| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Ali Erdoğan Söyleşisi Meliha Akay Meliha Akay : Sayın Ali Erdoğan, Haldun Taner’ in anısına iki oyunundan kolaj yaparak sergilediniz. Haldun Taner’in oyunlarına bunca ilginin nedeni ne sizce ? Ali Erdoğan : Haldun Taner çok insancıl bir yazar…İnsanları çok seviyor…Kabare tiyatrosu , elbette ki şakacı ve muzip bir bakış açısı gerektiriyor. Fakat bu kabarenin sadece birinci yüzü. Bir de ikinci bir yüzü var ki bu da bir taşlama, uyarma ve hücum tiyatrosu oluşu. Haldun Taner oyunlarında öyle sahneler var ki tokat gibi…İşte tam da burada Haldun Taner’in farkı çıkıyor ortaya…En zehir zemberek sözleri bile şakayla söylüyor Haldun Taner…Balonları şakalarıyla bir bir patlatıyor ama çok uygar, çok hoşgörülü , çok güler yüzlü bir filozof gibi yapıyor bunu…Kırıp dökmeden, incelikle , merhamet ve şefkatle yapıyor. Oyunlarında bizim bilinçaltımıza ve içimize ayna tutarak tipten çok karakterler çıkarıyor ortaya…Haldun Taner karakteri oynamak kolay değil aslında. Çünkü büyük bir samimiyetle yazmış usta… Oynayanın da aynı oranda duygu ve tavırlarında samimiyet gerektirir…İnsan sevgisinin ötesinde Haldun Taner oyunlarının kalıcı olmasında ikinci öge de ustanın sentezci bir zekaya sahip olması…Epik tiyatrodan yararlanırken bizim insanımızın hikayenin içinde kendisini görmesi için geleneksel tiyatromuzun bütün ögelerinden , karagöz – hacivat, meddah, tuluat tiyatrosundan ve ortaoyunumuzun tiplemelerinden kavuklu, pişekardan sonuna kadar yararlanıyor…Böylece yüzde yüz Türk olan ama aynı zamanda Keşanlı Ali Destanı örneğinde olduğu gibi dünyanın bir çok ülkesinde rahatlıkla sergilenebilecek kadar evrensel oyunlar çıkıyor ortaya…Sırf bu özellikler bile Haldun Taner oyunlarının kalıcı olmasına yeter diye düşünüyorum… M.A : Peki oyunu kurgularken nasıl bir yol izlediniz? Bu biçem çeşitlemesini ve aradaki geçişleri nasıl sağlıyorsunuz? A.E : Oyunu kurgularken ikinci perdenin hemen başında oynadığımız rüya sahnesinin temel düşüncesinden yola çıktım…Bu sahnede bir rüya yorumcusu var…Rüya görenler rüyalarını anlatıyorlar yorumcuya, yorumcu da yorumluyor…Bizim skecimizde rüyayı adam görmesine rağmen yorumcuya karısı anlatıyor..”Sus sen anlatamazsın, beceremezsin ,anlatırken şaşırırsın” diyor…Kadının anlattığı rüyanın sonunda bir timsah geliyor kocasının kimliğini kapıp kaçıyor..Yorumcu kadına diyor ki “Timsahın kapıp kaçtığı kimlik kocanızın kişiliği onu kapan timsahta sizsiniz”…Kişiliklerimizi timsahlar kapıp kaçıyorlar…Tapu kadastroda memurken kültür müsteşarı olan Şaban’ı ele alalım…Kültüre yön verirken o zamana kadar kendisine yüklenen dar kalıplarla, hamasi düşüncelerle hareket ederken gülünç duruma düşmüyor mu? Vicdani’yi ele alalım, yasaklarla, kurallarla, örfle, adetle ve daha bir çok şeyle dolu değil mi? Sanki sistem elbiseleri alıyor onların içini kalıplarla doldurduğu bedenleri yerleştiriyor. Bazen bu