| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Sansür İbrahim Tül Çağın gerisinde kalmış bir zihniyet, SANSÜR! Ortaya koyulan eserin, bazı kişiler yahut kurumlar aracılığıyla, kısıtlı bir şekilde sunulması veya tamamen yasaklanmasıdır. Bu yasaklamadaki amaç, toplumun yapısına zarar verilmesini önlemek(!) birlik ve beraberliği korumaktır(!). Sanat her zaman özgür ifadenin sunulması olmuştur. En katı kuralları olan hatta sanatla uğraşanların ölümle cezalandırıldığı ortaçağ döneminde bile sanat, özgür ifadeyi yerine getirmek için kullanılmaya çalışılmış ve bu uğurda kayıplar vermiştir. Politik sanat anlayışı; sanatın sistem ve yönetim karşısında düşüncelerini dile getirmesinin, sanatın toplumun karşısında değil de tam olarak toplumun içinde yer aldığının göstergesi olarak doğmuştur. Şüphesiz ki sanatçı toplumun içinde yaşadıklarını göz ardı edemez ve yer yer bunu eserlerinde ortaya koyar. Sanatçı, çağına tanıklık eden kişidir.
Tarihler boyu sanat anlayışı ve sanatçı, topluma öncülük etmiş, uygar dünyanın kapılarını açmıştır. Rönesans’ın doğuşu ve yayılışı bunun en önemli göstergesidir. Totaliter sistemler sanatı yasaklamaya veya yönlü bir hale getirmeye çalışmış, bunun için sansürü kullanmış, sanatçıları baskı altına almaya çalışmıştır. Başarılı olunamadığı noktalarda ise kendi sanatçılarını (!) yaratma çabasına girişmiş ve dalkavuklarını sanatçı diye ortaya çıkarmıştır. Osmanlı’dan günümüze doğru göz attığımızda gerek edebiyat alanında gerekse tiyatro alanında farklı türlerin ortaya çıktığını ve bu türlerin politik çizgide yer aldığını görürüz. Edebiyat alanında önemli bir yer tutan “Hiciv” dönemin yönetimine göndermelerde bulunmuş ve var olan sistemi eleştirmiştir. (Divan edebiyatında Bağdatlı Ruhi ve Nef'î, Tanzimat edebiyatında Ziya Paşa, Abdülhamit devrinde Şair Eşref, Milli Edebiyat döneminde ise İhsan Hamami, Halit Nihat Boztepe, Neyzen Tevfik hiciv alanında önemli eserler vermişlerdir) Tiyatro kültürümüzün temelini oluşturan Gölge oyunu ve Orta oyunu da, yergisel yapısıyla dikkat çekmiş, barındırdığı hiciv ve taşlamalar mizahi bir üslupla, devlet yöneticilerine kadar uzanmıştır. Gölge oyunun başrolünde Karagöz ve Hacivat adlı iki zıt karakter vardır. Karagöz halkın ahlak ve sağduyusunun, saflığının temsilcisidir. Hacivat ise medrese eğitimi görmüş, saraylı bakış açısına sahip aydın kesimin temsilcisidir. (Diğer tipleri: Beberuhi, Çerkez, Tuzsuz Çelebi, Arnavut, Tiryaki, Yahudi, Kürt, Laz, Zenneler…’den oluşur). Gölge oyunu, halkı eğlendirmek için ortaya çıkıp Osmanlı’nın, farklı kültürlerle iç içe yaşadığının simgesini taşımış ve taşlama geleneğinin de en önemli yapı taşı olmuştur. Orta oyunu geleneği ise, meydanlarda doğmuş ve mizahı kullanarak benimsenmiştir. Her iki türde de yolunda gitmeyen şeyler bu yolla eleştirilmiş ve taşlanmıştır. (Orta Oyunu’nun en büyük ustaları Kavuklu Hamdi ile Pişekâr Küçük İsmail Efendi’dir.) Günümüze ulaştığımızda sansür, çağın ilerlemesinin aksine, gerici bir zihniyetle büyümüş ve yaygınlaşmıştır. Yasaklanan heykeller, kesilen şarkı sözleri, gösterimden kaldırılan filmler ve en sık olarak