| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Kalplere Fısıldayan Adam: Robert Redford Rengin Uz Hollywood’un efsane aktörü Robert Redford’un yolu İstanbul’a düştü ve yıllardır onun hiçbir filmini kaçırmayan ben, kendisiyle tanıştım, koluna girip fotoğraf bile çektirdim! ‘Olamaz! böyle bir adam bırakılır da, seni ona parayla satan kocaya dönülür mü?’…Öylesine bozulmuştum ki buna benzer bir cümle yüksek sesle çıkıverdi ağzımdan! ‘Ahlaksız Teklif’ filminin sonunda. Yanımda oturanlar gülmeye başladı. Hiç istifimi bozmadım. Yıl 1995’ti sanıyorum. Finali ile beni çileden çıkaran Adriane Lyne’ın ünlü ‘Indecent Proposal/ Ahlaksız Teklif’ filmini anımsamayanlar için kısaca özetliyorum; Demi Moore ve kocası Woody Harrelson, daha iyi bir yaşam için Las Vegas’a giderler. Koca kumarda bütün parasını kaybeder. Milyarder iş adamı Robert Redford da adamdan bir geceliğine karısını ister, bir milyon dolar karşılığında. Doğal olarak, kadın bu ilişkiden etkilenir ve birliktelikleri tek geceyle sınırlı kalmaz. Ama sonunda, bizim Robert kadının ona hiç bir zaman kocasına baktığı gibi bakamayacağını anlayınca,aşkını içine gömer ve sevdiği kadından vazgeçer! Robert Redford ‘Ahlaksız Teklif’de karizmasının doruğunda, üstelik bu kadar güzel bakan bir adam, sıradan bir koca için nasıl terk edilir! Hollywood’un kült aktörü Robert Redford denince aklıma öncelikle ‘Ahlaksız Teklif’ filminde gösterdiğim bu tepki gelir. Ve işte, yıllardır hiçbir filmini kaçırmadığım, sadece oyunculuğunu değil, hayata karşı duruşunu da her zaman takdir ettiğim Robert Redford İstanbul’da ve tam karşımda oturuyor. Artık 75 yaşında. Olsun. Evet yüzü kırışmış, saçı boya olabilir ama hiç önemli değil. Bu adamda başka bir şey var, yılların ondan alamadığı; filmlerinden aşina olduğum gülüşü, mağrur ama mütevazı duruşu, insanın içine işleyen derin bakışları hep aynı. Güzel bakan insanlar güzel yaşlanıyor diye düşünüyorum. Zaten o sinema kariyerini, yakışıklılığı üzerine kuranlardan değil. İnceliyorum karşımda oturan dev aktörü, aslında tam da hayal ettiğim gibi. Ahlaksız Teklif filminde onu en çok beyaz takım elbisesi ile anımsıyorum. Bu kez, spor bir şıklığı var, siyah bir gömlek ve jean pantolon giymiş. Boyu uzun değil ama çok ince. Saçlar yerli yerinde. Her zamanki gibi cool! Yani her zaman görmedim tabii ama biliyorum öyle olduğunu. Beni hiç yanıltmıyor. Bir ara sanki önündeki kağıda resim yapıyor gibime geliyor, Paris’te Ecole des Beaux Arts’da resim eğitimi almış ve hobi olarak resim yapmayı seviyor ya bana öyle gelmiş olabilir. Keşke benim resmimi yapsa!!! Diğer konuşmacılardan sonra sözü Redford alıyor. Heyecan katsayım giderek artmakta. İşte onun o çok sevdiğim sesi. Simültane tercüme için kulaklık dağıtıldığının bile farkında değilim. En ön sırada tam onun hizasındayım ve gözlerimi dikmiş bakıyorum. Robert’in dikkatini çekmiş olmalı ki bir ara o da bakıyor bana, aman Allahım biz şimdi göz göze mi geliyoruz!!! Ayağıma