| Tiyatro Kursu  | Şirket Tiyatrosu
Tiyatro Dünyası
Tiyatro Dünyası Bu Sahnede...
 
Ana Sayfa  |  Hakkımızda  |  Yazılar  |  Haberler  |  Yazarlar  |  Tiyatro Oyunları  |  Tiyatro Grupları  |  Sanatçılar  |  Kaynak  |  Duyuru Panosu  |
Süründürelim Kaldıralım Öldürelim Taksim'de Asalım
Parkan Özturan




Hayat, degradedir. İyi bakın göreceksiniz. Gridir, yeşildir biraz, biraz kırmızı ve daha bir sürü. Hayat Beşiktaşlı değil, Çarşı bu yüzden hayata karşı. Dolayısıyla Beşiktaşlı’lığın alemi yok. Orta yolu bulmalı, zemini kaydırmadan, kurumlara işlevini kazandırmalıyız.

Sevgili Mert Güven kaldıralım demiş. Saygı duyarım ama birde şuradan bakmak gerek. İtinalı ve planlı bir şekilde, başta özellikle özel tiyatroların ve tiyatronun yok edilmeye çalışıldığı, şu günlerde, ağzımızdan çıkanı kulağımızın duyması gerek. Zaten tiyatroya yavaş yavaş alan kalmazken, ödenekli de olsa, yapılandırılmasında yanlışlıklar da olsa, özünde tiyatro olan ödenekli tiyatroların kaldırılmasının, neye faydası var? Tiyatrolardan ödü patlayan iktidarın ekmeğinden başka, kimin neresine yağ sürer bu durum?

Benim yazımdan sonra, “ismimi verme” diyen kadim bir dostum, telefon marifatiyle beni aradı ve:
-Abi bu kadar da üste gelinmez ki. Ne yani biz tiyatro değil miyiz? Kapatılsın mı DT…dedi. Devlet Tiyatrosunu, telefonda o öyle söylediği için DT şeklinde yazdım. Ben yazarsam, maazallah, örgüt ismi sanırlar, zülfiyare dokunur.

Yani benim yazımdan bir bu anlaşılmaz. Ben ödenekli tiyatroların kaldırılmasından, özelleştirilmesinden yana değilim. Demem odur ki, ödenekli tiyatroların, tiyatro olmayan kısımlarını tıraşlamak gerek. Tıraşlamazsak, o zaman o kurumlar, tiyatro olmaktan çıkıp, mezbeleliğe dönüşüyorlar. Maksat tiyatroya hizmet.

Bunun yanı sıra, ödenekli tiyatroların gerekliliğinden de söz ettim. En basiti büyük prodüksiyonların, maliyetli öncü oyunların, sahnelenebileceği, yegane yerlerdir. Siz ödenekli tiyatroları kaldırarak da özel tiyatroyu dinamitlersiniz. Olur mu öyle saçma şey.

Bugün DOT, sahibi itibariyle ve sanırım bugüne kadar bir çok çalışanından dolayıda, doğumunu ödenekli tiyatroya borçludur. Katılın ya da katılmayın, bu tiyatroya gereksiz diyebilir misiniz? Yepyeni bir sestir DOT. Dünya görüşüne katılin ya da katılmayın, iyi ki varlar.

Arif Akkaya gibi şahane bir oyuncu ve yönetmen, nerden çıkmıştır? Ödenekli tiyatrodan. Bugün yaşama savaşı veren, yeni yeni şeyler deneyen Emre Kınay’da ödenekli tiyatrodan aramıza hoş gelmiştir.

Bunun yanı sıra, İstanbul Devlet Tiyatrosu’na da bir bakın. Çok önemli kişiler var orada. Şakir Gürzumar gibi bir yönetmene sahip bir kere. Yazar olarak da oyuncu olarak da çok sevdiğim Mahir Canova oradan. Hep söylerim, dönem oyunu deyince, illa tarihi bir şey oynamak gerekmiyor. Bugünü oynamakta dönem oyunudur diye. Bunun örneği, bugün Devlet Tiyatrosu’nda var. Uğur Polat, tek kişilik oyunuyla kredi kartı anlatıyor. Kuyumcu gibi oynadığı rolü, ince ince işleyen Bülent Emin Yarar, Taner Birsel ve daha bir çok oyuncu kardeşim orada. Manyak mıyız biz? Neden kaldırıyoruz ödenekli tiyatroları? Bugün ödenekli, tiyatroları kaldırırsak, AKM’nin yıkılmaması için neyin kavgasını vereceğiz ve bizim samimiyetimize kim inanacak?

