| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Röprezant Oyun Yazarları Derneği Boran Doğan Türkiye oyun yazarlığı adına şuan yazdıklarım beni de rahatsız etmektedir. Ancak şöyle bir gerçeği kimse göz ardı etmesin. Geçenlerde bir arkadaşımı gördüm. Bu arkadaş aslında oyun yazma konusunda başarılı biriydi. Ancak her ne hikmetse okulu bitirdikten sonra röprezant olarak bir ilaç firmasında çalışmaya başlamış. Bu röprezantlık yapan ilk arkadaşımız değil. Dramatik yazarlık ana sanat dalını bitirdikten sonra ilaç firmalarında çalışan onlarca arkadaşımızdan biri. Yazarlık konusunda başarısız olduğu konusuna hiç girmiyorum. Yazdıkları dramatik bütünlük içinde kayda değer oyunlardı. Sordum “peki neden?” cevap gerçekten oyun yazarlığı açısından üzücüydü “oyun yazmak kaç yazar?” dedi. Okuldan sonra yıllarca yazmış, yazdıklarını çeşitli tiyatrolara göndermiş, ancak durum hep aynı. Ülkemizde oyun yazarlığının içinde bulunduğu durumu hepimiz biliyoruz. İşin aslını ünlü bir kadın tiyatrocu kısaca özetlemiş zaten “İlişkiler cicim ilişkiler.”
Ülkemiz tiyatrosunun içinde bulunduğu durum çıplak gözle görünecek kadar net. Bazı gazetelerin “tiyatro yükselişe geçti” haberlerinin, “hangi tiyatrodan” bahsettiğini hepimiz biliyoruz. Tiyatro adına popüler isimlerin kapalı gişe oynaması, tiyatro sanatının “iyiye” gittiği anlamına gelmez. Sakın yanlış anlaşılmasın, kapalı gişe oynayan ustalara saygımız sonsuz. Ancak yazar profillerine bakınca, röprezantlık yapan oyun yazarlarını anlamakta zorlanmayacağız. Eric-Emmanuel Schmitt, William Shakspeare, Mario Fratti, Simon Willias, Oldrich Danek, Patrick Süskind, Dario Fo, Bertolt Brecht, Josiane Balasko gibi tanınmış usta kalemlerin arasına serpiştirilmiş birkaç Türkiyeli oyun yazarımız var. Türkiyeli yazar dediğime bakıp “bak işte onlarda varmış canım” demeyelim. Bu yazarlarımız Türkiye tiyatrosuna damga vurmuş isimler: Aziz Nesin, Haldun Taner, Nazım Hikmet, Murathan Mungan. Peki ya yeni oyun yazarları, onların adına rastlamak ne mümkün. Bu yazdıklarımdan “yabancı düşmanlığı yapıyor”, “milliyetçi” gibi tanımlamalar yapacak birinin çıkması herhalde mümkün değildir.
Birde benim anlamadığım neden tiyatro eşittir İstanbul olarak algılanır. İstanbul’da tanınmış sahneler kapalı gişe olunca tiyatronun durumu iyi, seyirci bulamayınca da ülke tiyatrosunun durumu kötü… Ya anlayışlarında bir sakatlık var, ya da ben tiyatronun mantığını anlamış değilim. Ancak tiyatro İstanbul Menkul Kıymetler Borsası değil. Ekonomiyi oradan yönetebilirsiniz, Merkez Bankasını oraya taşıyabilirsiniz… Ama sanat bir ilin istatistik verileriyle (ki bu veriler sadece hatrısayılır tiyatro gurupları hiç değildir.) ele alınacak kadar dar bir alan değildir…
Türkiye tiyatrosunda, oyun yazarlığına özendirmeyi bir kenara bırakalım, yazanların dahi kendi işini yapamaz hale geldiği bu dönemde, kimse “tiyatro yükselişe geçti” demesin. Çünkü gerçekten komik oluyor. Ben burada tiyatro öldü çığırtkanlığı falanda yapmak istemediğimi yazının başında belirtmiştim. Ancak tiyatronun içinde bulunduğu durum bir çöküş. Bin bir zorluklarla sahne sanatları bölümünü okuyan, yaşadığı kenti oyun yazmak için terk eden ve sonuç olarak kafede garsonluk, ilaç firmalarında çalışan, ya da bu tür işleri bile (burada kullandığım “bile” o işleri aşağılamak için değil, durumun ciddiyetindendir.) bulamayan bölüm mezunları var. Bu meslektaşlarımız oyun yazma konusunda başarısız mı? Bence değil, bu başarısızlık “ilişkiler cicim ilişkiler” düzeninin başarısızlığıdır.
