Bir Ailenin Hesaplaşma Dolu Vedası: Babamın Cesetleri
Simge İçen
“Yaklaştı, yüzlerimiz arasında yirmi santim yok. Nefesi burnumda ve şeytan konuştu. Just watch my friend… Just watch. Kıpırdamadan baktım şeytana, my friend dediği için alçak bir umut doğdu içime. Şeytanın arkadaşıyım ve hayatta kalacağım.”
Aile kavramının çocukluktan olgunluğa her dönemde karakteri etkilediği ve derin izler bıraktığı aşikâr. Her ne kadar yansıtmasak da, anlatmasak da her birimizin belli dertleri ya da anlaşmazlıklarımızı var ailelerimizle. Berkun Oya, bu sezonki oyunu “Babamın Cesetleri”nde bu konuyu seyirciye sunuyor ve içimizde kalmış hesaplaşmaları oyuncuların muhteşem performanslarıyla gözler önüne seriyor. Aralık’ta prömiyer yapan oyun sezon boyunca KREK’te olacak. Oyunun kadrosunda; Şerif Erol, Öner Erkan, Kaan Taşaner, Defne Kayalar, Özge Özel ve Ulaş Tuna Astepe var. Bu kadro, seyirciyi sıcak ve bir o kadar da derin ve düşündürücü bir yolculuğa çıkarıyor iki buçuk saat boyunca.
Yıllardır söylenmemiş sözler dökülüyor dudaklardan, belli edilememiş sevgiler ve içe atılmış duygular. Bir babanın hayatı yönünde yaptığı tercihler sonucu yaralanan aile fertleri ve bunun yanında bu aile fertlerinin çarpık ilişkileri. Birbirimizi anlamak için iletişime gerek duyduğumuzu unuttuğumuz şu günlerde bu kavram hatırlatılıyor bize. Dinlemek ve bunu takiben sorunların nedenlerini anlayabilmek…
Berkun Oya yine kalemini konuşturuyor ve güçlü diyaloglarıyla seyirciyi etkisi altına alıyor. Hayata dördüncü duvardan o kadar gerçek bir gözle dokunuyor ki oyunda seyirciler tepkilerini saklayamıyorlar. Kimi yerde ağlıyorlar, kimi yerdeyse kahkahalara boğuluyorlar. Tıpkı hayatın ta kendisinde de kâh gülüp kâh ağladığımız gibi.
Kurduğu farklı tiyatro tekniğiyle her ne kadar seyirciyi izole ediyor gibi görünse de tam da oyunun ortasında yer veriyor bizlere. Dikkatimizi bir saniye kesmeden her repliği, her jesti özümsüyoruz. Hiçbir tarafı tutmuyoruz, en insan yönüyle yansıtılan karakterlere belli durumlarda empati kuruyoruz. Zamanı geri alamadan elimizdekiyle yetinip ilişkilerimizi gözden geçiriyoruz ve kalan zamanda neler yapılabilir onu düşünüyoruz.
Berkun Oya’yı bu kadar değerli bir kalem yapan özelliklerinden biri de bu sanırım. Hayatı anlatmak! Bu günlerde bireysel hayata çok yöneldik ancak ideal bir toplumda yaşamıyoruz. Birbirimizi anlamadan, anlamaya çalışmadan sadece yargılıyoruz. Her an önyargılarımızın kurbanı oluyoruz ve bunu sadece yanımızda sokaktan geçen adama değil, yan odamızda uyuyan ailemize bile yapıyoruz. Her birimiz birbirimizi tanıdığımızı ve haklı olan taraf olduğumuzu savunmaktan dinlemeyi unutmuşuz. Daha sonra da dinlemediğimiz insanın bize olan tavrını gördüğümüzde yargılıyoruz. İletişim çağının en büyük sorunu da bu; iletişimsizlik. Bu oyunda da Berkun Oya bunu hatırlatıyor aslında, önceki oyunlarında da olduğu gibi. İnsan, sosyal bir varlık ve hayatta kalmak uğruna feda ettiklerimiz, vazgeçtiklerimiz var. Önemli olan, bencillikle ve değer vermemekle suçlamadan önce olayların arkasındaki sebepleri görebilmek, duyabilmek, hissedebilmek ve affedebilmek. Sıkıca sarılmak belki de son kez, son bir defa kokusunu güçlüce içimize çekmek.
Tüm bunları oyunda göreceksiniz. Bir ailenin birbirlerine karşı olan tutumunu, karanlıkta kalanların aydınlığa çıkışını deneyimleyeceksiniz.
Daha sonra, istemsiz bir veda edeceksiniz. Belki, “keşke” diyeceksiniz. Belki bir şeyleri değiştirmek için motive edecek oyun sizi. Birkaç damla gözyaşı dökülecek gözlerinizden ve oyundan sonra bir şarkı mırıldanacaksınız. O şarkı, oyunun etkisinden çıkana kadar gitmeyecek dudaklarınızdan.
Babamın Cesetleri, sezon boyunca KREK’te. Rezervasyon ve bilet satışı için KREKle irtibata geçebilirsiniz.
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...