Sayın Topal,

Yorumunuzu benim yazın altına yaptığınıza göre, mecburen üstüme alınmak zorundayım.

Yazdığım birbirini takip eden iki yazının ve sürecek olanların da dayanağı, tiyatronun korunması ve güvence altına alınmasına dairdir ki, daha ikinci yazımda baklayı ağzımdan çıkarıp, sendika lafını zikrettim. Üstelik kapatılmasından da bahsetmedim, tam aksine gerekliliğinden var olmaları gerektiğini, ama mezbelelik haline gelmiş olan bu kurumların, şahsiyetlerinin yeniden kazandırılarak, halka ve devlete külfet olarak öyle lök gibi ortalıkta durmasına karşı olduğumu da belirttim.

Bugün bu kurumlar, sanatçıya da, kendilerine de karşı bir işleyiş halindedirler. Benim rahatsızlığım budur. Devlet tiyatrosunda, devlet söylemine istemeyerek katkıda bulunanlar sanatçı da, bu söyleme karşı çıkan ve bizim kendi söyleyecek sözümüz var diyen bizler sanatçı değil miyiz? On yıllardır, en haysiyetli şekilde özel tiyatro yapıyorum ve parasızlıktan en önemli şeyimi, bir oyuncuya en gerekli şey olan vücudumun bir parçasın yitirdim. Malulen emeklilik hakkım var ve bu hakkımı kazanabilmek için, yedi aydır, tek bacakla evrak taşıyorum. Benim güvencem olmamsın mı? Bunca yıldır oynayarak, yazarak, yöneterek, Türk Tiyatrosuna hizmet etmekteyim. Ben yüzlerce kahraman arkadaşım gibi, bu dünyanın temel direği değil miyim? Ayrıca Türk Tiyatrosunun temel direği sadece ödenekli tiyatrolar değildir. Bin yıllık bir ortaoyunu geleneği var. Buna mensup ve sürünerek ölen yüzlerce sanatçıyı nereye gizleyeceksiniz?

Bu ülkede özel tiyatrolar 20-25 liraya bilet satmıyor. Tiyatroya ne sıklıkla gittiğiniz ve ilgilendiğiniz, buradan belli. Bugün özel tiyatrolar 30-40 liraya oynuyor. Aslında 80-100 liraya oynamaları gerekir. Bunu ben değil, maliyet hesbı söylüyor. Olay tamamen bilimsel. Salon kiralarından ne kadar haberiniz var? Anadolu’ya çıktığınız zaman kültür merkez adı altındaki, depolara kaç para kira verildiğini biliyor musunuz? Ortalama ölçekli bir tiyatroda personelin sigorta ve maaş giderlerinin ne kadar olduğunu biliyor musunuz? Rüsum denilen şeyi duydunuz mu sayın Topal? Varsayalım sizin dediğiniz gibi tiyatrolar 25 lira. Büyük rakı 30 lirayken, bu parayı çok bulmak, özel tiyatrolara ayıp olmuyor mu?

Dünya Tiyatrolar Gün’ünde özel tiyatroların çoğu bedava. Tiyatro salonları niye boş? Sorun para sorunu mu, bu fotoğraf karşısında? Tiyatroların bir liraya oynaması sizce ne sorunu? Bir belediye başkanı görgüsüzlüğü mü, yoksa o ödenekli, tiyatro mensuplarının emeğini piç etmek mi? O biletlerden 40 tane elinde biriktirmiş 15 yaşında bir zibidinin, alay ederek, arkadaşlarına “alın lan hayatınızda bi tiyatro görün” deyip, sonra elinde kalanları savurmasının fotoğrafını, nasıl okursunuz? Temel direklere saygısızlık olmaz mı?

Evet seyirci gemlemezlik yapıyor. Seyirci tiyatronun su kadar, ekmek kadar gerekli olduğunun bilincinde değil. Bu yüzden yüzde kırkikiler var. Biz bu yüzden bu hükümeti hakkediyoruz. Siz bu yüzden bu kadar ezbere konuşuyorsunuz. Hayatı ezberlemek, bakmadan laf savurmak, insanlığa çok yakın duran şeyler değildir.

