| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
7. GSM Amatör Tiyatro Festivali 2. Günü İzlenimleri Savaş Aykılıç Bu gün de bugün izlediğim iki oyun üzerinden “amatör tiyatro” kavramını irdelemeye çalışacağım… 1.) KADİR HAS ÜNİVERSİTESİ TİYATRO TOPLULUĞU , SERMET ÇAĞAN’IN “AYAK BACAK FABRİKASI” oyununu “KADİR HAS ÜNİ. REJİ BİRİMİ” ortak yönetimiyle ve hayli ilginç bir “grotesk” (yoksa “krotesk” :) mi demeliyim ) bir yorumla sahnelediler. Ne demek istediğimi açacağım ama daha önce gençliğimin eski amatör günlerinden söz etmek istiyorum biraz. Böylece ileri sürdüğüm düşüncelerin kaynakları daha iyi anlaşılır diye düşünüyorum. İDEALİZM VE AMATÖR TİYATRO VE BÜO MODELİ Bunun cevabı için isterseniz şöyle böyle on beş yirmi yıl öncesine dönmek gerekiyor. Tiyatroya ilk başladığım yıllar…Bilsak Tiyatro Kursları…Mehmet Ergenlerle , Önder Güvençlerle , Eşber Çeliklerle , Kadir Çıtaklarla “Boğaziçi Üniversitesi Tiyatro Festivalleri”ni kaçırmamaya çalışıyoruz… (Aman Yarabbi ! Ben de “benim zamanımda” ve “benim gençliğimde” diye başlayan cümleler kurmaya başladığıma göre ya gerçekten yaşlanmaya ve hatta bunamaya ya da kendimi bir şey sanmaya başlamışım demektir ! Melami Pir’i -annemin amcası- Hasan Özlem Efendi rahmetli görse beni nasıl da ayıplardı , alçakgönüllü olmayı unuttuğum için !) OKSFORD , CHAMBRİDGE VE BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ Boğaziçi Üniversitesi o yıllarda bana bir “Okford” , bir “Chambridge” gibi geliyor -ki hala da öyle gelir- özellikle tiyatrosuna gitmek , oradaki dostlarla sohbet etmek büyük bir zevkti. O yıllarda BÜO’dan izlediğim “Replikler” , “Trolius ile Krisseda” -ki yönetmeni (günümüz sinema yazarlarından) Mehmet Acardı- hiç unutamam. W. Shakespeare’nin bu az bilinen oyununu İstanbul tiyatrolardan birinde -yanılmıyorsam- Mustafa Avkıran rejisi ile daha yakın zamanlarda ancak oynanabildi. Hele BÜO Festivaline Ankara’dan katılan ODTÜ Oyuncularının oynadıkları “Ölüleri Gömün” oyunu vardır ki beni derinden etkilemiştir. Bu oyun da İstanbul DT’de Coşkun Büktel çevirisi ve Şakir Gürzümar rejisi ile prova aşamasında iken ne yazık ki kaldırıldı. “Replikler” ise BÜO’nun doğaçlamalarla ortaya çıkardıkları deneysel bir oyundu. O yıllarda üç amatör tiyatro festivali çok önemli idi . Bunlar İstanbul BÜO ve SARIYER ile Ankaradaki ODTÜ Tiyatro Festivallari idi. Bu festivallar gündemi belirler , en çok bu tiyatroların oyunları konuşulur tartışılırdı. Neden ? Çünkü bu sözde amatör tiyatrolar kurumsal veya özel tiyatroların asla oynamaya yanaşmadıkları dünya tiyatro klasiklerini veya politik oyunları son derece profesyonel bir şekilde , sıkı bir araştırma ve dramaturji çalışmasından sonra ve son derece titiz bir şekilde sahneye getiriyorlardı. Antimilitarist “Ölüleri Gömün”ü oynamak bugün bile “benim” diyecek tiyatroların uzak durdukları bir oyun. B. Brecht’in “ Man ist Man” (Adam Adamdır) BÜO’da sahne alalı yirmi yıldan fazla oldu , o günden bugüne oynayacak gruba rastlamadım. Kısaca o yıllarda BÜO , ODTÜ ve SARIYER Amatör Tiyatroları amatör tiyatro tarihimizde bir zirve idi. Onlar her şeyden önce “Politik Tiyatro”ya inanıyorlardı. Devrimciydiler…Yenilikçiydiler…Deneyselciydiler…Öncüydüler…(Diğer tüm amatör tiyatrolara) örnek ve modeldiler …Bu