| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Üniversite Tiyatro Hocaları Tercih Yapmak Zorunda Kalacak Adnan Tönel Geçen ay dillendirilen bir taslağa göre YÖK Kanunu’nda yapılacak değişikler ile Konservatuvar ve Güzel Sanatlar fakültelerindeki akademik sistemle ilgili devrim gibi kararlar alındı. YÖK, haftada bir kez bu kurumlara uğrayıp düzenli maaş alan kimi öğretim üyelerine “dur“ demeye hazırlanıyor… 12 Eylül darbesiyle kurulan YÖK, özgürce eğitim alan gençliğe "dur" derken, bir süre sonra da müzik, bale ve tiyatro eğitimi veren konservatuvarları kendine bağlamış ve özgür sanat eğitimini de not sistemiyle kamufle ederek üretici ve emekçilerini boyunduruk altına almıştı. Yanısıra geçen zaman içerisinde sahne sanatları dışında kalan diğer plastik sanatlar eğitimi veren kurumlar da kendi açmazları ile üniversitelere bağlanarak, Güzel Sanatlar fakülteleri olarak aynı çıkmazın içerisine sokulmuşlardı. Yıllar süren bu eğitim çıkmazı, bu bölümleri çiftlik gibi kullanan kimi hocaların da varlığıyla deneme atölyesini andırır haldeydi. Şöyle ki, yıllardır aynı oyunları hem tiyatrosunda hem de okuldaki öğrencilerine çalıştıran tiyatro duayenlerinden "böğğ" geldiği yetmezmiş gibi, bölümün meslek eğitimini veren bu hocaları öğrencilere hiçbir şey öğretmiyor, bir memur gibi derslere girip çıkıyor ve piyasada kendi ceplerine atabilecekleri "ekstraları" kovalıyorlardı. Sanırım, işini bilenlerin sahnelediği bu gözbağcı dumanı uzaklardan da görünmeye başlamış olmalı ki; dillendirilen taslağa göre YÖK Kanunu’nda yapılacak değişikler ile Konservatuvarlar ve Güzel Sanatlar fakültelerindeki akademik sistemle ilgili devrim gibi kararlar alınmak üzere. Halen büyük çoğunluğu Devlet Tiyatroları, Şehir Tiyatroları, Devlet Opera Balesi, özel tiyatrolar, reklam ajansları, grafik ajansları, müzik koroları, seslendirme stüdyoları, TV kanalları vb. sektörlerde çalışıp, devlet ya da özel üniversitelerin konservatuvarlar ve Güzel Sanatlar fakültelerinde tam zamanlı statüde kadrolu olarak çalışan, ancak bu kurumlara haftada bir ya da en fazla iki kez kez uğrayıp her ay maaşını düzenli alan alan öğretim elemanlarına, YÖK “dur” demeye hazırlanıyor. Bu arada, yerel seçimler sonrası yasalaşması her an beklenen taslağa göre; devlet ve vakıf üniversiteleri bünyesinde bulunan Güzel Sanatlar fakülteleri ve konservatuvarlarda kısmi zamanlı (ders saat ücretli) çalışan öğretim üyeleri de, isterlerse tam zamanlı statüye geçebilecekler. YÖK Başkanvekili Prof. Dr. İzzet Özgenç’in açıkladığı taslağa göre, adı geçen bölümlerde haftanın beş günü tam gün mesai yapılacak ve bu kadrolu öğretim elemanları, okul dışındaki düzenli maaş aldıkları işleri ya bırakacaklar ya da kendi özel işleri ile okuldaki görevleri arasında karar vermek zorunda kalacaklar. Yanısıra isterlerse dışarıdaki işlerine son verip, bu bölümlerde tde am zamanlı statülerini sürdürebilecekler. Ayrıca döner sermaye üzerinden ama okul adına dışarıya hizmet verip de para kazanabilecekler. Ancak, Konservatuvarlar ve Güzel Sanatlar fakülteleri bünyelerindeki kadrolu öğretim üyeleri mesai saatleri dışında sadece haftasonu döner sermaye geliri üzerinden dışarıya hizmet verebilecekler ve mesai saatleri içinde aldığı ücretin yüzde 50 fazlasını alacaklar. Bu sistemle öğretim üyeleri net maaşlarının 2 katına kadar maaş alabilecekler. Döner sermayeden sadece konservatuvarlar ve Güzel Sanatlar fakülteleri değil bütün yükseköğretim kurumu yöneticileri ve gelir sağlayanlar, katkıları ölçüsünde adil bir şekilde pay alacaklar. GSF ve konservatuvarlardaki, araştırma görevlileri ise doktorasını bitirdikten sonra aynı üniversitede