Doğrulara ve kurallara inanıp onların peşinden gitmek, dik durmak, zamana zemine göre eğilip bükülmemek mi? Zamanın, zeminin, dönemin adamı olup, her iktidardan nemalanmak, zenginliğine zenginlik, itibarına itibar katmak mı? Onurunu yitirmeden, gururunu kaybetmeden yaşamak mı? Yoksa kesesi, malı mülkü dolu, itibarı zirvelerde yaşamak mı? Seçim senin….
Duru Tiyatro’nun sahneye taşıdığı, Oktay Arayıcı’nın kaleme aldığı, Emre Kınay’ın yönettiği Nafile Dünya oyunu tam da bu konuyu ele alıyor. Yaptığı işi fazlaca ciddiye alan, doğrularını kanunlar üzerine koyan ve bunlardan asla taviz vermeyen Ramazan, kısa zamanda yüksek bir konuma ulaşsa da, aynı sebeplerden çok fazla sürgün edilir. Hikaye Ramazan’ların ne kadar az kaldığını, dönem adamı olmanın, döneme ayak uydurmanın ne kadar arttığını ince bir dille eleştiriyor.
Oyun sahnelenirken, Oktay Arayıcı’nın diğer eserlerinde olduğu gibi, açık biçim, seyirciyle iletişim halinde tutularak sahnelenmiş. Türk seyircisinin alışık olduğu kabare havasında anlatımı, hareketli ve bol müzikleri, sahnedeki dokuz kişinin birçok rolü canlandırdığı, pratik, değişken ve çok yönlü kullanımlı dekoruyla oyun gerçekten keyif veriyor.
Selahattin Taşdöğen’in kahkahalara boğan keyifli oyunculuğu, Erdal Cindoruk’un rolüne ciddi ve trajik yaklaşımıyla tezat durumu başarıyla anlatması, Neslihan Yeldan’ın dozunu aşmadan, ama rolün içine girmesi, Ayşe Erbulak’ın rolünün hakkını vererek, oyununa kattığı enerji patlaması, Başak Akan’ın tiplemesini başarıyla ele alması, genç oyuncuların azmi ve gayreti ayakta alkışlamaya değer doğrusu. En önemlisi sahnedeki dokuz kişinin gerçek bir ekip ruhu yakalayarak, seyirciye de bu durumu yansıtmalarıydı. Bir sahnede ekip olabilmek, rol arkadaşının gözünün içine bakarak, onun açığını kapatma becerisi demektir, sahnede dokuz değil, bir olmaktır. Nafile Dünya ekibi bunu gerçekten başarmış.
Emre Kınay’a gelince; televizyondan gelenlerle dişinden tırnağından arttırarak kurduğu Duru Tiyatro’nun Atatürk Fen Lisesi Salonu’nda başlayan, Kadıköy Anadolu Lisesi sahnesine taşınan, her taşını, tahtasını adım adım kurduğu, hazırladığı, emek verdiği tiyatrosunu geliştirmeye çalışırken, Milli Eğitim’in müdahalesiyle sahnesinin elinden alınmak istemesine kadar uzanan macerayı yaşıyor. Tek amacı ise seyirciye bir sanat kurumu kazandırmak, oyunlar sahneleyerek Türk sanatına katkıda bulunmak. Ülkemizde hiçbir iyiliğin cezasız kalmadığı kuralı geçerliyken, bir tiyatro kurmak, o tiyatroya yatırım yapmak ve ayakta tutmaya çalışmak gerçek bir Don Kişot’luk haline geliyor. Emre Kınay’ın hiç vazgeçmemesi ve pes etmemesi dileğiyle. Sahne dışında bu işleri yaparken, sahnede de başarılı bir oyun sergiliyor Emre Kınay. Bütün ekiple beraber, dans ediyor, şarkı söylüyor ve üç farklı tipi canlandırıyor.
Oyunun müzikleri Bora Öztoprak tarafından hazırlanmış. Sahnedeki çok güzel söyleyebileceği, seyircinin de kısa zamanda kulağına yerleşip, tekrar edebileceği ezgiler çok ama çok başarılı. Bora Öztoprak’ın notalarına sağlık. Bu oyunun bir müzik albümü çıksa, alınıp rahatlıkla dinlenir.
Mutlaka gidilmesi gereken keyifli bir oyun Nafile Dünya. Günün yorgunluğundan uzaklaşmak, biraz olsun gülüp rahatlamak, keyifli müziklerle eğlenmek istiyorsanız bu oyunu kaçırmayın.
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...