Özel tiyatrocular çuvaldız değil, onluk demir batırmak zorunda kalıyor. Türk Tiyatrosunun en temel adamı, Muhsin Ertuğrul’un adını taşıyan bina iğdiş edilirken, siz neredeydiniz? O usta kişinin yazılarını okumadığınız ne kadar belli. Onun oluşan ve oluşabilecek sorunlar üzerine, yıllar önce yazdıklarını, neden bilmiyorsunuz? Siz tiyatrocu değil misiniz. Türkiye’de kaç ödenekli, tiyatro var? Türkiye’de İBŞT’nin dışında kaç ilde şehir tiyatrosu var ve kaçta kaçı amaç dışı kullanılıyor? Ben yazımda, ödenekli tiyatro olmak zorundadır, gereklidir ve daha işlevsel hale gedtirilmelidir, diye anlatırken siz hangi renkli Türkçe diziyi seyrediyordunuz? Kimin tek tek ne oynadığı ve ne yaptığının çetelesini tutmadığım gibi, zaten tek bir kurumu da hedef almadım. Ama tiyatro dekoruna ayrılan kalaslara inşaatını yapan özel tiyatrocu olmadığını da biliyorum. Bunun parasının benden çıktığını da biliyorum. Bu durumda susmam sizi rahatlatır mı?

Bunun yanı sıra, kurumunuzdan ayrılmak zorunda bıraktırılan, önemli kişilerin sayısını niye bilmiyorsunuz? İhaleyle oyuncu almak görgüsüzlüğünün, nerden çıktığını biliyor musunuz? Tüm bu sözleriniz beni yadırgatmadı. Çünkü tiyatronun getirilmek istendiği son nokta, sizsiniz. Resmi ağız sizi çok sever.

İnsaf herkese insaf. Benim değil sizin ağabeyleriniz size, “komşusu açken uyuyanı Allah’da sevmez” demediler mi? Yoksa siz, abisi olmayanın geleceği de olmaz lafını duymadınız mı? Ne ayıp? Bunu ağabeylerinize öğretiniz ki, geleceğiniz olsun. Tabi bu lafı da dizi seyrederken okumuyorsanız.

Ben size insaf demeyeceğim. Gerekmez. Bu yazıya da sizin için değil, uzakta duran okurlar için cevap veriyorum. Size diyeceğim laf, iki adet. Bir lafı ağızdan savururken, kulağa yakın gelmeli. İkincisi, bende topalım ama sadece sol bacağım kesik. Bunları karıştırmamak lazım.

Parkan Özturan

Yazarın Tüm Yazıları


Paylaş      
Yorumlar

Abdullah TOPAL - ( 7/20/2010 )
Sayın Parkan Özturan,yazdıklarınıza sırasıyla cevap vermek istiyorum.Tiyatroların kapatılması için yazdıklarım sadece size değil,biraz da benim yazımın üstünde yorumu yer alan sayın Mert Güven’e ve bu sitede yer daha önce yer alan daha önceki yazılara yöneliktir.Biraz da onlara olan tepkimden dolayı yazıma böyle başlama gereğini duydum.Özel tiyatrolar hakkındaki şikayetlerin hepsine katılıyorum,kendim de amatör olarak tiyatroya başlamış biriyim,ama ödenekli tiyatroların bu kadar da üstüne gelinmesine,orada çalışanların sanki yatarak para kazanıyormuş gösterilmesine de daha fazla dayanamadım.Temel direkler konusuna gelince,sizin deyiminizle ’’uzay’’dan gelmedim,bir orta oyunu geleneği olduğunu biliyorum,kendim de orta oyunu oynuyorum.Bilet fiyatları konusuna gelince 20-25 lira demem bir örnektir ki bu fiyata bilet satan tiyatrolar da var,buraya yazılan miktar 30-40 olmuş,hiç fark etmez.Gene sizin deyiminizle ’’uzay’’dan gelmedim,salon kirasından da,her şeyden de haberim var,çekilen sıkıntıları biliyorum.Bir liraya bilet satılması olayı benim de onaylamadığım,tamamen tiyatrocuların inisiyatifi dışında alınmış bir karardır.Şunu iyi bilmelisiniz ki ben ezbere konuşmuyorum.Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nin yıkılışında neredeydiniz sorusuna gelince;efendim,protestolardaydım.Protestocuların içinde ben de vardım.Muhsin Ertuğrul’u hiç okumadığımı da nereden çıkardınız,Muhsin Ertuğrul’u tahmin edebileceğinizden daha fazla okuduğumu,anılarını başucu kitabı olarak taşıdığımı da bilmenizi isterim.Dizi seyretme meselesine gelince,işte burada yanıldınız çünkü hiç dizi seyretmiyorum.Keşke yatarak para kazanan tiyatrocular için yazıldığı kadar sezon boyunca dur durak bilmeden çalışan tiyatrocular için de yazılar daha çok yazılsa..İhaleyle oyuncu almanın bir görgüsüzlük olduğuna katılıyorum.Tiyatronun yapısının ihale sistemini taşıyamayacağını,ihale sistemine karşı olduğumu da belirtmek isterim.Dediğiniz gibi tiyatronun getirilmek istendiği son nokta ben olamam çünkü konu tiyatro olunca resmi ağızların en son seveceği kişilerden biri inanın ki benimdir.Ben de bu yazıyı uzakta duran okurların her şeyi doğru anlaması için yazdım.Ben lafımı bilerek söylüyorum ikincisi soyadım dışında hiç bir yerim topal değil.Saygılarımla...

