| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Testosteron – Oyun Atölyesi İsmail Can Törtop Görünen o ki, Haluk Bilginer şifreyi çözmüş, bir tiyatroyu başarılı yönetmenin formülünü bulmuş. Bana bahsetmediği için bu formülü açıklayamayacağım, ancak Haluk Bilginer’in artık bir adım daha atarak tecrübesini, sezgisini, kapalı gişe oynamanın sırrını tüm tiyatro yöneticileri ile paylaşması gerekir diye düşünüyorum. Türk Tiyatrosu’nu yönetmeye çalışan Kültür Bakanlığı, Haluk Bilginer’in danışmanlığını almak durumundadır. Çok iyi bir oyuncu olduğunu ispatlayalı onyıllar oluyor, sözünü ettiğim bu değil. Oyun Atölyesi’nin başarısı onun tiyatro yönetmeyi de çok iyi bildiğini gösteriyor. Sadece ekibinin oyunları değil, bu sahnede izlediğimiz tüm oyunlarda benzer kalite yakalanıyor. İşte son örnek, yılın ses getirecek komedi oyunlarından biri : Testosteron.. Yine Oyun Atölyesi’nden.. Testosteron her ne kadar erkeklik hormonu olsa da erkek ile erkeği erkek yapan dişi insan oyunun konusu. Dişi insan diyorum çünkü oyun insan türünün diğer tüm canlılar gibi değerlendirilmesi gerektiğini, erkek-kadın ilişkisinin hayvanlar arasındaki ilişkilerle büyük benzerlikler gösterdiğini söylüyor. Aslında kelimeler üzerinden bile biraz beyin jimnastiği yapsak ilginç gerçekler tespit edebiliriz. Örneğin erkek; aslan olsa da, kuş olsa da, maymun olsa da insan olsa da erkektir. Oysa kedinin, kuşun, köpeğin dişisi varken insan türüne dişi denemez, o kadındır. Erkekler yalın olmayı içgüdüsel olarak tercih ederken kadın, kendisini ve çevresini şekillendirmeyi ister. Erkek erkekliği ile mutlu olduğundan erkek kalmıştır, oysa hayvanlar arasında aklını en iyi kullanan türün yani insanın dişisi, zaman içinde “kadın” olmuştur.. Kadınlar olmasaydı biz erkekler muhtemelen hala mağaralarda yani yuvada yaşıyor olacaktık. Ancak kadının istekleri ve erkeğin kadına yönelik güç gösterisi bizi bugün yuvada yaşan canlılar değil gökdelenler inşa eder hale getirmiş. Oyun da futboldan örnek veriyor ya da pahalı eşyalardan, arabalardan.. Tüm bunları üretip alma isteği aslında temelde erkeğin kadının ilgisini çekme isteğinden kaynaklanıyormuş.. Peki, madem böyle yalın bir açıklaması ve içgüdüsü var bu kadın-erkek ilişkilerinin, neden her şey böyle karmakarışık? İşte Testosteron’da erkekler bu karmaşayı fark edip anlamaya çalışıyor… Andrzej Saramonowicz’in yazdığı oyunu Neşe Taluy Yüce Türkçe’ye çevirmiş, Oyun Atölyesi’nin yönetmeni Kemal Aydoğan yönetmiş. Nikah töreninde sevdiği kadından “hayır” cevabı almış kuş bilimci Fırat Tanış’ın yaşadığı bu rezaletten yola çıkılarak, sonuç odaklı erkeğin güce, ihtişama, pahalı olana tutkusu tartışılıyor. Ve bütün bu tutkuların asıl sebebi, aslında güçlü olduğunu sanan erkeğin ne kadar güçsüz olduğunu gösteren, gücü kontrol edebilen kadından bahsediliyor. Erkek muhabbetinin tam ortasında buluyor seyirci kendisini, erkekçe bir muhabbetin.. İçinde kavga da olan, küfür de olan, felsefe, erotizm, şehir efsaneleri olan bir sohbet bu. Önce aslında kadınlar tarafından kullanıldıklarını anlıyor erkekler, sonra da kadını anlamaya çalışıyorlar. Elbette bu “anlama çabası” erkeklerin ilgisini çekmiyor ve erkekçe bir final ile bol kahkahalı oyun sona eriyor. Teknik açıdan oyunu incelersek ilk perdenin ve özellikle ilk dakikaların