatın ‘gerçek destekçisi’ olmak ters düşer Ahmet Hakan’a/Yüzeyinden dokunur/Ve kaçar,” söyleminin (varsa) tersini kanıtlamaktan kaçmazdım. Kitap kapağının kimin taklidi olduğunu ya da kimden taklit olunduğunu açıklardım. Kendime ve hiç kimseye yabancı olmadığımı uzuuun uzun anlatırdım. Böylece, hiç değilse gazetecilik onurumu cilalardım. Üstün Akmen Evrensel Gazetesi Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|