Parkan Özturan - ( 7/23/2010 )
Sayın Topal,

Kime ne söyleyecekseniz, direk ona söyleyin. Benim üzerimden değil. Yazdığınız her şeyi “Sayın Parkan Özturan” başlığında toplarsanız, benden başka kimse üstüne alınmaz. Sizin gerek duyduğunuz, her zaman gereklilik değildir. Zemin kaydırmak doğru bir şey değildir.

Ödenekli tiyatroların kim ne kadar üstüne gelir, o onların sorunudur beni çok ilgilendirmez. Ben birinin birilerinin, kurumlarının üstüne gitmek gibi bir tavır içinde olmadım hiçbir zaman. Konuyu ya da durumu kavram boyutunda tartışmanın daha doğru olduğuna inanlardanım ve zaten yazımda buna dairdir.

Ödenekli tiyatroda kim yatar kim çalışır, bunun çetelesini tutmaktan yana değilim. Ben başöğretmen değilim. Ama bankamatik oyuncusu kavramı, ödenekli tiyatrolardan çıkmıştır ve bundan kendi oyuncuları da şikayetçidirler. Birileri yatarken, diğerleri onun beygiri olurlar ve bundan kurum oyuncuları da şikayetçidir, görüşmelerimizde de bunu dile getirmişlerdir.

Benim yazdığım olumsuzluklara katıldığınızı söylüyorsunuz. Teşekkür ederim de, o zaman neden 1 liraya oyun oynadınız? Nerdeydi siz ve arkadaşlarınız? “Bir liraya oyun oynamak tiyatroya ihanettir” tavrıyla sahneye çıkmamak, en doğru davranış olurdu. Bu bir Muhsin Ertuğrul tavrıdır. Okuyorsanız, bunu bilirsiniz. Muhsin Bey, resmi ideolojiye karşı, şehir ve devlet tiyatrolarından ne şekilde istifa etmiştir bilir misiniz?

Yazım ödenekli tiyatroların idaresi ve mali göçükleri üzerineydi. Kişilere gelirsek ki, bu başka bir yazımın konusu olacak, orada da yapılan haksızlıkları neden dile getirmediniz. Benim yazım üzerinden, bana geleceğinize oturun, sizde bir makale yazın, ayıp bir şey değil. Tiyatronuzda fikri açık ve işe yarar insanların nasıl kızağa çekildiği, herkesçe malum. Bana dayanamıyorsunuz, ama bu duruma bir tiyatrosever olarak katlanabiliyorsunuz.

Eğer bunların altında bir art niyet aramazsak, iyi niyetli bakarsak, o zaman sizi uzaylı ya da dizi seyircisi olarak tanımlamamda bir sorun yok. Dedim ya birebir haftada kaç dizi seyrediyorsunuz ya da seyretmiyor musunuz, beni ilgilendirmiyor. Ama yapı olarak, o türün yakınında kalıyorsunuz.

