Erkek Yazarın Gözüyle Kadının Özü: Düğün Şarkısı
Üstün Akmen
“… Herkes çevresinde havuzun. Soluksuz, suskun, gelin ve damadın yolunu gözlüyor herkes. Derken açık renk bir Limuzin yaklaşıyor uzaktan. Ansızın bir ses yükseliyor kalabalığın arasından. ‘Geldiler’… (Civan Canova-“Oyunlar 1”/ Cinius Yayınları-Mart 2011/Sayfa 176).
Civan Canova’nın yazıp yönettiği İstanbul Devlet Tiyatrosu yapımı “Düğün Şarkısı”nın ilk tablosu, Kadın’ın az önce gördüğü düşü sayıklar gibi anlatışıyla açılıyor.
Oyun açıldıktan sonra, ışıltılı gelin arabasının zaman içerisinde balkabağına dönüşme olasılığının neden olduğu korkular, tedirginlikler yaşanıyor, yetmiş dakikalık oyun süresince “herhangi bir kadın”ın mutluluğu yaşaması ya da mutluluğu yitirme ürpertisi anlatılıyor.
Bu ürperti sadece kadınlara mı özge?
Değil elbette!
Bunun da altı çiziliyor.
Kadın olsun, erkek olsun izleyicinin kendi duygularını özümsemesi, duygularını imbikten geçirmesi sağlanıyor.
Oyuncu Berrin Akhasanoğlu, Kadın karakterinin dışında, temsil süresince görünmeyen Baba, Anne, Kız Kardeş, Öğretmen, Sahne Öğretmeni, Genç Sevgili gibi karakterleri de seyircisine benimsetiyor.
SEVMEK, SEVİLMEK, DOKUNMAK
Civan Canova, “Düğün Şarkısı”nda bir yazar olarak, hem de erkek gözüyle; kendisinden daha olgun entelektüel bir erkekle evlenen genç bir kadının duygularını, iç dünyasını, beklentilerini, “iştiyaklarını” süzgeçliyor.
Karı-kocanın eriyen, tükenen ilişkileri içinde, evliliğin yalnızca mekânı paylaşmaktan öte, bir başkasıyla yaşayabilme sanatı ve bazen de hayatta kalabilme mücadelesi olduğunun altını çizerken, kadını yok saymıyor, yüceltiyor; yetinmiyor kadın karşısında bir anlamda saygı duruşunda bulunuyor.
Erkek merkezli hegemonyaya karşı çıkıyor.
Sevmek, sevilmek, dokunmak gibi insancıl gereksinimlerin karşılanmadığı / karşılanamadığı ilişkilerde bireyin neler yaşadığını öykülüyor.
Kadının, sevdiği adama olan sevgisini, ilgisini kutsallaştırıyor.
MANTIK HATALARI
Eserin sonrasında, (daktilo ile bilgisayarın aynı masada olması-age: Sayfa 190, kocanın şampanya getirmek için resepsiyona inmesi-age: Sayfa: 194 gibi mantık hataları görmezden gelinirse) öyküsünü düşünülmemiş olaylar, öngörülmemiş durumlar, akla getirilmemiş sonuçlar arasına sürüklüyor.
Anlattığı öyküyle bilinçaltımızı çimdikliyor, her birimizin içini kemiren kemirgen korkuları, çekirge sürüsü gibi içimizi basan kuşkuları, gizemli sırlarımızı, amaçlarımızı, sonu gelmeyen özlemlerimizi, kendimizden bile esirgediğimiz, sinsi sinsi derinliklerimize gömdüğümüz yaşamımızdaki duygusal kesitleri ortaya çıkarıyor.
CANOVA’NIN MALZEMESİ
Civan Canova, yazdığı oyununun rejisini yaparken de, tiyatronun alanının psikolojik değil, plastik ve fiziksel olduğunu göz ardı etmiyor.
Tiyatronun fiziksel dilinin, sözcüklerin diliyle aynı psikolojik çözümlemelere ulaşmasını sağlıyor.
Elindeki malzeme de “ehven” doğrusu!
Duyguları ve tutkuları sözcükler gibi dile getirtiyor.
Oyuncusuna yazılı metindeki sözcüklerin üstlenemediği, jestlerin ve uzamdaki dilin niteliklerini taşıyan her bir şeyi, sözcüklerden daha açık ve de seçik bir biçimde seyircisine ilettiriyor.
YARATICI KADRO
Tuba Karabey’in dans düzeni pek klasik, ama kötü değil.
Nejat Karaorman’ın ışık tasarımı da iyi de, keşke ters ışıkların renklerini fon kullanmasında kullandığı renklerden oluşturmuş olsaydı diyeceğim.
Işın Mumcu’nun dekor tasarımı yazarın yazılı betimlemesine uygun ve zevkli.
Medine Yavuz Almaç, kostüm tasarımında metni yorumlayan ana hareket noktasını bulmuş
OYUNCULUK
Fiziksel ve psikolojik yönelimlerden oluşan oyun üslubunu fevkalade oluşturan Berrin Akhasanoğlu’nun oyunculuğu için fazla lafa gerek bulunmuyor.
Oyun üslubunu pek güzel oluşturmuş.
Kimi sözcükleri (örneğin: “Şahane”) yanlış söylüyor, ama canlandırdığı karakteri derinlikli fiziksel devinimlerle biçimlendiriyor.
Berrin Akhasanoğlu, sezonun “iyileri” arasında kendisine yer ediniyor.
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...