| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Cengiz Sezici Röportajı Ulya Altıntaş Cengiz Sezici, Yeşilçam da kötü karakterlere nefes olan bir aktör. Esasen Adana da yıllarca komik adamı oynayan sanatçı “Ekmek almak et almak ve yaşamınızı devam ettirebilmek için önünüze ne gelirse oynamak zorundasınız çünkü benim rol seçme hakkım yoktu” diyor. Ona göre iyi oyun mesaj vermeli ve bu topraklarda yaşayan herkesin sanata ihtiyacı var. Sezici ile Yeşilçam macerasının bilinmeyenlerini, anılarını ve içinde birikenleri konuştuk. Ve filmlerin kötü adamı bir mesaj verdi “İyi insanlar bitmez çünkü hiçbir insan doğarken kötü değildir ki” . Cengiz Sezici’nin tiyatroya girişi nasıl oldu? Tiyatroya başlamam 71 senesi olarak bilinse de esasen 68 yılında Adana da oldu. İlk oyunumda 72.Koğuştur. Hocalarımız tiyatronun ismini Çukurova Bölge Tiyatrosu koymuştu. Baktığınızda Belediyenin yaptığı bir şey değildi. Esasen onlar tarafından yapılan bölge tiyatrolarının olması gerekir; çünkü çağdaş ülkelerde 10 tane tiyatro varken Adana da o zaman yoktu. Biz de okuldan kaçıp tiyatro yapmaya giderdik. Annem de devamsızlıktan sınıfta kaldığımda sordu o şekilde söylemiştim tiyatroya gittiğimi. Tiyatroya Adana da başladınız, nasıl devam etti o süreç? Acıdır maalesef belediyeler tiyatroyu görev kabul etmezler. Belediyeler için temizlik işleri, park ve bahçeler daha önemlidir. Bizim ülkemizde hiç önem verilmemiştir ki, bir belediye başkanı gelir açar diğeri de kapatır. Ben de o süreçte Adana da tiyatromuzun kapandığı bir dönemde Ankara’ya geldim 4 yıl kaldım sonra da İstanbul’a geldim. Ankara’dan İstanbul’a gitme sebepleri arasında sinema yapma hevesi mi vardı? Hayır, ben tiyatroda çalışırken Nisa Serezli Tolga Aşkıner Tiyatrosu Ankara’ya gelmişti, bana da onlarla çalışmamı teklif ettiler. Ben de olabilir dedim ama o yıl başka yerle anlaşmam vardı, gelecek yıl için söz verdim ve İstanbul’a gittim 5 yıl da onlarla çalıştım. Sinemayla tanışmam ise Adana da başladı. Selvi Boylum Al Yazmalım Adana da çekiliyordu. Yani Adana da keşfedildiniz… Evet aynen öyle oldu. O dönemin çok önemli aktörlerinden bir tanesi benim rolümü oynamak üzere Adana’ya gelmiş. Ama hastalanmış. Atıf Yılmaz da o hastalanınca İstanbul’dan başka oyuncu istemiş. Adana da o zamanların bir film şirketi de beni söylemiş. Burada bir oyuncu var şehir tiyatrosunda diye. O akşam İhsan Yüce geliyor benim oyunumu seyrediyor ve Atıf abiye de çok iyi oyuncu olduğumu söylüyor. Ertesi gün de beni Adana da Osmaniye’ye getirdiler Aslantaş Barajına ve Selvi Boylum benim ilk filmim oldu. Hazır sizi bulmuşken çok merak ettiğim bir şeyi sormak istiyorum; çünkü halen Selvi Boylum çok izlenen ve sevilen bir Türk Filmi. Herkes gibi ben de kamera arkasını çok merak ediyorum, nasıldı? O ilk filmim olduğu için ben çok dikkat edemedim açıkçası. Çok ani gelip geçti benim için, çünkü sinemayı da bilmiyordum. Esasen baktığımızda arkadaşlarım okuldan kaçıp sinemaya giderdi, ben maç yapmaya giderdim. Futbol oynardım. Sinemayla da hiç alakam yoktu çok enteresan oldu. Heyecandan mı bilmiyorum ama gözlemleyecek durumda değilmişim demek ki, şimdilerde de aradan yıllar geçtiği için çok az şey hatırlıyorum. Ama orda İhsan Yücenin yardımlarını unutamam. Türkiye’nin gelmiş geçmiş en iyi oyuncularından biriydi, bana da ağabeylik yaptı, yardımlarını unutamam. Siz genel olarak kötü adamlara hayat verdiniz. İlk olarak Selvi Boylum Al Yazmalım da öyle bir karakterle başlamamın bunda etkisi