| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Avrupa Tiyatro Sanatçıları Toplantısı İlkay Sevgi Avrupa Tiyatro Sanatçıları Toplantısı IETM Zurich 6-9 Kasım 2008 IETM’in Zurich toplantısına 50 ülkeden 500’den fazla sanat ve kültür temsilcisi katıldı. Dört gün süren toplantının teması ‘Yanlış Anlaşılma’ idi. Yanlış anlaşılmaların iletişime ve anlaşmalara zemin hazırlama potansiyeline dikkat çeken konuşmacıların asıl hedefi iletişimi kolaylaştıracak ve artıracak uygulamalara odaklanmaktı. Programda kültürlerarası diyaloğun limitleri sorgulanırken, sanatçıların dolaşımını ve işbirliğini destekleyen programlar hakkında bilgi verildi. Açılışta konuşan Belediye başkanı, toplantıya katılan tüm ülke temsilcilerini İsviçre’nin kültür elçisi olarak gördüklerini ve gururla bahsettikleri şehirlerinin özelliklerini aktarmak için bu toplantıyı önemli bir fırsat olarak değerlendirdiklerini söylediler. Açılışta İran’dan katılan bir sanatçının IETM hakkında yaptığı bir film sunuldu. ‘Ülkemden ayrılırken’ yazısıyla başlayan kısa filmde sokakta uçarcasına danseden bir sanatçının görüntülerine yer verilmişti. Özgürlüğe doğru çırpılan kelebek kanatlarını hatırlatan bu film, sanatçının İran’dan katılmasıyla anlamlı hale gelmişti. Panellerden birinin sorduğu sorulardan biri olan ‘sanatçı ülkesini mi temsil eder, kendisini mi?’ sorusuna da kendiliğinden bir cevap verilmiş oldu. Şüphesiz her sanatçı evrensellik iddiasıyla üretse de, üretim sırasında insan’dan ve dünyadan bütünsel olarak ilham alıp harekete geçse de, dışarıdan bakıldığında görünen ilk şey ülkesi oluyor ve ülkesiyle birlikte anlamlandırılıyor. Ürünü hazırlarken, kendisi olsa da, sunduğunda ülkesinin temsilcisi haline geliyor. Bağımsız sanatçıları, kültür elçileri olarak kabullenen Avrupalı yaklaşımı da buna dayanıyor. Her sanatçı diğerinin kültürüne merakla ve ilgiyle yaklaşıyor. Bilmedikleri bir dildeki tiyatro oyununu izlerken de ‘anlamak’, aramızdaki farklılıkların dar sınırlarını ortaya koyuyor. IETM toplantıları daha önce görmediğiniz bir ülkeye gitmek, o ülkeyi solumak, derinlemesine tanımak ve sanat temsilcileri aracılığıyla sorunlarını ve hedeflerini dinlemek için mükemmel bir fırsat. IETM organizatörlerinin elini destekleyici bir şekilde arkanızda hissediyorsunuz. Uluslararası sanat toplantılarını kültür yöneticileri için bir fikir cennetine dönüştüren de bu. Metotlarınızı tartışabilir, işbirliği olanaklarını değerlendirebilir, akımlardan haberdar olabilirsiniz. Dünyanın sorunlarını tartışabilirsiniz. Özellikle gelişmekte olan ve bizim gibi aday ülkelere karşı çok sıcak ve samimiler. Hümanist Avrupalı figürünü yaşamak için sanat ve kültür yöneticileri gibi entellektüel ve insancıl bir gruba fikirlerinizi ve tasarılarınızı güvenle emanet edebilirsiniz. Türkiye’de sanatçıların pek alışık olmadığı şekilde ‘sizin için düşünen’ birileri olduğunu bilmek çok rahatlatıcı. Tek yapmanız gereken ‘ifade etmek’. Bu kolay gibi görünen ama ülkemiz gibi bürokratik ağırlığı fazla olan yönetimlerde bir sıkıntıya dönüşen temada gizli çok şey var. İfade etmek ‘düşünce cenneti’ Avrupa’da haklarınızı almanın ilk ve en önemli basamağı. İfade edip aktardığınız düşünce sihirli bir şekilde kısa bir sürede yerini buluyor ve bir şeyler değişmeye başlıyor. IETM’in gelecek toplantılarına katılmak, çalışmalarından haberdar olmak isterseniz bilgi@meditativedance.com adresine tiyatronuzun bilgilerini iletebilirsiniz. İsviçre – Kahve, Çikolata ve Kulelerin şehri İsviçre’de sadece kahve ve çikolatayla yaşayabilir miyim sorusu aklınızı çeliyor. Her yerden buram buram kahve kokusu yükseliyor, ve çikolataları saran parlak kağıtların ışıltısı sizi cezbediyor. Zurih’de ırmakların arasına kurulan geniş