Sofokles’in Antigone’sinden yola çıkarak Berfin Zenderlioğlu’nun kaleme aldığı Antigone2012, geçtiğimiz günlerde Destar Tiyatroda seyirciyle buluştu. Orijinal eserin özünü alarak bambaşka bir eser meydana getiren Zenderlioğlu, Antigone’yi biri asker diğeri gerilla olan iki kardeşinin ölümü üzerinden sorguluyor. Mirza Metin ve Berfin Zenderlioğlu’nun rol aldığı oyunun dramaturgisi Duygu Çelik’e, ışık tasarımı Alev Topal’a, sahne tasarımı ise Metin Çelik’e ait.
Destar Tiyatro, Sofokles’in eserinden yola çıkarak bu iki kardeş kavgasını günümüze taşıyıp bunları gerilla ve Türk askerinin ölümlerinde yapılan ayrımcılıkları ele alarak bana kalırsa olağanüstü bir esinlenme yakalıyor.
Metin üzerinden ilerleyen oyunu görsellerle süsleyen Zenderlioğlu, yıllardır verilen bu kardeş kavgasını finali havada bırakarak son bulmayacağına dair kaygılarının olduğunu düşündürüyor seyirciye. Bir çözüm bulma telaşından uzak olan oyun, yaşanan bu gerçekleri olduğu gibi seyirciye aktarma düşüncesinde.
Bu noktada Zenderlioğlu ile aynı fikirdeyim. Yaşanan bu kardeş kavgasında haklı haksız arama telaşına girilseydi konu özünden uzaklaşarak farklı noktalara sapıp belki faşizan bir söyleme dönüşebilirdi. Sadece kardeşinin kemiklerini arayan ve ona sarılmaktan başka bir derdi olmayan sıradan bir kızın hikâyesini izleyince yaşanan acının gerçekliği ve tarafsızlığıyla seyirci daha çok etkileniyor bence.
İki kardeşin ölümündeki ayrımcılık ve kardeş kavgasına getirilen yaklaşımın asker ve gerilla üzerinden verilmesi bence inanılmaz mükemmellikte bir buluş. Lakin hikayenin içeriğine ve/veya sahnelenmesine dair seyirciyi diri tutacak malzemelerden de yoksun bir oyun olmuş ne yazık ki. Uzun uzadıya giden konuşmalar bir süre sonra etkisini kaybediyor çünkü.
Kurguya baktığımız zaman oynayacağı oyun için yıllardır peşinde olan kadının konuşmaya başladıktan sonra beslediği kinin azalması ve acılarına yenik düşmesi seyircideki beklentiyi de yok ediyor. Güçlü kadın profili zamanla eriyerek davasından vazgeçen bir kadın halini alıyor. Bu kadar kurgu yapabilecek ustalıktaki bir kadının yıllardır beklediği anla karşılaştıktan sonra zayıf bir kadına dönüşmesi karakterin yaratım sürecindeki çelişkilerinin olduğunu göstermez mi?
Belki yukarıdaki sorulardan birazda oyunun dramaturgisini yapan Duygu Çelik nasibini almalı. Örneğin oyun boyunca hiçbir işlevi olmayan o akvaryumun neden orada olduğunu söyleyebilir. Kadın karakterin iç çelişkileri biraz daha öne alınabilir veya tamamen nefretle donanmış güçlü bir kadının finalde bir sona ulaşması için metnin tekrar gözden geçirilmesini düşünebilir.
Oyunda Mirza Metin ve Berfin Zenderlioğlu rol alıyor. Karakterlerin daha net olması ve yoruma biraz daha yüklenmeleri, seyircinin algısına destek olması açısından kaçınılmaz görünüyor. Özellikle olanakları olan Antigone’nin daha parlatılarak mükemmel bir finalle seyircide farklı ufuklar açılabileceğine inanıyorum.
Özetle; muhteşem bir özle yakalanan Antigone2012, bu topraklar üzerinde hala sürdürülen kardeş kavgasını ele alarak inanılmaz güzellikle bir konu yakalamış. Hikayenin daha güçlü yorumlanması, oyunculukların biraz daha üzerine gidilmesi ve finalin iyileştirilip revize edilerek tekrar sahnelenmesiyle belki de yıllardır bitmeyen bu kan kavgasının anlaşılmasına bir nebze katkısı olacaktır.
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...