bir şey takılıyor, cüzdanım yerlerde, kalemim başka bir yerde, ceketim kaymış gitmiş…Basın toplantısındayım arada bir not alıyım diyorum ama hayır dikkatimi dağıtmaya hiç mi hiç niyetim yok. Ben bir daha Robert Redford’u nerede bulurum? Tabii beni Sundance Film Festivali’ne davet etmez ise! Secret mi yapsam? Bu arada çektiğim daha doğrusu çekmeye çalıştığım fotoğrafların renkleri bir garip! Ben boşuna mı fotoğraf kursuna gittim? Sundance Channel ile ilgili konuşmalar, sorular yanıtlar…Önceden belirtildiği gibi toplantı kısa sürecek. Bu kadarına da şükür ama ah nasıl istiyorum birlikte bir fotoğraf çektirmeyi. ‘İstanbul’a ilk kez mi geldiniz? Türk Sineması hakkında bilginiz var mı? gibi klasik sorular yöneltilirken, içimdeki şeytanın sesine kulak vermemeye çalışıyorum. Çünkü o şeytan ‘Sorsana acaba o da bozulmuş mu Demi’nin onu terk etmesine diyor!’ Yok daha neler. Rezil olurum Hollywood’un efsane aktörüne. Kendime yakıştığını düşündüğüm bir başka soru hazırlıyorum kafamda:’ Al Pacino, Dustin Hoffman gibi büyük aktörler için tiyatro sahnesinin yeri ayrı. Sizin tiyatro ile aranız nasıl?’ Amerikan Dramatik Sanatlar Akademisi’nde oyunculuk eğitimi aldığını, sanat yaşamına Broadway’de Sunday in New York oyunu ile başladığını biliyorum.Yine Broadway’de Neil Simon’un ünlü oyunu ‘The Barefoot in the Park/Parkta Çıplak Ayak’ da kendini gösteren Redford, bu sevimli romantik komedinin film versiyonunda Jane Fonda ile oynadı. Ben Robert’a kitlenmişken, üç sorudan sonra basın toplantısı sona eriverdi… BAŞROLDE KARİZMA Hayal görmedim değil mi? Bu ılık sonbahar gününde toplantının yapıldığı otelden çıkıp bahçedeki banka oturuyorum. Gündelik yaşantıma hemen dönemem, biraz daha kalmam gerek Robert Redford’la. İlk tanıştığımız günlere doğru bir yolculuk yapıyorum. Butch Cassidy and the Sundance Kid /Sonsuz Ölüm’le başlayan birlikteliğimiz yıllardır sürüp gidiyor: Ben sinema koltuğunda o beyazperdede! Barbra Streisand’la oynadığı ‘The Way We Were/ Bulunduğumuz Yer’ geliyor birden aklıma. Gencecik ve çok yakışıklı. Sonra, The Great Gatsby/Muhteşem Gatsby, Meryl Streep’le karşılıklı döktürdükleri ‘Out Of Africa/Benim Afrikam’, Havana, Sneakers/Şifreciler’ ve atlarla konuştuğu, bugün bile kare kare anımsadığım ‘The Horse Whisperer/ Atlara Fısıldayan Adam’. Spygame/Casus Oyunu,The Three Day of the Condor/ Akbabanın Üç Günü, All the President’s Men/ Başkanın Bütün Adamları’nı Robert Redford için seyrettim ve iyi ki de seyrettim. The Last Castle/ Son Kale’de canlandırdığı General Eugene İrwin rolünü hiç unutmadım. ‘Up Close and Personal/ Çok Yakın ve Özel ’ filminde Jon Avnet’ti Redford, kabına sığamayan televizyon gazetecisi. Michelle Pfeiffer ona aşık olmakta o kadar haklıydı ki. Kariyerinde hiçbir zaman yakışıklı romantik aşık rollerinin arkasına sığınmadı, canlandırdığı rollerde risk almayı sevdi ve hepsine özgür ruhunu ve karizmasını taşıdı. İçindeki aktörü koruyabilmek için kamera arkasına geçti. Onca