Devlet tiyatroları repertuarında (az da olsa) genç yazarlar var, ancak ne hikmetse bu yazarların yazdığı oyunları izlemek nasip olmadı. Yani repertuarda nedendir bilmem ama bekletiliyorlar… Sonra tiyatro tekelini ellerinde bulunduranlar, “bu ülkede bir Aziz Nesin, bir Haldun Taner bir daha çıkmaz” diyorlar. İsmini verdikleri yazarların dönemini incelemekten bile korkan bu “entelektüel üstatlarımız” genç oyun yazarlarının önünü açmaktan başka her şeye ellerini atmış durumdalar. Ellete bir Aziz Nesin olmak çok zor, ya da Haldun Taner… Ancak ülkemiz tiyatro “saltanatının” üzerine çöreklenmiş üç-beş “bilir” kişi neden genç yazarlar için projeler üretmezler anlamış değilim. O yüce bilirkişilere akıl vermek haddime düşmez ama her yıl on yeni genç yazarın yazdıklarını Devlet Tiyatrolarında sahnelenmesi için çaba sarf edebilirler. Ya da kültür bakanlığı, ödenekli tiyatrolara genç oyun yazarlarının yazdığı oyunlardan yıllık birer tane sahneleme zorunluluğu getirebilir. Aslında son yazdığım biraz acınası “zorunluluk” biraz kibarlaştırılabilir.
Genç yazarlar için bir şeyler yapanlarda var muhakkak, örneğin mitos boyut yayınlarının düzenlediği “genç oyun yazarları” adlı yarışması var. Mitos boyut bunu gelenekselleştirdi, her yıl yapıyor. Bunun yanı sıra geleneksel olan Suat Taşer kısa oyun yarışması var. Bunun dışında var mı, bilmiyorum. Umarım yazdıklarımız raflardan inerek, sahnelerde boy göstermeye başlar. “Bir tiyatro metni sahnelenmeden bitmiş sayılmaz.” Böyle diyor hocalarımız. Bunu diyen hocalarımız ve tiyatro tekelinde sözü geçen herkesten, bu konu için çaba göstermesi dileğiyle… Yoksa yakında röprezant oyun yazarları derneğini kurmak zorunda kalacağız.
Boran Doğan Süleyman Demirel Üniversitesi Sahne Sanatları Bölümü Dramatik Yazarlık Ana Sanat Dalı 3. Sınıf öğrencisi Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet fatoş - ( 2/15/2008 ) Çok önemli bir noktaya değinilmekle birlikte sanata bilinçli bir şekilde uzak bırakıldığımızı katıksız ortaya koymuşsun.yazmaya devam et yaz ki yazanların varlığını bilelim... suzuki - ( 2/20/2008 ) Bir yonu daha olabilir mi acaba hep bilindik oyunlarin oynanip durmasinin;kolaya kacmak gibi...Yeni oyun sahnelemek demek daha cok dusunmek ve yaraticilik demek,ama meshur oyunlari omurlerinde en az bir-iki kez izlemis olduklarindan,kafalarinda mevcut bir planla yola cikiyor olabilirler.Bu konuda cesur ve yaratici yonetmenlere ihtiyac var.Saygilarimla! Ceyhun - ( 4/11/2008 ) Röprezant mı? Sanırım röprezant olmak için, beş yıl boyunca ne işle iştigal ettiği anlaşılmayan takım elbiseli abilerin, ablaların yaptığı mulakata girip çıkman gerekiyor hocam. Tiyatro düşünürlerinin (kimse onlar artık), genç kuşağa gereken ilgiyi göstermeleri gerekiyor bana kalırsa... Şu da su götürmez bir gerçektir; genç kuşak tiyatrocular, en azından benim çevremdeki tiyatrocular, adam akıllı işler yapmalıdırlar. Ne yazık ki, ben göremiyorum bir Dramatik Yazarlık öğrencisi olarak... Meriç Bardakçı - ( 2/12/2008 ) Savaşında yalnız değilsin akadaşım.Senin sesin bizim çığlığımızdır.Herşey bir yana,bu kadar olumsuzluğu haketmiyoruz......... Serkan - ( 2/11/2008 ) Sorun açık ve net. Artık kaygılarımız anlaşılır umarım. Şimdi yapılması gereken bu konuda daha geniş bir kamuoyu yaratabilmek. Herkes üzerine düşeni yapsın. Takke düştü kel göründü:) eline sağlık Boran... İbrahim - ( 3/16/2008 ) Sanırım söylencek bir çok şeyi, iyi bir şekilde dile getirmişsin bu konuda... Kalemine sağlık... Demet - ( 3/15/2008 ) keşke röprezant olabilsen:) ama inan ki onu bile olmak o kadar zor ki... beşir bayar - ( 8/27/2008 ) evet meriç doğru söylüyor... seray - ( 1/26/2009 ) evet yaa bencede çok kötü ama herkes yazar olursa kim röprezant olacak? |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|