yüzden de kurumsal ve profesyonel tiyatrolardan en az yirmi sene öndeydiler… Bazan oyun öncesi BÜO salonuna erken girer “bu salonda bir zamanlar Cevat Çapanlar, Alp Yalmanlar, Beklan Alganlar, Engin Cezzarlar, Metin Akpınarlar, Genco Erkallar oyunlar oynadılar ” diye düşünür , hayallere dalardım… İşte benim için amatör olmak bu demek… Şimdi gelelim “AYAK BACAK FABRİKASI”na… “AYAK BACAK FABRİKASI EFSANESİ !” Tiyatro 70 dergilerinde bu oyun hakkında o kadar çok yazı okudum ki gözümde büyüdükçe büyüdü…Deneysel , grotesk bir oyun…Sermet Çağan’ın pek çok bilim adamı , siyaset bilimcisi , sosyolog , psikolog vb. uzman ve akademisyenlerle ortaklaşa çalışarak yazıp hazırladığı efsane bir oyun… Geçtiğimiz yıllarda Trabzon DT’den ve Coşkun Irmak rejisi ile izledim. Benim için büyük bir hayal kırıklığı oldu ! Hiç izlemese idim de efsane yaşamaya devam etse idi içimde ! Hayır , oyunculuk ve reji belli bir çizginin üstündeydi , hatta şarkılar üç-dört sesle –kanon yapılarak söyleniyordu ama yine de hayallerini kurduğum oyunun çok altında kalmıştı. Bunun nedeni oyunun altta olması değil benim beklentilerimin çok üstte olması idi. Oyun ne anlatıyor ? “Varlık içinde neden yokluk yaşadığımız sorusunun cevabını” . Oyunun öyküsü her şeyi anlatıyor : Bir masal diyarında buğday ve beyaz ekmek üretimi yüzünden ülkede bir bolluk ve bereket yaşanmaktadır. Ülkenin zenginleri bu mutluluğu ve huzuru halka çok görürler. Çünkü onların elinde buğdaydan çok da ha ucuz olan ve yiyeni zamanla sakat bırakan hayvan yemi kara toğum vardır. Bu egemenler kilise papazını yanlarına çekerek buğday yemeyi yasaklatırlar. Halka bir duyuru yapılır ve bir buğday tanesine dört tane kara toğum ile değiştireceklerini açıklarlar. Kutsal gölün balıklarının yenmesi bahanesiyle halkın elindeki bütün buğday ucuza kapatılır ve oligarşinin elindeki kara toğumlar elden çıkarılarak halka kazıklanır. Kara toğum yiyen halk bir süre sonra hastalanarak düşünme ve yürüme zorlukları çekmeye başlar. Bunun üzerine yöneticiler bir “Ayak Bacak Fabrikası” kurarak ürettikleri ayak ve bacakları halka dağıtırlar. Ancak bu takma bacaklar takanlara uymaz ve bunları takanlar ya geri geri yürümekte , ya yere düşmekte ya da olduğu yerde dönmelerine neden olarak insanları iyice sakatlarlar. KADİR HAS ÜNİVERSİTESİ YORUMU Reji Birimi , oyunun yazarı Sermet Çağan’ın grotesk biçemine uygun olarak grotesk bir biçemle sahneye taşımışlar. Bunun için abrtılı , karikatürize bir oyunculuk tercih edilmiş. Sirklerdeki palyaço oyunculuğu , çeşitli varyete numaraları , şakalar , danslar ve şarkılar ile bu biçem zenginleştirilmiş. Not : Palyaçoların çocuksu –çarpık konuşmaları groteski belirginleştirirken oyunun politik anlamının ancak lafların anlaşılabilmesi ile mümkün olduğu unutulmamalı ; laflar o abartılı biçemin içinde de olsa sözler iyi artıküle edilmeli ve kesinlikle anlaşılmalı ; lafların sonları yutulmamalı ve önceden partnerlerinize bildirmeden doğaçlama yapılmamalı. Zira seyir ritim bozulabiliyor azda olsa. Ayrıca Öküz ile diğer oyuncuların ses balansları (dengeleri) iyi ayarlanmalı , öküzünki çok üstte olmamalı. Papaz tiplemesi çok iyi ama özellikle cümle sonları yenmemeli , anlaşılmalı. Oyunun yorumu , yorum sınırlarını çoktan aşmış , gelmiş bir yeniden