Dünyanın değişmeyen kanunu kadın ve erkek. İlk insanla başlayan macera, erkekle kadının cennetten dünyaya düşüşü, yasak elmanın dayanılmaz cazibesi, kadının yoldan çıkarması, erkeğin yoldan çıkması, dünyada bitmeyen kavga, kadının albenisi, cazibesi, yaşadıkları ve yaşattıkları, erkeğin kendi seçimiymişcesine inandığı, kandırıldığı oyunlarla sürüp giden hayat. Evlenene kadar ikna etmeye çalışılan kadın, evlendikten sonra avını evine hapseden erkek. Ve hayat denen bu oyunda hiç bitmeyen bir kısırdöngü;KADIN ve ERKEK.
Behiç Ak'ın kaleme aldığı, Tiyatro Karnaval'ın sahneye taşıdığı 'Newton Bilgisayardan Ne Anlar' adlı oyunu Tolga Yeter yönetmiş. Evlendikten yıllar sonra bir denizkenarında otururken, artık miskinleşen ilişkileri, ruhları ve hayata bakışlarını ele alan oyun, kadın ile erkeğin bitmek tükenmek bilmeyen ilişkisini irdeliyor. Bunu yaparken de özellikle çiftlerin yıllara dayanan alışkanlıklarını, rahatlıklarını ve bir sonraki hamleyi ezbere bilen satranç ustaları gibi hareketlerini takip etmelerini anlatıyor.
Tiyatro Karnaval ekibi oyun başladığı andan itibaren oyuna çok sıkı sarılıyor. Sanki yıllardır gerçekten berabermiş gibi birbirlerini tamamlıyorlar. Herbiri bir sonraki sözü söylerken, arada hiç boşluk bırakmadan konuşuyorlar. Tıpkı on yıl ve üzeri evliliklerde olduğu gibi bizi bize gösteriyorlar. Durağan oyunlarının içinde bile bütünlüklerini başarılı bir biçimde sergiliyorlar. Tam bir ekip çalışmasıyla, uyum içinde oynuyorlar.
Zeynep Özan'ın gözlerinde o kadını oldukça net biçimde görüyoruz. Belli alışkanlıkları edinmiş, erkeğin kalbine giden yolun midesinden geçtiği tezine inanan, yeri geldiğinde şaşkın, çaresiz ve itaatkar, yeri geldiğinde cin fikirli, uyanık ve toparlayıcı kadını bize oldukça net bir biçimde, başarıyla gösteriyor.
Tolga Yeter ise evlenip kontrolü kadına bırakıktan sonraki dönemde, itaatkar, sadık ve sessiz eş rolünün hakkını veriyor. Evlenene kadar asan kesen ormanın hakimi aslanın, evlilik sonrası dönüştüğü kediyi çok güzel sergiliyor. İkili gerçekten güzel bir uyum içinde, sahnede birbirlerini tamamlıyorlar.
Bütün bu güzelliklerin yanında olumsuz tek yön seyircinin azlığı, hatta yokluğu denilebilir. Bu keyifli oyunda, sadece 5 kişinin olması, tiyatroya ihanettir. Mecidiyeköy'ün göbeğinde, Gazanfer Özcan ile başlayan mücadeleyi devralan genç nesilden oyuncu Tolga Yeter'in binbir emek ve mücadeleyle kurduğu tiyatro salonunun boş olması, oyuncuların boş koltuklara perde açması kabullenilemeyecek bir durumdur. Üstelik bu durum birçok özel tiyatronun yaşadığı bir sorundur. Ekonomik sebepleri öne sürerek bahaneler üretmek, televizyon başından kalkmaya üşenerek tiyatroya gitmemek için kendini kandırmak insanı hiçbir yere ulaştırmaz.
Acı olan şu ki, oyunun bitiminde sokakta kalabalıktan yürüyememek, maçtan dönüş nedeniyle yolların tıkabasa insan dolu olması, maç biletlerine yapılan onca ödemeye rağmen, aynı hassasiyetin tiyatroya gösterilmemesi.
Haydi artık, tiyatroya gitmenin zamanıdır. Yoksa pek yakında gidilecek tiyatro kalmayacak ve ah vah etmenin de hiçbir faydası olmayacak.
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...