Sahnede Üç Asi Kuş Uçuyor - Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu
Üstün Akmen
Ali Poyrazoğlu 2012-2013 tiyatro sezonunda, kendi yazıp sahneye koyduğu “Asi Kuş” başlıklı eseri sahnelemekte.
Fon perdesine yansıyan Fransız besteci Georges Bizet (1838-1875)’nin 4 perdelik opera eseri “Carmen”in uvertürü bittiğinde, Ali Poyrazoğlu sahneye çok uzun, altın sarısı payetli frak ceketiyle geliyor.
İnce/kalın esprileri, oyun gücü ve anlattığı fıkralarla seyirciyi avucunun içinde bir güzel yoğurmaya başlıyor, istediği kıvama getiriyor, yarım saat içinde biçimlendiriyor.
Sonrasında “Carmen” üzerine konuşuyor.
“CARMEN”
Bizet’nin “Carmen”ini dağarcığındaki bilgi/görgü süslemeleriyle öyle bir dillendiriyor ki, salonu hıncahınç dolduran izleyiciler tiyatro ve müziğin temelleri üzerinde şiir, şarkı, dans, dekor, kostüm, resim, mimarlık, şan ve oyunculuk sanatlarının kaynaştığı “opera” denilen bu sanatsal bileşimi Ali Poyrazoğlu sayesinde benimsemeye, özümsemeye başlıyor.
Carmen”in ana konusunun Mérimée’nin aynı adı taşıyan kısa romanından alındığı, eserin prömiyerinin 1875'te Paris’te yapıldığı asla didaktik olmayan bir biçem içinde Ali Poyrazoğlu’ndan öğreniliyor.
İlk sahnelendiğinde yerleşik opera ve ahlâk anlayışının ihlali gibi algılandığından olumsuz tepkilerle karşılanan eserin, eleştirmenler tarafından yüzeysel ve üstünkörü bulunduğu ve afişten kaldırıldığı anlaşılıyor.
“HABANERA”
Ali Poyrazoğlu: “Ön yargılar ne olursa olsun günümüzde bildiğimiz tek şey, bu eserin opera repertuarında çok az görülen bir ilgi toplamış olmasıdır” diyor.
Operanın öyküsünün 1830’lu yıllarda İspanya’nın Sevilla kentinde geçtiğinden, eserin baş kadınının çok güzel ve ateşli tabiatı olan ve bir tütün fabrikasında işçi olarak çalışan Çingene genç kız Carmen olduğundan söz ediyor.
Fon perdesinde Arena di Verona’daki temsilde çekilmiş görüntüler.
Carmen, ünlü “Habanera”yı söylüyor: “Aşk asi bir kuştur, onu kimse evcilleştiremez”.
Aşkını kullanmakta çok serbest olan Carmen, aşk alanında hiç deneyimi olmayan Onbaşı Don José'yi kandırıyor. Don José eski nişanlısını bırakıyor, birliğindeki üst rütbedeki subayların emirlerine karşı gelip askerlikten kaçıyor.
“TEASER”
Ali Poyrazoğlu sürekli anlatıyor, dimağlara sürekli bilgi şırınga ediyor.
Sanki tek başına, dinleyici ya da izleyici kitleye bilgi veren yazılı, sesli veya görsel medya unsuru gibi…
“Ürün” hakkında sesli/görüntülü bilgiler veriyor, ama “Carmen”in sonunu saklıyor.
HEZÂRFEN AHMED ÇELEBİ
Sonra hiç ara vermeden, bir başka asi kuşa, 17. Yüzyılda Osmanlı’da yaşamış Türk bilgini Hezârfen Ahmed Çelebi (1609-1640)’ye geçiyor.
1632 yılında lodoslu bir havada Galata Kulesi’nden kuşkanatlarına benzer bir araç takıp, boşlukta uçarak, İstanbul Boğazı’nı geçip 3358 metre ötede Üsküdar’da Doğancılar semtine indiği varsayılan Hezarfen Ahmed Çelebi’ye.
Bu olayın Osmanlı’da ve Avrupa’da yankı bulduğunu ballandırdıktan sonra, Sarayburnu’ndaki Sinan Paşa köşkünden eylemi izleyen Sultan, Ahmed Çelebi’nin kendisini "bir kese altınla" sevindirmiş olduğunu söylüyor.
Seyirci alkışlıyor.
TERS KÖŞE
Seyirci alkışlarken, Poyrazoğlu Sultan’ın bu derece bilgili ve becerikli birisinin tehlikeli olabileceğini düşünüp, "Bu âdem pek havf edilecek bir âdemdir, her ne murad ederse elinden gelir, böyle kimselerin bakaası caiz değil" diyerek onu Cezayir’e sürgün ettiğini anlatarak seyirciyi ters köşeye yatırıyor, afallatıyor.
Derken, son olarak bir başka asi kuşu sahneye taşıyor.
Zeki Müren ile olan bir anısını anlatıyor, hayır anlatmıyor oynuyor.
İki buçuk saat seyircisini güldürerek bilgilendiren Ali Poyrazoğlu, sonunda ağlatıyor.
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...