bedenin içini doldurma işini toplum da üstlenebiliyor…Keşanlı Ali‘den destan yaratan da toplum değil midir? Oyunu kurgularken, koşullanmışlıklarla , ezberlerle doldurulmuş bedenlerden yola çıktım…Şaban ile Vicdani’ yi bence sadece bıyık ayırıyor…Özünde aynı…Haldun Taner usta aslında hep bu yanlış koşullanmalarla ilgilenmiş…Hatta oyunun adını bu kurgulamadan yola çıkarak “ Oyma Akıl Koyma Akıl “koymayı düşünmüştüm ama Haldun Taner’ in şakacı tarafı daha öne çıksın istedim… M.A : Oyunu izlerken en çok ilgimi çeken şuydu : Hiciv ve mizah zaman zaman argo kullanımını da gerektiriyor. Buna rağmen o duru söylemi neye borçlusunuz? Sadece yazara dayandıramayız bunu! A.E : Biz daha çok bir derdi olan ve derdini sağlam hikayelerle ve karakterlerle anlatan oyunlar sergilemekteyiz…Seyircimiz oyunlarımızın içindeki sağlam hikayelerle ve karakterlerle ilgileniyor…Argodan medet uman bir topluluk olmadık hiçbir zaman..Ama hikayeler içinde yeri geldiğinde argo söylemden de yararlandık.Fakat içtenlikle yaptık bunu!Bizim ağzımızdan çıkan argo seyirciyi rahatsız etmedi…Çünkü hem zaten seyredenin de dilinin ucuna gelmiş oluyor o söz hem de bizi tanıyor ve seviyor…Bizim şaka yaptığımızı o sözün şaka olduğunu biliyor…Bir de bizim hayran kitlemiz bizi görür görmez gülmeye başlıyor..Zaten bu atmosferi ve sıcaklığı yaratamazsanız ne söyleseniz seyirciye batar , kulağını tırmalar…Biz söyleyeceği sözü olan ama bu sözü büyük bir içtenlikle ve samimiyetle söyleyen bir tiyatroyuz…Argo bu samimiyet içinde eriyip gidiyor… M.A : Haldun taner usta yaşadığı dönemde özgün bir tiyatro biçemi ve yeni bir dil için çabaladı.Ulusal tiyatro için girişimlerde bulundu. Peki, o günden bu yana ne değişti tiyatro geleneğinde? Ya da neler değişmedi ? A.E : Muhsin Ertuğrul Haldun Taner için “ Tiyatromuzun ne zaman soluğu kesilse Haldun oyunlarıyla ona oksijen verir “ demiş…Haldun Taner içinde yaşadığı toplumu iyi analiz ederek, insanımızın sıkıntılarını sancılarını bütün çelişkileriyle sıcağı sıcağına sahneye taşımış…Ulusal tiyatromuz onun zamanında oksijenine bu anlayışla kavuşmuş…Oysa bugün ulusal tiyatromuz bir sala binmiş hızla uzaklaşmış gibi…Bir iki örneğin dışında halk tiyatrosu diye adlandırabileceğimiz kaç tiyatromuz var…Biz geleneksel tiyatromuzu ıskalıyoruz…Değişen de değişmeye de bu! Oysa işte Haldun Taner usta çağdaş tiyatroyla geleneksel tiyatromuzu çok iyi sentezleyerek ne şaheserler yaratmış…Şiddet soslu ve batıyı bire bir taklit eden özenti çalışmalarla halktan kopmak yerine kendi kültürel zenginliklerimizle bugünün insanını sıkıntı, bunalım ve sancılarıyla kucaklamamız gerek! Kabare Dev Aynası olarak on yıldır gündelik hayattan kesitler oynamaya çalışıyoruz kendi adımıza..Oynamaya da devam edeceğiz. M.A : Siz bir oyuncu ve yönetmen olarak hoşnut musunuz gelinen noktadan? A.E : Benim hoşnut olabilmem için toplumda tiyatro kültürünün yerleşmiş olması gerekir. Dünya koca bir alış-veriş merkezine dönüştürüldü.Bugün artık salt bir kitap okurundan veya sinema seyircisinden, tiyatro seyircisinden bahsetmek mümkün değil…Hepimiz müşteriyiz.Tüketerek tükeniyoruz.