yazmaya dayanmış. Güncel göndermeler ; loto-toto/horoz yarışları , televizyonda izleyeni aptallaştıran programlar , sanatçılar ve reklamlar ile oligarşinin ve sistemin halkı nasıl kandırdığının ve hasta ettiğinin altı çiziliyor. Sermayenin nasıl banka , İMF , kilise , politikacı ve yöneticiye dönüştüğü açıkça vurgulanıyor. Yorumda ana vurgu halkın nasıl sömürüldüğü izleği üzerine kurulmuş. Yorumda merkeze oyunun bu politik duruşu alınmış. Bu yüzden olsa gerek oyundaki aşk hikayesi Trabzon DT’nin aksine ikinci hatta üçüncü plana atılmış. Öküz sık sık lafa karışarak öküzlükleri ile hem güldürüyor hem de ince şakaları ile düşündürmeyi sağlıyor. Sermayeyi oynayanların bayan olması hiç yadırgatmıyor çünkü vurgu onların cinslerinde değil tavır ve zihniyetlerinde… Oyun sonrası Kulübün kurucularından (aynı zamanda benim GSM-Reji mezunu eski öğrencim ) Mehmet ile ayaküstü söyleşiyor ve oyun ile ilgili kendisinden bilgiler alıyorum. Oyunu oynayan aynı ekip oyundan sonra dekoru toplayıp Galatasaray Tiyatro Festivali’nde bu akşam aynı ekiple sergileyecekleri ikinci oyunları Sart’ın “Gizli Oturum” unu oynamaya yetişecekmiş. Bitmedi. Bugün oyunculardan biri acil bir sağlık sorunundan gelememiş ama oyun hiç aksamadan oynanmış. Rollerde kaydırma yapılmış ama bizim ruhumuz bile duymadı. HERKESİN HER ROLÜ ÇALIŞTIĞI VE EZBERLEDİĞİ ÖRNEK BİR SİSTEM Bunu nasıl başardıklarını sordum. Sistemi böyle kurmuşlar ! Üniversitenin Tiyatro Klübü’nde sistem herkesin her rolü çalışması ve ezberlemesi imiş. Böylece her şartta oyunlarını oynayabili-yorlarmış. Amatör tiyatrolarda çok sık rastlanan oyuncunun oyuna gelememesi durumunda oyun iptalinin önüne geçmenin yolunu bulmuşlar. Bence bu sistemi ani oyuncu rahatsızlıkları yüzünden sık sık oyun iptal eden kurumsal tiyatrolar da örnek almalı. Gelin de bu çocuklarla gurur duymayın… 2.) KÜLTÜR ÜNİVERSİTESİ TİYATRO TOPLULUĞU , TURGUT ÖZAKMAN’IN -bir gençlik oyunu klasiği olan- “AH ŞU GENÇLER”i –DT rejisörlerinden- ZAFER KARAOKAY yönetiminde sergilediler. Aynı üniversitenin bir de “Tiyatro Oyunculuğu Bölümü” var. Bu o değil. Bu oyun anladığım kadarıyla , KÜLTÜR ÜNİVERSİTESİ TİYATRO KULÜBÜ’nünü bir ürünü. Ancak oyun bir üniversite kulübü ürünü “amatör” bir oyun olmanın ötesinde –incelenmesi gereken- ilginç bir yapısı var. Eskiden sadece Devlet Üniversiteleri vardı ve onların da tiyatro ve sanat öncelikleri yoktu. Kendi gençliğimden biliyorum : Koca İ.Ü. Edebiyat Fakültesi’nin (Felsefe Bölümü’nde okurken) ne bir bir Tiyatro Kulübü , ne de bir tiyatro salonu vardı. Şimdi hemen her üniversitenin bir tiyatro kulübü ve gençlerin sanat ve tiyatro yapmalarının önünü açan rektörleri , dekanları var. Ancak Kültür Üniversitesi bunlar içinde belki de en şanslı olanı. Üniversitenin hem bir Oyunculuk Bölümü , hem bir Tiyatro Kulübü ve hem de bir Sanat ve Tasarım Fakültesi , Sanat Yönetimi Bölümü var. KÜLTÜR ÜNİVERSİTESİ FARKI İşte bu “Ah Şu Gençler” oyunu Tiyatro Kulübü ve Sanat Yönetimi öğrencilerinin ortak projesi. Oyuncular , Tiyatro Kulübünden seçilmiş. Oyunun dekor ve kostümlerinin tasarım ve realizesini ise Sanat Yönetimi öğrencileri üstlenmiş. Bu aynı zamanda Sanat Yönetimi son sınıf öğrencileri nin Mezuniyet Projesi. Sanat Yönetimi son sınıf öğrencileri Kollektif Dekor Tasarımında gençler ve ebeveynleri arasındaki sorunlar üzerinden “bulmaca” temasına varmışlar. Buradan da bulmaca figürlü siyah ve beyaz renklerden oluşan “küpler” fikri ortaya çıkmış.