beklenen performanstan uzak olduğunu söyleyebilirim. Oyunun şarkısında “testosteronun artmasını ve kadehlerdeki vodkanın azalmasını beklemek”ten bahsediliyor, bu durum oyundaki eğlence için de geçerli. Zaman geçtikçe tempo oturuyor, oyun eğlenceli oluyor. Oyun öncesi yaptığım araştırmalarda oyunun ilk dakikalarının durağan olduğunu okumuş; bunu da oyunun durumu ortaya koyduğu, konunun seyirciye anlatıldığı bir başlangıç olarak düşünmüştüm. Halbuki, oyun ilk dakikalarından itibaren komedi öğelerini bolca üzerinde barındıran bir yapıda, ayrıca oyunun seyirciye açıklanmasında bunaltıcı hiçbir alan yok. Oyunu boğan bence ekip olmuş. Oyuncular grup halinde çok iyi performans ortaya koyarken bireysel sahnelerinde aynı etkiyi verememişler. Örneğin sahneyi açan garson (Tuna Kırlı), daha sevimli bir karakter ortaya çıkarsa, açılış sahnesinin tadını çıkarsa seyirci bu dakikadan itibaren oyunun içine girebilirdi. Bu oyuncu ile ilgili bir problem değil bence, biraz reji biraz da oyuncu seçimi ile ilgili bir durum. Oyuncuların her biri başarılı oyuncular ancak bu tip oyunların “komik”e ihtiyacı vardır. 1-2 oyuncunun “komedi oyuncusu” olanlardan seçilmesi bence oyunun performansını birkaç kaç arttırabilirdi. Başlangıcın durağanlığı fark edilmiş olacak ki ilk perde kısa tutulmuş. İkinci perde ise ilk perdeye kıyasla çok eğlenceli diyebilirim. Erkekçe muhabbet, ağırlığını daha fazla hissettiriyor ve eğlenmek için gelen seyirci beklediğini 2. perdede fazlasıyla alıyor, salondan memnuniyetsiz çıkan seyirci olmuyor.. Uyumlu bir ekip var sahnede. Oyuncular birbirini tamamlıyor. Her oyuncunun kendi karakteri üzerine çalıştığı, karakterin iç dünyasını fark edilir kıldığı ortada. Metin Coşkun (Stavros), Fırat Tanış (Kornel), Emre Karayel (Fistach), İnan Ulaş Torun (Robal), Mert Fırat (Tretyn), Timur Acar (Janis) ve Tuna Kırlı’yı (Tytus) kutluyorum. Oyunda oyuncular canlı müzik yapıyorlar, çalıp söyleyebiliyorlar. Bu harika bir fırsat bence, ancak yeterince iyi kullanılmamış. Bu tip bir kadroyu toparlamak çok zor olsa gerek, böyle yetenekleri olan oyunculara sahipken müzik biraz daha kullanılamaz mıydı diye düşünüyorum. Bu fikrim bir yana, müzik gayet başarılı diyebilirim. Müzikte Tolga Çebi imzası var. Oyun, bir başka erkekçe sohbetle başlıyor, Rezervuar Köpekleri ile. Filmin bir kısmını göstermek için kullanılan bu televizyon ekranları şarkı sözlerini seyirciye yansıtmak, daha doğrusu yönetmenin söylemek istediklerinin altını çizmek için de yer yer kullanılıyor. Ben etkili buldum. Bengi Günay’ın şık, oyunu tamamlayan bir dekora imza attığını söyleyebilirim. Dekor, hem oyunun içinde geçtiği mekanı tam olarak yansıtıyor hem de simgelerle seyircinin beynini uyarıyor, seyirciyi hayal etmeye zorluyor. Yılın en iddialı ve en iyi komedi oyunlarından biri Testosteron. Dolu dolu oynuyor ama 1-2 hafta sonraya bilet bulmak mümkün. Komedi severlerin büyük keyif alacağının altını çiziyor, iyi seyirler diliyorum.. İsmail Can Törtop can@tiyatrodunyasi.com Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet Hazal Açıkel - ( 12/24/2008 ) oyun ortasında da birkaç durağan bölüm olmasına rağmen, finaldeki müzik performansı testosterondan çıkanken kusursuz bir oyundu demenizi sağlıyor kesinlikle. |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|