başarılı rolü için ondan oyunculuk Oscar’ını esirgeyen Akademi-aslında umurunda da değildi- 1980’de Ordinary People/ Sıradan İnsanlar ile ‘En İyi Yönetmen Oscar’ına layık gördü. Yönetmenlikteki başarısı, The Milagro Beanfield War/Milagro Beanfield Savaş, A River Runs Throught/ Bizi Ayıran Nehir ve Quiz Show/Şike ile devam etti. Akademi, efsane oyuncuya, 2002’de Onur Odülü verdi. DOĞANIN İÇİNDE BİR YAŞAM 1980 yılında, bağımsız sanatçıları keşfetmek, onların yaratıcılığını desteklemek ve şans vermek için Sundance Film Festivali’ni kuran Redford, düzene karşı olan özgür duruşu ile bu festivali sadece ABD’nin değil dünyanın en büyük ve saygın bağımsız film festivali haline getirdi. Robert Redford, bununla da yetinmedi,festivali daha çok insana ulaştırmak amacıyla 1996’da Sundance Channel’i kurdu. Tıpkı, enstitü ve festival gibi, kanal da adını Robert Redford’un efsane filmi ‘Butch Cassidy and the Sundance Kid’ deki karakterinden alıyordu. Hollywod’un bu anlı şanlı aktörünün İstanbul’da oluşunu da Sundance Channel’e ve dolayısıyla da Digiturk’e borçluyuz. Bağımsız film ve özgün belgesellerin kanalı Sundance Channel, Fransa, Kanada, Belçika, Hollanda, Polonya, Güney Kore, Singapur ve Yunanistan’dan sonra artık Türkiye’de de izlenebilecek. Robert Redford, sadece bir oyuncu, bir yönetmen, bir yapımcı değil. O, dünyada olup bitenlere, politikaya, insan haklarına, özellikle de çevreye duyarlı bir adam. 1970’lerin başından beri Doğal Yaşamı Koruma Derneği’nin üyesi. Los Angeles’ın kaosundan kaçıp ABD’nin orta batısındaki Utah eyaletine yerleşmesi de bu yüzden. Utah dağlarında, doğanın ve sanatın içinde yaşıyor. 2010’da sinema ve çevreye yaptığı katkılarından dolayı, Elysee Sarayı’nda, Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’ın elinden Fransızların ünlü Legion d’Honneur ödülünü aldı. Özel hayatının bilinmesini pek sevmiyor. Ona da bu yakışır! Edindiğim bilgilere göre, üç çocuğunun annesi, ilk eşi Lola ile 20 yaşındayken evlendi. 28 yıl evli kaldıktan sonra yolları ayrıldı. 7 torun sahibi. İstanbul’da kendisine ressam olan ikinci eşi eşlik etti. Kadınlarla arası her zaman iyi olan Redford’un uzun süreli evlilikleri nasıl götürdüğü ise sır! İngiliz Empire dergisi tarafından film tarihinin en seksi 100 yıldızı listesinde 4. (1995) olan Robert Redford’ı çok yakından gördükten sonra kendimce bir unvan da ben vermek istiyorum-kendisinin haberi olmasa da- ve onu Amerikan Sineması’nda tüm zamanların en karizmatik aktörü (Fransız Sineması’nda Alain Delon) ilan ediyorum! Tanışmak ve birlikte fotoğraf çektirme isteğim bir gün sonra İstanbul Modern’de, Digiturk’un, aktörün onuruna düzenlediği kokteylde gerçekleşti. Bir cesaret yanına gittim, kendimi tanıttım, tüm filmlerini izlediğimi, onu çok beğendiğimi, İstanbul’da olmasından büyük mutluluk duyduğumu söyledim, bir çırpıda…Şaşırdı ve gülümsedi. İçimdeki şeytana ise uymadım! Rengin Uz Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|