(Eğer gerçek neden Rektör’ün “Beşiktaşlı” olması değilse tabii !) (Şaka tabii.) Kültür Üniversitesinin son derece büyük ve profesyonel sahnesi için hazırlanan bu dekor bizim çakmak cebi tiyatrosu Tünel-Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi Tiyatro Salonuna sığmaması hiç sürpriz olmadı. Biri yanılmıyorsam 800 kişilik bir salon ve bizim AKM döner sahne benzeri dev bir yuvarlak sahne , diğeri ise sadece yüz kişi alabilen ve sahne boyutları 5X10 m. civarında olan oldukça mütevazi bir tiyatro salonu (Burası , eski” Beyoğlu Evlendirme Dairesi” ki annemle babam da burada nikahlanmışlar…-Bu gerçek.-). AMATÖR TİYATRO FESTİVALİNE TARIK ZAFER KÜLTÜR MERKEZİ ARTIK YETMİYOR Neyse ki yönetmen ve işin uzmanları olaya el koydular ve oyun dekoru -500/1 ölçekli (!)-minimalize edildi. Ama bu da bize bir ders oldu. Yeri gelmişken buradan yetkililere seslenmek istiyorum. Böylesine her yıl nitelik ve niceliği olağanüstü artan ve büyüyen bir Amatör Tiyatro Festivali için bu salon (Tarık Zafer) artık yetmiyor , dar geliyor…Haberiniz olsun… Oyuna gelince… “TİYATRO GİBİ TİYATRO” YA DA “ADAM GİBİ TİYATRO” “Tiyatro gibi tiyatro” izliyorsunuz. Rejisi ,oyunculuğu , dekoru , kostümü , müzikleri , dansları…her şeyiyle dört dörtlük (adeta profesyonel) bir çalışma ile karşı karşıyayız. Oyuncuların sesleri bu kadar açık , diksiyonları bu kadar düzgün , sesleri bu kadar eğitimli , enerjileri bu denli yüksek , yorumları da bu kadar ustaca olunca ; ilk perdeyi onların Kültür Üniversitesi Oyunculuk Bölümü öğrencileri olduğunu sanarak izledim. Oyun arasında gerçeği yönetmeninden duyunca şaşkınlığım ve hayranlığım daha da arttı. DT. REJİSÖRÜ ZAFER KAYAOKAY FARKI Bu başarıda kuşkusuz en büyük pay oyunun yönetmeni ZAFER KAYAOKAY’ın. İngiltere’de reji eğitimi almış , Antalya –Adana ve İstanbul DT müdürlükleri yapmış ve yirminin üzerinde oyun yönetmiş ve halen DT’de rejisör kadrosunda bulunan birinden de farklı bir şey beklenemezdi zaten. Bir iki küçük şey var sadece ki eleştirmek için değil kayıtlara geçmesi ve objektif olmak açısından önemli : Birincisi müzikler yarı canlı yarı kayıt olmuş , keşke hepsi de bir piyano eşliğinde canlı olabilse imiş. (Bu tür “eleştiriler” yapmazsan camia seni subjektif olmakla suçlayabilir ; bunların yapılması işin tadı tuzu biberidir hoş görülsün lütfen…) İkincisi ise , bana göre , oyunun olmazsa olmazlarından olmayan , uyunun mesajına doğrudan katkı sağlamayan , durağan ve televizyonlarda bin kere işlenen –ki bu yüzden eskimiş ve “demode” kalmış “Televizyonda Bir Açık Oturum” , “Genel Kültür Yarışması” gibi –atmaya kıyılamayan- bazı sahneler budanabilir ve oyun daha kısa ama daha vurucu ve çarpıcı hale getirilebilirdi… Sonuç olarak bu oyun ve oyuncular artık olmuşlar , bir gişe açıp profesyonel dünyaya açılabilirler ve bütün Türkiye’ye turne yapabilirler. Ayrıca kurumsal tiyatrolardan bile iki kat kaliteli , özenli ve hacimli program dergilerine bittim… Kültür Üniversitesini kutlar , başarılarının devamını dilerim. Savaş Aykılıç Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|