| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Zarif Bedenine Tam Oturmuş Oyunculuk Ruhu ile Kendini İş'i ile Taçlandıran Sanatçı: Özge Özder Füsun Akmen Balkaya ‘’Masal gibi geçen onca yılın ardından bir ’ akademisyen ile sanatçının’ hiç aklıma gelmezdi’ dedirtecek türden sohbet –röportaj’a dönen sıcacık sohbetinin baş kahramanı , tiyatronun başarılı prenses ‘ ine bu buluşma içinbir gün yazım da teşekkür edeceğim.’’ Özge ve öncelikle asal güncelleri……….. Özge ile sohbetimiz de tanışıklığımızın başlangıç yılları olan 1996-97 Konservatuar tiyatro oyunculuk bölümü sınavlarına katıldığı günleri yeniden bana anımsatmıştır. Bu zarif kızı tiyatro giriş sınavların da ilk kez görme şansım olmuş ,ardından gelen dört yıllık lisans öğretimi için de ise öğretim üyesi olarak derslerimde sürekli gördüğüm çekingen ama katılımcı,çalışkan ve de psikoloji disiplini ile sıcak temas da bulunmak isteyen tatlı bir kız öğrencimiz olarak bizler tarafından Özge Özder hep sevilmiştir. Mezuniyet sonrası Ankara’dan hemen ayrılmasına rağmen konservatuar ile gönül bağını koparmamış, öğrencimiz olarak bizlerin ilk akla gelen isimleri arasında,yaptığı her hamlenin başarı ile kendisine dönüşünü gurur ve mutlulukla izleme şansını yine bizlere tanıyan bir isim olmuştur,sevgili Özge Özder . Özge’yi başarılı yılları da hiç değiştirmemiştir. Onu tiyatro sahnesinde de oynarken ,dizi setin de de koştururken, bir sosyal sorumluluk projesinde de çalışırken aradığınızda karşınızda en kısa zamanda size yumuşacık duygularının renklendirdiği sesini duyabileceğiniz dönüşü ile bir dostunuz ve yakınınız olarak hep yanı başınızda hissetmişsinizdir. Özge Özder’in belki de üzerinde durulması gereken en önemli bir başka özelliği ise çok temiz,yaşam detayların da çok önemli hususların hiç atlanmayarak ailesi tarafından özenle geliştirilmiş ve onun yetiştirilmesinde de aynı özenle kullanılmışlığıdır. Gülen gözlerindeki dikkat ise çocukluğundan itibaren karşısındakilere her zaman verdiği değerin en güzel anlatımı olarak Özge’ye ışık gibi yerleşmiştir. Hayvanlarla ilgili tüm sosyal sorumluluk projelerinde daima en ön saflarda yer alması ise Özge’nin aile yaşamın da özellikle annesinin katkısı olarak isimlendirilen bir başka önemli özelliği olarak onu farklı bir sevgi ile de beslemiştir. İnsan ve oyunculuk sıra tercihinde ise öncelikle insan sonra oyuncu olmayı ama özellikle iyi insan olmaya halen gayret ettiğini tüm samimiyeti ve içtenliği ile paylaştığı sohbetimiz de yine bu hususu özellikle sohbetin öznesi yapmıştır. Şöyle ki ; ‘’Ülke içinde ve dışında ,şiddetin ,terörün ,savaşın getirdiği insan çığlıklarının genç yüreğini titrettiği gibi olaylar karşısında umarsızlığa dönen güç-ölüm-zafer üçgeninin tüm insanlığa tehditinin sağlam bir yapılanmaya dönebileceği de ayrıca sanatçı kimliğinde de tedirginlik yaratmıştır.’’ Bir diğeri ise ,‘’Kadına şiddet konusu tüm dünya da olduğu gibi ülkemiz de de kanayan bir yaradır.’’ Diyen Özge Özder, ‘’ Yazılı ve sözlü basında özellikle kadına yönelik taciz,aşağılama,şiddet,tecavüz,cinayet,vahşet unsurları içeren haberlerin ise kadına biçilen rol değişmedikçe, değiştirilmedikçe sıkıntının rehabilitesi de güçleşerek ,değişemeyecektir..’’ sözleri onun düşüncelerinin yoğunluğunu ortaya açıkça koymuştur. Ve ‘’ Sohbet –Röportaj’’ için buluşmamız çok anlamlı bir armağan olmuştur. Özge ile görüşmelerimiz uzun veya kısa zaman aralıklarını içinde barındırsa da hep görüşmelerimiz keyifli sohbetlerden oluşmuştur. İstanbul da yaşamaya başladığım yeni dönemimde ise bu görüşmelerimiz daha çok telefon görüşmeleri şeklinde olmuş araya birçok mazeretin girmesi ikimiz tarafından da önlenememiştir. Hassas ve tılsımlı tatlı bir gücün ifadesi olarak Özge’nin ısrarı ile gerçekleşen bu son buluşmamız da buzlu ve naneli limonatalarımızın eşlik ettiği bu sohbetimiz ise gerçekten zaman diliminden saatleri silmiştir. Sohbetimizin akışı öylesine yaşam , Özge ve Özge, tiyatro olmuştur ki, ani bir düşünce değişiminin ben de getirdiği karar ile yazmak, paylaşmak isteğim beni buralara bu satırlara kadar taşımıştır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları (İBBŞT )ve Muhsin Ertuğrul’dan günümüze… ‘’1914 Darülbedayi , 1934 isim değişikliğ (İBBŞT) ve 1892 -1979 yılları için de de Muhsin Ertuğrul dan bahsetmemek mümkünmüdür? ‘‘Türk Tiyatrosu’nun dünya’ya açılan bilimle buluşmasını sağlayan ,çağdaş anlayışın gerçek tohumlarını hazırlayan büyük usta Muhsin Ertuğrul’un tiyatrosu’ nda 2009 dan beri görev yapmanın hazzını yaşıyorum.’’diyen Özder ‘’Bütün yaşamı boyunca doğrulardan vazgeçmeyen,kararlı ve disiplinli kimliği ile hepimize örnek olan Muhsin Ertuğrul’un tiyatrosunda ,Cüneyt Gökçer’in okulundan mezun olmanın keyfini de ayrıca yaşadığını paylaştığın da , Şehir Tiyatrolarında kurum içi yeniden yapılanmanın ve düzenin memnuniyet verici olduğunu ,olumlu durumun her geçen gün daha büyük bir bölüme doğru yayıldığını görmekten daha da mutlu olduğunu açıkça ifade etmiştir..’’ Şehir Tiyatroları yönetim katmanında görev alan çok genç ve başarılı genç kadronun oluşturulması ve mevcut yapının radikal anlamda çözüm getirici iyileştirici tedbirlerine bu kadronun yapıcı etkisinin olduğunu da Özge’den öğrenmem beni Şehir Tiyatroları adına daha da memnun etmiştir. 100.yıldönümünü henüz kutladığımız bu büyük yapının kalıcılığını sağlayacak, geleceğe de hazırlanmış bu genç , dinamik kadro tiyatro için en büyük armağan olarak değerlendirilmiştir. Genel Sanat Yönetmenleri Sayın Yazıcıoğlu’na biraz zor ulaşıldığını yavaştan Özge’ye fısıldayınca ortaya çıkan şaşkınlığı ve yüz ifadesi ise olamaz’ı mükemmel bir şekilde ifade etmesine ise kahkahalarım istemeden eşlik etmiştir.Görüşme isteğimin sekreterinin notları arasında kaldığını bildiğim için bu kahkaha istem dışı gelmiştir. Sanat bloglarında kendisine ilk yazının tarafımdan ‘’Hoş geldin Erhan Yazıcıoğlu’’ başlığı ile olmasına rağmen sohbet imkanı bulmak kısmet olmamıştır. Haldun Taner ‘in 100.yılında da unutulmanın biraz beni yorduğunu anlatınca ise Özge Özder’İn bir yanlışlık olabileceği üstünde durması yine durumu şahsım için tedavi edici hale getirmiştir. Sohbet –Röportajımızda zaman ,zaman kişisel eleştirilerin satır aralarına konuk olmasına müsaade etmeyeceğimi Özge’yle paylaştığım için kişisel konuların burada konuğumuz olması da şimdilik söz konusu olmamıştır. Sohbetimizin ise en çılgın, en güzel anları ise bunların sayısız paylaşımımıza girdiği gülümsemeler,kahkahalar bazen de dehşet anlarının aramıza konuk geldiği ortak paydaşlarla ,o kısacık geçiş anları da bize ayrı bir keyif vermiştir. Devletin Tiyatrosu yaşamalı !