caddeler, zarif köprüler ve şehrin silüetini oluşturan, geçtiğimiz yüzyıllarda zengin ailelerin evleri olmuş kuleli binalar dikkat çekiyor. Yanlış anlamaların en can sıkıcısı İsveç ve İsviçre’nin sürekli karıştırılmasıymış. Aslında komşu bile olmayan bu ülkelerin çok sıkı fıkı bir ilişkisi yok ama herkes birbirlerini sahiplenmelerini bekliyor. Avrupa kentlerindeki ürkütücü ve devasa kiliselerin yerini burada sevimli ve cana yakın yapılar almış. Saat kuleleri, köprüler, heykellerle süslü tiyatro binaları bir Avrupa kentinin olmazsa olmazından. Bizim gibi bu yapı eskimiş yenisini yapalım anlayışı yok, çünkü aslında en büyük servetimiz olan zamana karşı saygı ve koruma hissi hakim durumda. İnsanın zamanını değerlendiren sanatın varlığı. İnsan düşüncesinin farklılaştırıcı etkisinin sonucu ilk önce kendine saygı duymak, ve insan zamanına ve emeğine değer vermek. Ekonominin temeli de bu düşüncelerde yatıyor. Ülkemizde bir çanta ya da mendil alırken, fiyatını sorduğumuzda kumaşının kalitesine bakarız, halbuki batıda değer gösteren el emeğidir. Sanatın gösterdiği açıdan insana ve topluma bakarsak, insancıl, değer ve sevgi dolu bir toplum yaratabiliriz. İsviçre Dadaizm akımının ev sahibi. Bu sanat akımının merkezine yaptığımız gezide orjinal bazı çizimleri ve eserleri görme fırsatımız da oldu. Dadaizm, etkilediği ve yönlendirdiği surrealizm gibi akımlarla hala yaşıyor ve karşı duruşuyla, sanatı tepetaklak olmuşken bile dik kılıyor. 2006 senesinde İstanbul’da toplanarak büyük bir toplantı gerçekleştiren IETM – Bağımsız Avrupa Sanatçıları – 2010 senesi Kültür Başkenti’ne Simya Sanat olarak teklifimiz üzerine tekrar gelebileceklerini açıkladı. Sanat konusunda katedilen mesafeyi görmek ve sorunlara nasıl çözümler bulunduğunu keşfetmek istiyorlar. 2008 Avrupa Kültürlerarası Diyalog yılıydı. 2010’da İstanbul Avrupa Kültür Başkenti. Tüm dikkatler kültür alışverişine ve aday ülke olarak Türkiye’ye toplanmış durumda. Belki beş sene önce, uzun zaman alabilen bir tanıtım bugün çok daha hızlı bir sürede yapılabilir. 2010’lara yaklaşırken değişimin büyük gücü insanlığı itmeye başladı. Büyük umutlarla girdiğimiz 21. yüzyıl, belki de bir avuç öngörüsüz ve vizyonsuz insan tarafından ortaçağlara doğru itilmeye çalışırken, sivil toplum dediğimiz büyük kalabalıklar olan bitene karşı duruşunu koruyor. Sanatçı ve entellektüeller yeniyi arayarak, kolaycılığın ve gericiliğin akıntısına kapılmamak için uğraşıyor. Krizlerle ve savaşlarla beslenen çağdışı ve açgözlü bir sistemi geride bırakarak, üretimin, sanatın, kültürün, en önemlisi insanın ve zamanın değeri üzerine kurulacak yeni bir sistem için insanlığa inanan herkes birleşerek tek yürek olmalı. Tabağına belki bininci bifteği koyabilmek için, çocukların ilacına veya mamasına tenezül eden çağımız barbarlarınabu şekilde doyum sağlayamayacaklarını göstermek bize düşüyor. Ezberleri bozmak o kadar zor değil. Sanat ve insan üretiminin, dünyanın tüm sorunlarını aşacak kadar güçlü olduğunu göstermek gerekli. Sanat, eğlendirici işlevinden çıkarak kadim görevi olan insanlığa yeni bir yön çizme, geleceğe esin, umut ve tasarılar verme yönünde katettiği başarılarla dünyaya yeniden gizem ve umut verebilir. İnsanı saf bir şekilde araştıran bağımsız sanat, görsel ve işitsel medya bombardımanına ve bilgi toplumuna karşı anlam parçacıklarının tek tek peşine düşüyor, üretiyor ve insanı yalnızlığından kurtarıp, yeniden ‘değer vermek’ için ilhamın peşinden koşuyor. Kültür ve kimlik konusundaki işbirlikleri, adacıkları evrenle birleştirirken, sanatçılar dil ve milliyet gibi farklılıları aşarak ortak üretimin ve işbirliğinin kapılarını çalıyor. İlkay Sevgi Simya Sanat// Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|