| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Doğru Yerde miyiz? Arda Aydın Tiyatro sanatı ve diğer sahne sanatlarıyla ilgili her yazı ya da düşünceyi mümkün olduğunca takip etmeye çalışıyorum. Kimi zaman karmaşık, kimi zaman gayet net; üzerine günler hatta haftalarca tartışılabilecek bir çok yazı çeşitli mecralara düşüyor ve ilgi düzeyine göre bunları değerlendirme fırsatı buluyorum. Oynanan oyunlar, verilen ödüller, tutuşulan kavgalar, yapılan her tür iş önüme bir şekilde yazıya dökülmüş haliyle geliveriyor ve bunları okuyorum. Buraya kadar herşey güzel; fakat buradan sonrası hem kafa karıştırıcı ve yorucu, hem de konunun dahilinde olmayan insanlar açısından ilgi çekmekten çok uzak. Çeşitli zamanlarda, çeşitli internet sitelerinde yazı yazmakla yükümlü kılındığını düşünen kişilerin, bu ortamları tamamen kendi şahsi fikirlerini - biraz da ortam bulandırmak ve istediklerini elde etmek için – paylaşmaya yönelik kullanması beni endişelendirmiyor değil. Çünkü kişiler ve kurumlar ürettikleri işler ve sanata katkıları kadar varolabilir. Yani sadece magazinel bir kaç satıra (o da belki) malzeme olabilecek kişisel düşünceler, hem tiyatrolara, hem de tiyatro sanatına hiç bir katkı sağlamaz. Sağlayamaz. Sadece bu işle ilgilenen, bu yazıları okumaktan başka elinden hiç bir şey gelmeyen insanları bu ortamdan biraz daha uzaklaştırır. Tiyatrodünyası sitesinde ve daha bir çok yerde ele alınan bu konulara tek tek değinmenin bir anlamı olacağını sanmıyorum. Ama kırgınlıkların, küslüklerin ve polemiklerin taşınmaması gereken yerlere taşındığını üzülerek görüyorum. Okuduklarım, beni bile çok fazla ilgilendirmezken, düşünün, kaç tane bu işle alakasız insanı ilgilendirebilir? Yazılan yazıların kurumlara ya da yöneticilerine zarar vermek için şekillendirildiğini düşündürmez mi? Kişilerin yaralarını sarmak adına yapılanlar, başka yerlere de yaralar açmaz mı? Tabi en önemlisi, kişiler bu şekilde sardıklarını sandıkları yaralarını daha da derinleştirmezler mi? Tartışmaların toplandığı adresler çok doğru görünmüyor. Fikirleri paylaşmak açısından doğru adresler, kişisel ya da kurumsal polemiklerin yanlış adresleri oluveriyor bir anda. O sebepten, yapıcı fikirlere daima açık mecraları, bunu becerebilenlere bırakmak en doğrusu olacaktır. Tartışmalara ve gerekirse kavgalara ise karşılıklı, yüz yüze devam etmek zaruri olmuştur. Hep savunduğum şeyi tekrarlamak istiyorum. Yapıcı ve yeniden aynaya döndürebilecek her fikrin, her düşüncenin sonuna kadar arkasındayım. Yıkıcı olmanınsa ne hedef alınana ne de sahibine hiç bir katkı sağlayamayacağını biliyorum Sevgilerimle... Arda Aydın Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet mexican nun - ( 5/14/2009 ) Bu konuda sayın Arslan Aydın a katılıyorum. Ben de iyi bir tiyatro izleyicisi olarak İrem hanım ın ne derece haklı olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim. sonuçta köylüsünden işçisine, burjuvasından sefiline, saray halkından yeniçerilere, harem ağasından cariyelere, loncalardan goncalara , ittihatçisinden terakkicisine herkesin bize katıldığına eminim. sonuçta biz ümmet toplumundan millet toplumuna geçemedik. nihayetinde tiyatro da bundan nasibini aldı. burası bir arena, uğur dündarı da bekliyoruz. sonuçta hepimiz uğur dündarız. şu dörtlük dediklerimin bir özeti niteliğinde diye düşünüyorum: Himmetin sakf-ı semada asdı bir altın top Görmemiştir çeşm-i alem böyle bir mevzun top Sen o sultan- ı cihangir zamansın Husreva Himmetin cevganına olsa nola gerdün top saygılarımla.. Habibe Merih Atalay - ( 1/6/2009 ) Kaygınızı, doğru yerde oldunuzu işaretliyerek gidermek istiyorum Sayın Arda Aydın. Tartışmayı tartışma yapmadan deneyimleyemezsiniz