olduğunu düşündünüz mü? Yeşilçamda da bir rolün yakıştırılıp bunun böyle sürmesi geleneği var mıydı? Dünya sinemasında buna çok rastlanmaz ama Türkiye de bu hep vardı. Size bir gömlek giydiriyorlar sonra da onu çıkartmanız biraz zor oluyor. BANA KALSA HEP KÖTÜ ADAM OLMAK İSTEMEZDİM O zaman severek oynadığınızı söyleyebilir miyiz, çünkü çok iyi oynadınız… İyi oynadığımdan eminim, orda tevazu göstermeyeceğim. Aslında bu ekonomiyle çok yakından alakalı bir durum. Ben de hep kötü karakteri oynamak istemezdim, fakat ekonomi güçlü olmayınca rol ayrımı yapma şansınız da olmuyor. Hayır, ben artık bu karakteri oynamayacağım, benim daha başka malzemelerim var, ben farklı rollere bürünmek istiyorum demeniz için gelen teklifleri geri çevirebilmeniz gerekir ki ben onu yapamazdım. Bunu diyebilmek için kiranızı rahat verebilmeniz, ekmeğinizi, etinizi, rakınızı rahat alabilmeniz gerekir. Yoksa ne gelirse oynamak zorunda kalıyorsunuz. O zaman sizin de oynasam dediğiniz, özlemini duyduğunuz roller vardı… Ben adana da 20 sene boyunca tiyatro da komik adamı oynadım. Ama sinema da o şansı bana hiç vermediler. Tercih yapabilme şansım olsaydı ben de komik adamı sinema da oynayabilirdim. Beni bu hale yapımcılar ve yönetmenler soktular. Ama severekte oynadım. Bazı bazı hep düşünürüm, yaşamın içinde kötü vardır. Aynı ailede, mahallede, sınıfta, çalıştığınız sınıfta kötü vardır. O zaman da ben kötüyü ihbar etmiş oluyorum, aslında burada iyi bir şey yapıyorum; çünkü bak böyle yapanlar var, onlara karşı dikkatli ol mesajını veriyorum. Sizin için Yeşilçam da iyi oyuncular kimler? Benim söyleyeceğim bir sürü ismi şimdi ki jenerasyonun çoğu bilmez. Mesela benim için Salih Tozan, Suphi Kaner, Erol Taş, Kadir Savun çok iyi oyunculardı. Günümüze daha yakın olarak da Tarık Akan’ın ilk oyunculuğunu çok alkışlıyor değilim, ama bence Yılmaz Güneyle tanıştıktan sonra hem politik hem de oyunculuk olarak çok iyi değişimler gördüm. Tabii bunlar da 40 yıllık sanatla uğraşmamdan ötürü bende oluşan ve özellikle bence diye belirttiğim fikirlerimdir. TİYATRO DENEME TAHTASI DEĞİLDİR Şu an ki tiyatroları nasıl buluyorsunuz? Bazılarını beğeniyorum, bazılarını beğenmiyorum. Bazen de “Bu insanlar ne yapıyor” demeye gidiyorum. Özellikle de son zamanlar da bayağı tiyatro seyrettim çünkü bazen bana gelirler kitap okuma dönemlerim olur, film izleme dönemlerim olur şimdilerde de tiyatroya sardım. En son o kadar kötü oyunlar seyretmişim ki facebookta paylaştım. Deneme Tahtası Sahnesi diye bir tiyatro açacağımı söyledim ve birçok tebrik aldım, başarılar dileyenler de oldu oysa orda bir gönderme yapmıştım. Tiyatro Deneme Tahtası Değildir demek istemiştim. Anlamadılar, ciddi ciddi tebrik edildim, hatta telefon açanlar da oldu. Siz nasıl oyunları izlemeyi seviyorsunuz? Ben ideolojisi olan oyunları izlemeyi seviyorum. Zaten kakara kikiri bir sürü oyun var. Bu ülkenin kültüre bilgiye ve bilince ihtiyacı var. Ülkenin sanat gitmeyen öyle çok kesimi var ki, o insanlar düşünce fakiri olmamalı, onları da zenginleştirmeliyiz, sanat oralara gitmeli. Şiir de yazsan karikatür de yapsan içinde mesaj olmayan sanata sanat demem. Facebookta bir şeyler paylaşıp duruyoruz. Mevlana, Pir Sultan, Nazım Hikmet, Einstein sözleri paylaştığımda onlar gibi yapamadığım için bunları paylaştığımı söylüyorum. Kendisi yapamayan başkalarına yapıyor gibi tavsiye etmesin. DEVLETİN SANAT POLİTİKASI YOK Sanatta başrol sanatçının mı yoksa devletin mi? İlk görev sanatçının tabii ama