…. ‘’Devletin Tiyatrosu olmalı ,ihtiyacımız var’’.Bu söz Özge Özder’in birden bire dudaklarından dökülünce diğer tiyatro’ların şartlarını da sohbetimize katmak tabi ki ! kaçınılmaz olmuştur. Ödenekli dediğimiz Devlet ya da Belediye Tiyatrolarının dışında kalan Özel Tiyatrolar, Üniversite Tiyatroları, Kurum ve Kuruluşların Tiyatroları ile bu saydığımız ana başlıkların altında farklı tür ve yapının odaklandığı sayıca fazlalığını hissettiğimiz , nitelik sıkıntısının olduğu buna ekonomik bağlantıların cılızlığı ile tiyatro okumuş ve bu sevda ile hayat bulan genç ve olgun tiyatrocuların mevcut sıkıntılarını da birden sorunumuzu içine alınca daha da mevcut sorunu güçlendirmiştir. Tiyatronun sanatçı’nın mabeti olduğu , her çağdaşlığı yakalamış ülkenin tiyatrosunun olduğu,tiyatronun sanatçılar tarafından ancak yönetilebileceğinin özümsenmesi ve idarecilerin de zaman ,zaman haklı müdahalelerle uyum ve uzlaşma içinde sanatçılarla ortak koordinasyona destek olabileceklerini, bunun sıcak gelmese de ancak kendisi için kabullenir tarafı olduğunu,olgun tiyatrocuların kadro varlığının, gençler kadar vazgeçilmezliğini de benimsediğini iyice fark ettiğim de Özge’nin bu uzun cümleyi kurmaktan benim de yazmaktan sonunda yorgun düştüğümüzü gördüm ve buz gibi limotalarımızı içmek için masaya dönüş hamlemiz ise gerçekten hızlı ve neşeli olmuştur. Sanatçının da ,Akademisyenin de nefes almaya soluklanmaya hakkı olduğunu ,inandırıcı çabaların sanat adına destek bulacağını, sonuçsuzluk çıkmazının aynı zaman da meseleleri daha zorlayarak parçalara ayırır gibi görünse de aslında paramparça yapmasından ortak endişelerimizle bu konu aramızda bile bu anlamda o gün dillendirilmemiştir.Bu nedenle daha açık seçik anlatım yapamamam beni de bu anlamda maalesef zorladığı için olmuştur. Virajlarla dolu bir serüven ‘’Oyunculuk Eğitimi’’.. Sanat eğitiminin her alanında olduğu gibi oyunculuk eğitiminde de kişisel ve toplumsal gelişim ve değişimlerin eğitim yapısı içindeki öneminin mutlaka yeniden gözden geçirilmesi ,güncel politikalarla neler yapılabileceğinin gündemsel de öneminin ötesinde bu işin Özge Özder’in günlüğünde çok önemli bir yer tuttuğu da görülmüştür. Bu anlamda İstanbul Kültür Sanat Vakfının da geniş bir araştırma çalışması olduğu da yine sohbetimiz de ortaya çıkmıştır. Oyunculuk eğitimi veren kurumların bu kurumlarda görev yapan sanatçı, akademisyen ve idarecilerin oyunculuk eğitimine özgü özelliklerinin olması ve bu özelliklerin mutlak öne çıkarılması gerektiğini isteyen Özder , farklı misyonu olan kurumların benzer gösterilerek bir araya getirilerek özelliklerini kaybettirmek çabasının kendisini çok üzdüğünün de yazılmasına bu sohbet- röportajda hassasiyetle istemiştir. Oyunculuk eğitiminde hız’ın virajlarla dolu oyunculuk serüveninde beklenmeyen büyük hasarlı kazaları getirebileceğinin de unutulmamasına işaret etmiştir. Hayvan Sevgisi ,projeler ve çiftlik evi .. ‘’Tüm canlıların yaşamak hakkıdır.’’sözü ile hayvan sevgisine vurgu yapmayı da ihmal etmeyen Özder ,sokak hayvanlarının