Çünkü bir ürünün değerinden çok ederiyle ilgileniyoruz.Çünkü bir ürünün kalitesini özünün sağlamlığıyla değil yaratılan talebin çokluğuyla ölçüyoruz.Çünkü, bu alım satım dünyasında insanlığımız, düşlerimiz, tutkularımız, maneviyatımız hiçe sayılıyor, topyekün satışa getiriliyoruz.Çünkü para konuşuyor biz susuyoruz.Bir tarafta yağmalanan dünya, yozlaşan hayat insanoğlunu eşyanın kölesi haline getirirken, diğer yanda sanatı – bu kendisini kasıklarıyla midesi arasına hapsetmiş insanı- insan olmaya çağırıyor.Gerçeği görsün diye sahneden ona ayna tutuyor…Fakat insanımız bu aynada kendini görme alışkanlığına ve kültürüne sahip mi? Pek değil!Midesinin açlığını yiyerek içerek gideren insanoğlu ruhunun da acıkabileceğinden habersiz!Ama değilmi ki bu yola girdik seyircimiz salonları doldurmuyorsa biz seyirciye gideceğiz!Tiyatroyu sevdireceğiz!Herşey tiyatro için!Yaşasın tiyatro! M.A : Az önceki soruya ek olarak : Ne yapmak istediniz de yapamadınız bugüne değin? Ütopyanız var mıydı? A.E : Bu yıl Kabare Dev Aynası ‘ nın onuncu yılı…Biz bu on yılda sergilediğimiz oyunları çok değişik salonlarda oynadık…Göçebe tiyatroyuz…İstediğimiz sayıda seans kiralayamadığımız için oyunlarımızı belli bir sayıda sergileyerek eski oyunlarımızı rafa kaldırmak zorunda kalıyoruz…Baştan beri ütopyam kendi salonuma kavuşmak! İlerde gerçekleşir umarım.. M.A: Uçuk bir soru ama sormalıyım! Zaman makinesi olsa ve geçmişe yolculuk etseniz ; hangi oyun yazarı ile aynı dönemde yaşamak isterdiniz? Hangi yüzyıl? Dünya edebiyatını göz önüne alarak sordum… A.E : Molieré…Molieré malum oyunlarında insanoğlunun kusurları üzerine yoğunlaşmış , bu kusurları deştikçe de insanoğlunun özünü ortaya çıkarmış…Müthiş bir gözlem gücü…Sezgi…Akıl…Bir de tabi Molieré döneminin en usta komedi oyuncularından biri…Yazıyor ve grubuyla sıcağı sıcağına oynuyor…Hatta doğaçlamalara da yer veriyor oyunlarında…Bugün artık her biri komedinin klasikleri haline gelmiş büyük eserlerini sıcağı sıcağına oynadığı zamanlarda yaşamak onu sahnede izlemek isterdim…Birde Haldun Taner ustayla tanışmak ve oyunda canlandırdığım Vicdani karakterinin o meşhur tiradını nerede ve hangi duygularla kaleme aldığını sormak isterdim…Çünkü ne kadar oynadıysam insanlar bu tirattan çok etkilendiler…Başta ben ! M.A : Kabare Dev Aynası onuncu yılını kutluyor haklı bir sevinçle. Elbette bu bir de sorumluluk yüklüyor size. Önümüzdeki on yıl için tasarıları neler Ali Erdoğan’ ın? A.E : Önümüzdeki on yılda bir halk tiyatrosu olarak halktan kopuk oyunlar yerine halkın kendini içinde göreceği kabare oyunları oynamaya devam edeceğiz…Teşekkürler. SÖYLEŞİ : MELİHA AKAY ( YENİ TİYATRO DERGİSİ – OCAK 2012 ) Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|