en fazla 2 yıl araştırma görevlisi olarak çalışacak. Bu sürede başka bir üniversitede öğretim üyesi olarak çalışamayacaksa görevine son verilecek. Doktorasını tamamladığı üniversitenin dışında bir üniversitede 2 yıl görev almadan ise aynı üniversiteye dönülemeyecek. Bu plana göre akla gelen isimler arasında, hem tiyatro bölümlerinde kadrolu gözüken hem de özel kurumlarda sanat yönetmenliği yapan ve çelişki oluşturan öğretim üyeleri arasında; Haliç Üniversitesi Konservatuvar Tiyatro Bölümü’nde tam zamanlı statüde kadrolu görev alan Doç. Müşfik Kenter (Bakırköy Belediye Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni) ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nde tam zamanlı statüde kadrolu görev alan Prof. Zeliha Berksoy’un (Beşiktaş Belediyesi Kültür Platformu Genel Sanat Yönetmeni) tercih haklarını hangi kurumlardan yana kullanacakları merakla bekleniyor. Adnan Tönel Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet can dogan - ( 5/8/2009 ) sevgili ebru, açıkçası bunca isimden yoksun bir yazıyı hüzünle okudum... işini sahnede yapmaya heveslenen müstakbel bir meslektaşımın notunun kırılmasından korkup olur olmaz herkesi bühtan altında bırakması yüreğimi burktu... not alınca mezun olunuyor ama oyuncu olunamıyor neticede... Ebru S. - ( 5/7/2009 ) Eveet,kesinlikle doğru. Bir yıl boyunca aynı oyunu çalışıyoruz. Ancak hocamız provalara gelmeyen bir öğrenci olunca ya da bir konu aksayınca oyunu kaldırıyor. Ve biz de 1 yıl boyunca hazırlandığımız oyunu sahneleyemiyoruz. Zaten meslek derslerinde 4 yıl boyunca hep aynı şeyler öğretiliyor. Aynı ses egzersizleri, aynı tonlama, aynı beden hareketleri. Örneğin tiyatro bölümündeki dans hocamız 4 yıldır tango öğretmeye çalışıyor.Derse geliyor,kasedi teybe koyuyor.ve aynı hareketleri 4 yıldır yapıyoruz.Üstelik biz niye tango yapıyoruz anlamış değilim.Diğer meslek hocamız da, 3 yıl önce çalıştırdığı bir oyunu bu yıl bizimle çalışıyor. Bu oyunu ayrıca kendi tiyatrosunda da oynadığı için iyi bildiğini söylüyor.Özellikle bölüm başkanlarının okula hergün sabahtan akşama kadar gelmesi gerekir.Bizimle ilgilenmesi gerekir.Ama kendi yerine asistanı okula gönderiyor. Neymiş o bize koçluk yapıyormuş. Biz de inandık yani.O okula gelmediğinde seslendirmeye, dublaja gittiğini ya da sinema filminde oynadığınıı duyuyoruz. Bizekötü örnek oluyor bu türde hocalar. O nedenle umarım YÖK bu türde bir düzenleme yapar da, biz de kendimizle ilgilenecek bölüm başkanları buluruz.Onlar da kazandıkları parayı hakederler. Bu bilgileri buradan yazıyorum. Çünkü gerçekleri maalesef açıkladığımızda huysuzluk ve alınganlık yapıyorlar,notumuzu kırıyorlar. Ebru S. - ( 5/10/2009 ) Sayın Can Doğana. Hariçten gazel okuyorsunuz.Daha cesur olun ve sizde lafları ağzınızda yuvarlamadan aççık seççik söyleyiverin. MSM ya da K.Hasta öğretmenlik yaptıysanız az buçuk tiyatro öğretmenliğin ne kaymaklı bi iş olduğunu bilirsiniz. ama sanırım siz Orhan Alkayanın yönettiği şehir tiyatrosunda memursunuz, daha fazla konuşmamalısınız. Özgürleşirseniz sizden de altın damlalar damlayabilir. Melih - ( 5/13/2009 ) Ebru arkadasımızın soyledikleri dogru ama onemli olan su bu bahsettigimiz durum istanbuldaki butun üniversitelerin tiyatro bolumlerinde boylemi yani okulun kalitesini kastediyorum. mesela Eru arkadasimin bu bahsettigi durum sadece kendi okulundami yoksa tum istanbuldaki okullardami boyle bu konuda bilgi sahibi olmak lazim cunku genelde boyleyse durum gercekten vahim demektir.Bunun arkadasimiz okulunun adini yazarsa bende sevincem cunku tiyatro okumak isteyen biri olarak bu konuda bilgi sahibi olmak istiyorum acikcasi merak