da farkındalığının çocuklar tarafından anlaşılmasını ,hayvanlara yapılan tüm işkence,zorlama gibi işlemlerinde karşısında durduğunu en içten duygularla savunduğunu uzun, uzun anlatmıştır. Özellikle hayvanların sirk yapısın da zorlama ve işkence içeren çalışmalarına karşı duruşunun da devam ettiğini belirtmiştir. Hayalin de oluşturduğu ‘masal evi’nde şimdilik yaşamını büyük bir keyifle sürdüren Özge ‘nin en büyük isteği gelecek de büyük bir’ çiftlik evi’nde ailesi, çocukları, hayvanları ile birlikte katliam,işkence ve zorlamalardan uzak mutlu bir yaşam sürdürmek için yeniden çabaları olduğunu da paylaşmıştır. Mağrur, güçlü,şefkatli ve de adaletli bir kimliği üzerinde taşıyan Özge Özder neşeli,güçlü çalışkan ve vefalı olmanın değişmez elemanlarını da kendi özün’e yakıştırmıştır. Tiyatro aşk’ı… Önce insan olmak ögesine çok önem veren başarılı sanatçı , hırs ve ego tuzağından uzak olmanın da meslek bakımından öneminin farkında olmuştur. İstanbul farkındalığı ise şehrin büyülü karmaşasından hala çekindiğini , uğruna ailesini terk ettiği bu şehre yenilmediğini aksine şehrin kodlarını sabırla eline geçirmenin keyfini de yaşama şansı bulmuştur. Dileği üzerine… Kocaman yürekli tiyatro ‘ya , mesleğine aşık tiyatronun başarılı zarif prensesi Özge Özder ‘in en büyük isteği çok uzun yıllar sahne de oyunculuk mesleğine devam etmek ve bunu da sahne de hayat’a veda etmek isteği olarak yüreğinin de vazgeçilmezleri arasına koymuştur.. Uzun çok uzun yıllar tiyatromuz’un bu başarılı zarif prenses’ine sahne de kalması dileğimizi yineleyerek , bu sohbet-röportajın yenilerinde yeniden birlikte olmak üzere seyircileri ile Özge Özder’i baş başa bırakıyoruz… Dileğim, Sevgili öğrencim, şimdilerde yakın arkadaşım, dostum Türk Tiyatrosunun başarılı zarif prensesi sahne’n kesintisiz devam etsin,alkışlarımız daima önce insan sonra oyuncu olan Özge Özder için olsun!…………… …………. Füsun Akmen Balkaya 07.08.2015/İst. Özge Özder kısa özgeçmiş Ankara doğumlu kolej öğretiminin ardından 1996 yılı H.Ü Ankara Devlet Konservatuarı tiyatro bölümünü kazanan Özder 2000 yılı aynı okulun başarılı mezunlarından biri olmuş, mezuniyet sonrası oyunculuk çalışmalarına İstanbul da devam etmiştir. BKM ile başlayan oyunculuk çalışmalarını rol aldığı oyunlar ve televizyon dizileri ile de taçlandırmıştır. 2005 yılında ise ilk ödenekli tiyatromuz olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu kadrosun da göreve başlamıştır. Tiyatronun halen kadrolu sanatçısıdır. ‘’Müziksiz Evin Konukları’’,’’Matmazel Julie’den Esinti’’,’’Oyun’’,’’Gizli Oturum’’,’’Marat-Sade’’,’’Leons ile Lena’’,’’Üç Kız Kardeş’’,’’Ceza Kanunu’’,’’Bahar Noktası’’ gibi çok önemli yazarların oyunlarında önemli roller üstlenmiştir. Bedia Muvahhit ödülünü Anton Çehov ‘’ Üç Kız Kardeş’’ – Nataşa , 2008 ve 2012 yılında ilk kez yapılan 75.yıl Cüneyt Gökçer Tiyatro Ödül’ünü ise Peter Weiss ‘’ Marad Sade’’ - Charlotte Corday ile almıştır. Umutsuz Ev Kadınları,Dudaktan Kalbe,Haziran Gecesi ise Özge Özder’in Emel ,Prenses Cavidan,Lale kimlikleri ise televizyon seyircisinin vazgeçilmezleri arasında yer almıştır. 2007-2010 tarihleri arasında bir evliliği olmuştur.$ Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|