çünkü. Üst düzey tartışma ve üst seviyelerde eleştirel tüm yaklaşımları kuşkusuz bu tip arenalarda, elbirliği ile oluşturacağız, buna siz de inanın. Çünkü aynı zamanda okumayı ve yazmayı da öğrenmekteyiz burada. Ve kelimelerin gizemini keşfetmekteyiz. Hangi kelimelerin içimizde ne depremler uyandırdığının çizelgesini rahatlıkla takip edebiliyoruz. Yani sevgilerimle diye biten bir mesaj ile dostlukla diye biten bir mesaj arasındaki nüansı burada hep birlikte sınıyor ve hangisinin idealimizin olması gerekliliğine el veriyoruz. Yıkımı gereken birşeyler varsa yıkıcı, yapımı gereken birşeyler varsa da yapıcı olmak gerektiği gibi, bu ikisinin ayrımını ortaya koyabilmek için ise eleştirel bilincin uzmanlaşmış olması gerekiyor. Bugün AKM hâlâ yıkım tehtidi altında biliyor musunuz? Kimse de bu konuda gerçek bir söylem öne sürememekte. Atatürk Kültür Merkezi neden doğru dürüst onarılamamakta? Cumhuriyet neden doğru dürüst savunulamamakta? Kalıcı Barış neden gerçekleştirilememekte? İçte ya da dışta neden kafa karışıklığı yaratılmakta? Ve işte bütün, başka, diğer elzem soruların yanıtlarının verilmesi gereken yer de burası. En azından bu çabanın gösterilmesi gereken en doğru yer burası: İşte bu arena. Bu platform herkese açık ve en güzeli de tabancasız-kansız. Dil bir Kültürün gelimesindeki en önemli araçtır çünkü. irem arslan aydın - ( 1/7/2009 ) sayın atalay, siz çok ve yüksek ihtimalle hep haklısınız. şairane yazım diliniz ve tuhaf, anlaşılmaz dilinizle hayatta başarılar sevgiler... Habibe Merih Atalay - ( 1/6/2009 ) Neyi savunduğum ortada. Sonu gelmez tartışmalar ve çözümsüz kalmış sorunlarımız adına, yine de her halükarda kullanmak zorunda olduğumuz bir dilimiz, Tükçemiz var. İstersek pekala bu dilin inceliklerinden faydalanarak şahısları incitmeksizin ancak söylenmesi gerekenleri özünde ve dobraca söyleyerek, başlangıç noktasını da gözden kaçırmadan, bir önceki düşüncenin üzerine pekiştirici düşüncelerle, sorunlar yığınlarını değilse de, tek tek sorun öbeklerini çözümleme katlamasıyla ilerleyebiliriz. Kabahatler yığınını da, dilersek yine bir tür çöplük ortamı gibi, işe yarar ve yaramazlar diye ayrıştırıp, yeniden dönüştürüp işlevselleştirebiliriz. Her ağızdan bir ses çıkabilir pekala, bir kakafoni senfonisi dinleyebiliriz ama bir an gelir ki herkesin müziği susuverir. Öyle anları da yaşadık. Muhsin Ertuğrul Sahnesinin dönüşümü benim için o anlardan biri. Yeni oluşumun içine girmeden de müziğim ne yazık ki suskun kalacak. İçinde yaşadığımız bir ülke Türkiye var ve bu ülkenin tamamını temsil hakkı verilen tek bir kentimiz İstanbul var. Bu, bir tek varisi olan büyük bir hanedanlık gibi görülürse eğer, kaybedilecek ne çok şeyimiz olduğu daha iyi anlaşılır. Ancak koskoca, uçsuz bucaksız bir Anadolu için, büyükçe de bir haksızlık yapılmakta olduğunu hangi aynanın yansımasından göreceğiz acaba? Bunu bize kim gösterecek? Suçlamak, onun bunun yüzünden olduğunu düşünmek ve yazmak, sorumluluğu hep bir başkasının ödeviymiş gibi sunmak yerine, kendi insiyatifimle sorumluluklar almak peşindeydim. Okun şahsıma isabet etmişliğinden dolayı memnun oldum, Sayın Arda Aydının açmış olduğu bu soru ortamında ve yazı muatabını aradı buldu böylece. Bu da ödevlerimden biri kuşkusuz. Evet. Canımı hangi cümlelerin acıtacağını ve hangilerinin beni onurlandıracağını çok iyi biliyorum herkes kadar. Hepimizin ortak bir ABC si var. Birileri hakaret içeren sözcükleri bir araya getirip sıraladığında düşünürüm ki ben, o birileri aslında en çok hasret saygı ve sevgi duymaya. Böyle hissediyorum evet. Eğer bir saldırganlaşma varsa tartışmalarımızda sezinlediğim şey de, kimsenin kimseyi düşünmek istemediği, herkesin kendisinin anlaşılmasının