ettim ! Öğrenci - ( 5/9/2009 ) Çok haklısın Ebru Bir de şu var mesela kendi geç gelip neden dağınıksınız diye bağırıp çağıran hocalar da var. Sonra saat 10 da gelip neden burada 9 da kimse yok diyenler var ahhahah çok komik ama S leri tıslayan Her gün ses egzersizi yapmalısınız diyen ama ağzını açtığında çatlayan R leri kullanmayan Hangi heceler uzun hangi heceler kısa söylenir bilmeyen diksiyon hocaları var okula gelmeyenlere sinirleirni gelenlerden çıkaran ama iki hafta sonra o gelmeyenlere imza attırarak kalmalarını önleyen hocalar da var... Haluk Işık - ( 5/18/2009 ) "Öğrenciler haklı olarak yakınıyor", "Kimse durumu üstüne alınmıyor", "Öteden beri, bilinmesine rağmen konuşulmayan konular, salkım saçak ortaya saçılıyor"... Satırbaşlarını daha da uzatmak olası ve ne yazık ki doğru! "Bir an önce kaldırılması gereken YÖK" tarafından alınan önlemler de, çözüm için DEVRİM olarak adlandırılıyor. Bu vahim bir çelişkidir, bu çırılçıplak yakalanılmış bir fotoğrafın ta kendisidir. AYDIN olmak mı demiştiniz? Haluk IŞIK Didem - ( 2/10/2010 ) Doktorların ki gibi oldu desenize.Benim iş ahlakı görüşüm,İşini ya yapacaksın ya da yapmayacaksın.Devlet kurumlarına tabiriyle kapak atmaya çalışıp,devlet kurumunda arkalı bir yer edindikten sonra,oradaki görevlerini nasıl olsa karışan görüşen yok,yerim sağlam diyerek aksatmak bir kenara yarım yamalak yapan,karşısındaki hizmet vereceği insanlara,sanki bu işi kendisine zorla yaptırıyorlarmış gibi bir izlenim yaratıp,burnundan getire getire iş yapan,hatta keyfiyen yapmayan,işini sunacağı insanlarla iletişim safhasındayken,sanki çalışan değilmiş de karşındaki -(halktan)-kişiye Tövbe Haşa huzuruna çağırmış gibi tavırlar takınan ve öyle hissettiren,sonra da her daim maaşlarına zam zam zam için (nedense hep azdır)acıtasyon ve isyanlarda rol almaktan geri kalmayan sözde insan çoğunluğu,bu ülkede azınlığa düşmediği sürece ne yaparlarsa yapsınlar iki taraftan birinin hep canı sıkılacaktır.Bakın burada bahsettiğim sadece konu edilen (genelde ekmeğin yağlısını,ballısını bunlar yiyor diye anılan)meslek ünvanları daha etken olanlar değil,temizlik görevlisinden tutun,büro memuruna vb.vs.yani tamamıyle bütün çalışanlardır.Kamu ve özel kuruluşların iş kanun ve geçerliliği arasındaki farkın en aza indirgenmesinden önce ,bireysel olarak insaların nerede ne yapıyor olurlarsa olsunlar en güzel ibadet hizmettir bilincini o kafalarına yerleştirmeleri gerekir.Arkadaşlar binbir aşamalı sınavlar sonucu girilen devlet üniversitelerindeki öğretim görevlilerinin kaçının hizmet vereceği ders ile diplomaları,deneyimleri uyuşuyor?Nereden,nasıl getirildiği değilde bir şekilde hesaba yatıp yatmadığı esas alınan harç sistemi ile bitirilen okullardan alınan diplomalar ile daha sonra yapılan -iş-lerin hangisi birbirini tutuyor?!.İnsan iki yerde çalışabilir,daha fazla yerde de çalışabilir fakat bu durum çalışan kişi değil de, çalışmaların ulaşacağı kişileri olumsuz etkiliyorsa burada bir sorun var demektir.Bu konu üzerine söylenilecek,yazılacak çok şey var,kimse kimseyi peşinden koşturmadığı sürece insanların üretim,kazanım durumlarını kısıtlayamazsınız.Bu kararın değerlendirmesi zamanla taraflarca tecrübe edildikten sonra geçerliliğini kazanacaktır.Yasa herkese,her zaman değişkenlik göstermeksizin uygulanıyorsa yasadır.Kural uyulduğu sürece kuraldır.Belirttiğim gibi iyi midir,kötü müdür,duyurulduğu gibi mi işlenecektir,kimin gerçekten işine yarayıp,kimin düzen sandalyesinin bacağını sekteye uğratacaktır?..Bu soruların cevapları zamanla tecrübe değerlendirmesi sonucu belirginleşecektir... |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|