| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Hayatımız Tiyatro Deniz Zengin “Bütün dünya bir sahnedir Ve kadın erkek herkes birer oyuncu” William Shakespeare…. Gelecek, maddiyat ya da isim kaygısı olmadan, güzel yüreğinden akan aşkın, tutkunun mürekkebiyle yazdığı onca söz, onca sone, onca oyun günümüze kadar gelmiş ve görünen o ki; bizden sonraki nesle doğru da hızla yol almakta… Belki de sırf bu yüzden ruhunu daha fazla ortaya koyabilmiş çalışmalarında… Kimbilir; -düşünsenize- para veya saltanat amaçlı yapılan sanat, sanat olmaktan çıkıp ticarete dönüşmez miydi? Ki; benim sahnede olmaktansa salonda olmayı tercih ediş sebebim de sanırım biraz bu mantıktan yola çıkmakta… “Aşkım” dediğim bir uğraşımın karşılığında maaşa bağlansam, o benim için kangren olmuş tekdüze bir ilişki ya da daha kötüsü zorunluluk olurdu, belki de ona artık “iş” derdim sanırım -ki bu çok çok daha kötü- Fotoğraf çekmeye çalışan birinin fotoğranı çeken kişiyi objektifinizde görüntülemek sizi daha mutlu etmez miydi? Ya da; yoldan geçen alımlı mı alımlı, güzel mi güzel bir kadın ve ona bakan birkaç genç delikanlı getirin gözünüzün önüne… Ben bu karede; ne tüm gözler üzerinde olan o güzel ve alımlı kadın olmak isterdim, ne de sadece onun resmini çekmek… Aradaki cadılığı anlatabildiysem ne mutlu bana… Evet!! Ben o hatuna bakan erkekleri izleyerek eğlenmekten ve her iki tarafı aynı karede buluşturacak resimleri çekmekten daha büyük bir haz duyardım. Bu da kanımca sanata dışarıdan bakma sanatı dedikleri şey olsa gerek.. Ki şayet öyle bir şey varsa; ben, hayat denilen koca sahnede bu rolü öğrenmeye ve kendince hakkıyla becermeye çalışan naçizane bir oyuncu oluyorum herhalde... Ah! Sevgili Shakespeare… Hayatı ve resmen pamuk iplikleriyle hayata kuklalar misali tutunan bizleri, ne kadar doğru bir anlatış biçimiyle özetlemiş.. Şöyle bir geçmişe daldım sözlerini düşünürken… 1970’lerin ortasına, doğduğum yıllara.. Bakmayın böyle sakin, sessiz durduğuma… Karşınızda; kendi ismini bile kendi seçen, beğenmediği isimler için binbir oyun yaparak ağlayıp-zırlayan cadı bir kız çocuğu var. O zamanlardan belliymiş burnunun dikine giden cadı bir şeyin dünyaya geldiği… Sevgili Babaannem.. Kadıncağız bana isim koymak için 3 isim değiştirmek zorunda kalmış. “Az oyuncu değildin” diyor bunları anlatırken gülümseyerek.. Biberondaki sütümü bile; baş köşe koltuklarda oturup, insanların ayak ayak üstüne atmasını taklit ederek içermişim. Sonrası oyunculuk yüzünden yenilen ilk kötekle devam ediyor. Kadın taklidi yapmak için portakalları göğüs yerine kullanan kız çocuğunun babasından yediği ilk şaplak.. Eminim adam beni öyle görünce şok olmuştur. Okul yıllarında, topluluk olarak okulu kırıp gidilen yerlerde yapılan doğaçlamalar vardı sonra mesela… Yeni tanıdığımız ve bir daha bizi görmeyecek kişilere ya da turistlere yapılmak üzere oracıkta, o anda derlenen küçük oyunlar.. Ailemize söylenen tatlı yalanlar da aslında küçük birer oyun değil midir? “tabii ki dersime çalıştım”, “kız arkadaşımlaydım”, “bu elbiseyi ucuzluktan aldım”, “arkadaşta kalacağım”, “çok içmedim”, vs.. vs.. Sonra ilk aşklar ve diğerleri… Onlarla birlikteyken yapılan sevimlilikler… Kadın olsun, erkek olsun; her ilişkinin başında meleği, sonunda şeytanı oynamaz mıyız? Anne-babamızın yanında çocuk, arkadaşlarımızlayken zıpır, işte çalışkan, sevgilimizle ise sadık rolünü giyeriz üstümüze… Çevremizdeki birçok kadın tipi bile taklit yeteneği tavan yapmış oyuncu kişilikler aslında… Saçlar sarı, dudaklar aralık, gözler hafif kısık, giysiler hemen hemen birbirinin aynı… Gelmiş geçmiş en seksi kadın tipi Marilyn MONROE’yu oynamaya çalışan kadınlar… Yaşam her daim sözlerinin doğruluğunu kanıtlayacak olaylar yaşatmakta değil mi bize? Ve tıpkı Shakespeare’in de dediği gibi hayat koca bir oyun, bizler de tecrübeler ve denemelerle törpülenerek ustalaşan oyuncular değil miyiz aslında? Belki de tek fark; bu oyunda prova ve oyun tekrarı olmaması… Yaşananlar ve yaşanacaklar sadece bir defa sahnelenecek doğaçlamalardan ibaret… Yine de zevkle oynuyoruz… Ömür boyu, yılmadan, usanmadan… Oynuyor ve öğreniyoruz. Şimdi beni sırada bekleyen çok zor bir oyun var. Bu oyunda yalan söylemem gerek Sevgili Todori.. Bu yüzden sanırım yardımın gerekecek. Oyunun adı “Aşık Değilim”… İlk -ve en son- 1986-1987 yıllarında aşık oldum. Yan apartmanın en yeşil gözlüsüne… O gözleri yıllarca aradım; rengi buldum ama anlamı asla… Bir de şimdi… Tesadüf izlediğim bir oyunda çıktı karşıma sevgili aşk… Bu yaştan sonra platonik duygularla geçirecek fazladan zamanım olmadığını düşünerek gurur falan dinlemeden döktüm içimi… Ama istemedi. Görmedi de hiç beni… Şimdi yakın bir zamanda -iş sebepli- görüşmemiz gerekecek sanırım.. Ah Sevgili Todori! Bana en güzelinden birkaç yalan bulman lazım ki; onun karşısına geçtiğimde rolümü hakkıyla oynayabileyim. Yardımın gerek, lütfen bana yardım et!! Yeni oyunlar ve yeni sahnelerde buluşuncaya dek.. Hayat perdeniz hiç kapanmasın, alkışlarınız daim olsun… Sonsuz Sevgilerimle, Deniz Zengin Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|