bunu desteklemesi gereken de devlet. Türkiye gibi geri kalmış ülkelerde sanat ve sanatçıdan korkuluyor; çünkü insan ne kadar bilinçlenirse o kadar kötü olur ve kimileri de koltuklarından edilebilir. Valiye kaymakama gerek kalmıyor, polis bile oyun yasaklayabiliyor. Ayrıca şu an polis devleti olduğumuzu da düşünüyorum. Ne yazık ki devletin sanat politikası yok. Televizyon izliyor musunuz? Televizyon evimde var ama en arka oda da durur. Hiç açmam. Oraya atılmış vaziyettedir. Haberlerin de tadı kalmadı. İki buçuk dakikalık haber sunuluyor. En normali bile Almanya da üstünü açıp protesto yapanları gösteriyor. Ama Türk Hava Yollarında grev yapan işçilerin meselesi benim için daha önemli. Televizyon kanallarına babalarının malıymış gibi davrananlar var. Ben geldim gidiyorum siz düşünün. Peki Cengiz Sezici şu sıralar neler yapıyor. Adanalısınız, yemekle aranız nasıl? Çok kitap okuyorum bu sıralar. Ara sıra dublaja gidiyorum. İstanbul da denizi izlemeyi çok seviyorum. Vapurda hava soğuk bile olsa denizin köpüklerini izlemeden yapamam. Adanalılığım da imitasyondur aslında. Memur çocuğu olarak Adana da dünyaya gelmişim ama annem de babam da İstanbulludur. Tabii Adanalı olmanın bütün gereksinimlerini de taşırım. Uzun yıllar yalnız yaşadığım için de çok güzel yemek yaparım. Geçenlerde de bir arkadaşın hanımına telefon açtım ve sütlaç tarifi istedim. Canım çok çekmişti. Bir defa tarif etti, onları da davet edip yedirdim inanamadılar. Yeşilçam dostlarınızla aranız nasıl, görüşebiliyor musunuz? Bu çok kötü bir şey ama ne yazık ki görüşemiyoruz. Bizim sektörümüzde yakın, samimi, içten dostluklar çok azdır. Mesela Aytaç Arman benim Adana da ilkokul 5.sınıfa kadar ki arkadaşımdır. Ama çok üzücü ki biz Aytaçla cenazeler de karşılaşabiliyoruz ya da toplantı olursa oralarda. Geçen gün Emek Sineması için toplandığımızda gördüklerim oldu. Setlerde telefonlaşırız ama onların işi olur ya da benim katiyen görüşemeyiz. Nedenini ben de tam olarak bilemiyorum. Yaşam kavgası diyelim. Sinema ile ilgili bir anınızı da duymak isteriz? Çok anlatmam bunu ama acayip bir şeydir. Pendikte film çekiyorduk. Hava nerdeyse -40 derece. O kadar soğuk. O günkü iş programının son sahnesiydi, yani o sahneden sonra herkes evine gidecekti. Benim de vurulup denize düşmem gerekiyordu. Ben düştüm tabii; ama beni denizde unuttular. Hava da öyle soğuk ki herkes evine gitmek istiyor. Ceset olarak denizde ben kıyıya vururken, anında eşyalarını topladılar minibüse binip gittiler, ben orda kaldım ve titriyordum. Tabii arkadaki villadan film çekimlerini izleyen bir karı koca bornozla gelip beni sarmaladılar evlerine götürdüler, giysi verdiler ve şömineyi açtılar. Ben ırsiyete inanmıyorum. Koşullar insanları kötü yapar. Benim 403.kilometre diye çok sevdiğim bir oyunda bir replik vardır. Kadını kocası terk eder gider ve etrafta yol işçileri vardır, kadın yol işçileriyle para karşılığı birlikte olur. Sonra yine bir adam gelir yol işçilerinden bir tanesidir. Kadına bacım diye hitap eder ve ekmek verir. Kadında “Bu ekmek var ya bu ekmek işte bu ekmek kötü kadın etti beni” der ve ekmeği yere vurur. Kimse zevk için genelevlerde çalışmaz. Koşullar insanları kötü yapar. Ama iyi insanlar bitmez çünkü hiçbir insan doğarken kötü değildir ki… Ulya Altıntaş Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet Arif Arı - ( 4/21/2013 ) Çok güzel bir röportaj olmuş, elinize, kaleminize sağlık. Arif Arı |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|