peşinde olduğu bir zamanın içinde bulunuyor oluşumuzdur. Ben de herkesi anlamak peşindeyim. Sıfır noktasında düşünerek ve sıfır noktasından hareketle elimizde neyimiz var diye sorarım? Benim kalemim. Bunu da en iyi-en doğru-en bilinçli şekilde kullanmak derdindeyim. Artı, bu ülkedeki bir çok derdi dert olmaktan çıkarmak esas niyetim. Herkesin gerçek niyeti neyse onu da işitmek-görmek gerek. Defalarca da olsa, aynı şeyleri tekrarlamaktan bıkmadan usanmadan konuşmak zorundayız. Ta ki gerçek-kalıcı çözümler üreyene dek. irem arslan aydın - ( 1/5/2009 ) Sayın Habibe Merih Atalay, Lütfen yanlışım varsa düzeltiniz. Anladığım kadarı ile, konu ile ilgili yorumunuz, burada ve/veya başka kaynaklarda yayınlanmakta olan "tartışma, atışma, birbirini suçlama ve dolayısı ile polemiğe dönüştürme ve sonunda hiç ama hiç bir yere varamama" ana fikirli yazıların tümünün, dilimizi öğrenmek, kültürümüzü geliştirmek, birbirimizi anlamak, davalarımızı savunmak, en önemlisi de eleştirel bilinci uzmanlaştırmaya çalışmak yolunda önemli adımlar olarak niteliyorsunuz. Eğer sizi yanlış algılama gibi bir durumum varsa, söylediklerimin tümünü geri almak kaydıyla diyorum ki; Bugün AKM hala yıkım tehdidi altında, kimse bu konuda gerçek bir söylem öne sürememekte diyorsunuz, haklısınız da. Ama siz biliyor musunuz ki benzer sebepler dolayısı ile bugün Muhsin Ertuğrul da artık yok, ve kimse o konuda da gerçek bir söylem öne sürememişti. Cummhuriyet de doğru dürüst savunulamamakta, biliyor musunuz ki benzer sebeplerle, ardı arkası kesilmeyen, sonu bir türlü gelemeyen tartışmalar, atışmalar, suçlamalar ve polemikler, birbirine düşmeler ve düşürülmeler sonucu, bir türlü "tek vücut" olamayan aydınların, entellerin, cumhuriyetcilerin, kalemleri, dilleri ve üslupları yüzünden... Kalıcı barış gerçekleştirilememekte, biliyor musunuz ki bu da ne tuhaftır ki benzer sebeplerle, daha büyük çapta, daha büyük coğrafyaları kapsayacak şekilde, daha çok insanı idare etmeye yönelik, ne kadar toprak o kadar servet ve dahi o kadar kuvvet yanılsamasının doğrultusunda, sonu bir türlü gelmeyen tartışmaların sonlandırılamaması ve özünde egosantrik çıkış noktalarına dayanan ve aslında "sudan" arzular, belki tutkular dolayısı ile... İçte ya da dışta kafa karışıklığı yaratılmakta, yine çok ama çok haklısınız, ama biliyor musunuz ki bu da benzer sebeplerle, tartışıp tartışıp bir noktaya varamamaktan kaynaklı... Lütfen yanlış anlamayın, bütün samimiyetimle içimi döküyorum. Tıpkı sizin yaptığınız gibi. Biz maalesef, ortak çıkarlarımız söz konusu olduğunda dahi, arena neresi olursa olsun tartışamaz, uzlaşamaz, kendi yarattığımız polemiklerin içinden çıkamaz bir toplum haline geldik de ondan... Aydınından cahiline, bürokratından köylüsüne, entelinden burjuvasına, akademisyeninden sokaktaki adamına kadar hem de... Dolayısıyla, bu çabanın gösterilmesi olarak nitelemiyorum ben bu ve benzer alanlarda yazılan satırlarca yazıyı, niteleyemiyorum. Çünkü aynı kurumun, aynı sanat dalının, sanatın insanları birbirlerini bu kadar acımasızca yerken, elde kalan maalesef hep sıfır oluyor sonuçta. Muhsin Ertuğrullar yıkılıyor, AKMler onarılamıyor, cumhuriyet savunulamıyor, kafa karışıklığı günden güne artıyor... Çünkü herkese açık olsa da olmasa da, bu ve benzeri platformlarda, kültürün gelişmesindeki en önemli araç olan dil, tabancasız-kansız da olsa, hepimizin beyinlerinde ve yüreklerinde en kötüsünü, dil yarasını açıyor ve insan ne yazıktır ki "sanatçı" da olsa zaafına yenilip karanlıklara doğru sürükleniyor... O yüzden doğru yerde miyiz, yoksa değil miyiz? Aynayı önce kendimize çevirmek gerekiyor. Sevgilerimle... |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|