da bu engele takılan tiyatro olmuştur... Gerek oyun repertuarına müdahale edilmesi, gerekse oyun repliklerinde uygulanan “altın makas” (!) çalışması ile tiyatro sıklıkla sansür edilmiştir. . Trabzon Devlet Tiyatrosu’nun bu yıl sahneye koyduğu oyunlar arasında Haşmet Zeybek’in “Düğün Ya Da Davul” adlı oyunu yer almaktaydı. Oyun çağımızın utancı olan sansür kavramıyla sekteye uğradı. (Volkan Özgömeç’in yönettiği oyunda Halil Ayan, Erşan Utku Ölmez, Fatih Dokgöz, Fatih Topçuoğlu başrolleri paylaşıyor.) Geleneksel tiyatromuzun önemli türlerinden biri olan ” köy seyirlik “ biçimde yazılmış olan oyun, fukara evliliğinin düzene karşı, para evliliğinin ise düzene uygun olduğunu gösteren “ahlak - para ilişkisi”ni siyasal düzlemde tartışıyor. İçinde politik taşlamaların yer aldığı oyun Geleneksel Türk Tiyatrosu’nun, önemli metinlerinin başında geliyor. Geleneksel yapı içerisinde politik söylemleri ile yazılmış eser, sanatın özgür ifadesini en iyi şekilde yansıtıyor. Rize’ye turneye giden oyunda, politikacılarımıza yönelik hiciv yapılması bazı kesimlerce ağır eleştirilere neden oluyor, sonrasında da makaslanarak sansür ediliyor… Yönetmene ve oyunculara ihtar veriliyor… Oyunda “Başbakan kimden korkar?” sorusuna, “Başbakan Amerika’dan korkar!” yanıtı veriliyor. Bu yazar tarafından yazılmış olup Kültür Bakanlığı tarafından 1993’te kitaplaştırılmıştır. Bunun dışında da bir iki cümle, günümüzde basında sık sık yazılmış olan politikacılarımızın söylemleridir. Kaldı ki, politik söylemi olan ve açık biçim yapısında bir oyun tabii ki bazı yaralara parmak basacak ve eleştiride bulunacaktır. Geleneksel oyunlarımızın hemen hemen birçoğunda, açık biçim yapılarından ötürü, güncel olanı hicvetmeleri yapısal bir zorunluluktur. Nasıl bir zihniyettir ki, sanatın var olanı gösterme gücüne engel olmaya çabalayıp bu çabasını haklı göstermeye çalışabilir… Birilerinin bize, ne okumamız gerektiğini, ne izlememiz gerektiğini, neye inanmamız gerektiğini, ne yiyip ne içmeyeceğimizi söyledikleri bir çağda yaşamıyoruz! Artık bazı küflenmiş yozlaşmış düşüncelerin, sanattan ellerini ve dillerini çekmeleri gerekmektedir. 21.Yüzyıl karanlık çağı diye bir şey olamaz! Olmamalıdır! Sansür, kesinlikle bazı şeylere gözümüzü kapamamızdır. Gözümüzü kapayınca yok olduğunu sandığımız şeyler aslında varlıklarını her zaman koruyacaklardır. Bu deve kuşu zihniyetiyle, ne toplumsal olarak ne de kültürel olarak bir yerlere varmamız mümkün değildir. Sanatçı diye vücudunu televizyonlarda teşhir eden, tüm özel yaşamını bir kâsede halka sunmaya çalışan, siyasetçi olduğunu iddia eden ama hitabetten hiç anlamayan, ana haber bültenlerini magazin programına çeviren kitle, şüphesizi ki toplum yapısına ve birlik beraberlik anlayışına çok daha zararlıdır. Tüm bunlar özgürce bir kirlenmeyi meşrulaştırırken, bir tiyatro oyunun yasaklanması utanç verici bir durumdur… Sansür, bir toplumun sanat anlayışının en büyük yarasıdır. Umarız ki bir gün sansür anlayışının, ne kadar da ölümcül bir yara açtığını tüm toplum idrak edebilir… Çok geç olmadan… İbrahim Tül Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|