Ortaoyunu, kurumunuzda yapıladığı gibi “ne hakla otuzbeşe bakla” tarzının çok dışında bir şey. Yakında Münir Ağabey’in bana “bunları lütfen bugüne kazandır” diye verdiği, Hüseyin Erişen tekstlerini yakında yayınlayacağım. O zaman ortaoyunun nasıl bir başkaldırı tarzı olduğunu sizde göreceksiniz. Başkaldırmayan ortaoyuncusu olmaz.

Muhsin Ertuğrul sahnesinin “hayır” yürüyüşünde kalabalık yapmak, çok bir şey ifade etmez. Bunun yanı sıra, hayatın diğer alanlarında da tiyatronun yaşamasına dair eylemlerde bulunmak gerek. Yeri geldiğinde bunu da yazılarımda bulacaksınız.

Amacım sizi yerden yere vurmak değil. Bu çok aptalca. Ama bana katılıyorsanız, o zaman eylemsel yakınlık olmalı. Ne yazık ki, Türk Tiyatrosunda okuyan ve yazan, hatta tartışan oyuncu çok az. Yazmaya başlamamdaki tek amaç, armut ağacını sallamak. Neden yorumlara yazıyorsunuz. Oturn makale yazın. Hiç mi rahatsız olduğunuz bir şey yok? Bana cevap yerine, bunları ak kağıda çekin. Kağıtlarda ziyan olmasın. İktidarların sevmediği tiyatro ve dolu kağıtlardır. Rahatsızsanız deneyin.

Bu size son cevabım. Herkes ikimizin de ne dediğini anladı. Bence bundan ötesi şudur. Gelin sallayalım armut ağacını. Maksat tiyatro yaşasın. Çünkü Muhsin bey rahmetli bir yazısında derki, İkinci Dünya Savaşı’ndan yıkık çıkan Almanya, önce opera ve tiyatro binalarını tamir etmiştir.

Ogünleri andıran zor zamanlar içindeyiz. Sadece sahneye çıkmak yetmiyor. Sayın halkıma da tiyatronun ekmek kadar, su kadar gerekli olduğunu anlatmak gerek. Bir araya gelip, bunu yapamazsak, işte o zaman topallar ve nihayetinde düşeriz.

Bence böyle buyurun ve sevgiyle kalın.

Parkan Özturan


Bu Oyun Hakkındaki Görüşlerinizi Paylaşın !

İsim
Mail  (Yayınlanmayacak)
Yorum
Güvenlik Kodu= 128
Lütfen bu kodu yandaki kutuya yazınız
 

    Son Eklenen Yazılar     En Çok Okunan Güncel Yazılar
27 MART… UMUDUNU ARAYAN BİR GÜN (Ahmet Yapar)
YOKLAMA LİSTESİ (Skeç)
    Tüm Tiyatro Yazıları

    Bu Tarihte Yayınlanan Diğer Yazılar
    Bu yazının yayınlandığı tarihte gündemdeki diğer yazılar aşağıda listelenmiştir...

  • Hayat Kısa Sanat Uzun (Tuncer Cücenoğlu) - 8/3/2010
  • Tuncer Cücenoğlu'nun Che'si - Türk Dramatik Sanatınca Che Guevara (Darya Paseçnik) - 8/3/2010
  • Kadıköy Belediyesi Tiyatro Festivali'nden Tiyatronun Görünüşü (Melih Anık) - 7/30/2010
  • Sanatta Yozlaşmaya Hayır! (Yurdagül Yurtseven) - 7/30/2010
  • Nedim Saban ve Tuncay Özinel Mahkemelik Olmuşlar, Haberiniz Var mı? (Melih Anık) - 7/27/2010
  • ABD Nesiyle Ünlüdür? (Zafer Diper) - 7/27/2010
  • Direklerarası Seyircileri, Kalkan – YEŞİLKÖY'deki 3. Köy Seyirlik ve Köy Tiyatroları Buluşması'ndaydılar (Moderatör) - 7/27/2010
  • Tatil Üçlemesi'nden Eleştiri Üçlemesi'ne - Tiyatroda Yazarın ve Metnin Değerlendirilmesi (Melih Anık) - 7/23/2010
  • Emeğime Biraz Saygı İstiyorum (Ali Erdoğan) - 7/19/2010
  • Süründürelim Kaldıralım Öldürelim Taksim'de Asalım (Parkan Özturan) - 7/18/2010
  • Hamam'da Fırtına (Shakespeare) - Tiyatro Grup (Melih Anık) - 7/18/2010
  • Büyük Sultan Katalina - Medeniyetler İttifakı (Dündar İncesu) - 7/18/2010
  • Tiyatrocu, Bestekâr Sadeddin Kaynak'tan Ne Öğrenilebilir? (Melih Anık) - 7/15/2010
  • Moldova İzlenimlerim - Gagauz'larla 4 Gün… (Tuncer Cücenoğlu) - 7/15/2010
  • Adayları da Vururlar (Zafer Diper) - 7/14/2010
  • İşletmeci Bizi Değil Tiyatroyu İşletsin (Parkan Özturan) - 7/14/2010
  • Aşktan da Üstün (Pınar Çekirge) - 7/14/2010
  • Tek Çıkış Yolu: Aydınlar (Tuncer Cücenoğlu) - 7/14/2010
  • Avrupa Üniversiteleri Tiyatro Şenliği'nden Bir Oyun: Akademi İçin Bir Rapor (Üstün Akmen) - 7/14/2010
  • Tiyatro Yaşta Değil Aşktadır (M. Erkul Eğilmez) - 7/14/2010
  • Beklentilerimiz Mi Önemli, Nasıl Beklediğimiz Mi?: Bekleme Salonu (Üstün Akmen) - 7/11/2010
  • İşsizler Cennete Gidecek Mi? (M. Erkul Eğilmez) - 7/11/2010
  • Şeyh Bedrettin Destanı , Vera'nın Şoförü ve Mustafa Ata (Melih Anık) - 7/11/2010
  • Çanakkale Masalı (Çocuk Oyunu) (Emel Aygören Şen) - 7/11/2010
  • Özel Tiyatro Kim? (Parkan Özturan) - 7/11/2010
  • Bir Sihirbazdır Nurullah Tuncer (Tuncer Cücenoğlu) - 7/9/2010
  • Bayazıt Konya'da (İhsan Ata) - 7/9/2010
  • Bitmez Tükenmez Bir Yol, Aşk Diyorlar Buna: Arianna-Sevda Yolu (Üstün Akmen) - 7/9/2010
  • Konservatuvar Sınavlarına Girecek Adayların Bilmesi Gerekenler (İhsan Ata) - 7/9/2010
  • Sözler Hareketlere, Bedenler Sese Dönüşürken: Nefes (Üstün Akmen) - 7/9/2010
  • Bu Örnek, Carlo Goldoni'yi Temsil Eder mi?: Tatil Üçlemesi (Üstün Akmen) - 7/9/2010
  • Devr-i İstanbul (Cüneyt İngiz) - 7/9/2010
  • Vuvuzula - Ağustos Böceği - Boş Teneke (Dündar İncesu) - 7/9/2010
  • Anüs Ağzındaki Yangın (Parkan Özturan) - 7/6/2010
  • Sadece ÇAY ve biraz SEMPATİ (Pınar Çekirge) - 7/6/2010
  • Tiyatro Koşulan Bir Devrimdir Koşuyolu'nda… (Yurdagül Yurtseven) - 7/6/2010
  • Konservatuar Yolculuğu (Cüneyt İngiz) - 7/6/2010
  • Tiyatro 34718 (Cüneyt İngiz) - 6/24/2010
  • GSM 8.Amatör Tiyatro Festivali'nde, Savaş Aykılıç'ın Not Defterinden - Tartuffe'ler Orgon'lar ve Diğerleri - Kadir Has Üniversitesi Tiyatro Topluluğu (Savaş Aykılıç) - 6/23/2010


  • Tiyatro Kursu Başlıyor!
    19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de!
    Çalışanlara yönelik hobi sınıfı!



    Duyuru Panosu!



    Son Eklenen Tiyatro Oyunları

         Güncel Yazılar

    Yazar olmak ister misiniz?
    Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...

    Mail Listemize Üye Olun

         Güncel Haberler
    Tiyatro Maydanoz, Nazım’ın Kadınları ile Sahnede
    Tekin Deniz: Dümbüllü kavuğunu kimseye devretmedi

    Tiyatro Dünyası'nı takip Edin
     
     |  ..