| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
7. GSM Amatör Tiyatro Festivali 10. Günü (Son Gün) ve Genel Bir Değerlendirme Savaş Aykılıç Son gün iki oyunla -on günlük- bir tiyatro maratonunu noktalıyoruz…(Antik dönemde günde dört oyundan on gün süren festivallere-hem de güneş altında,açık havada,anfitiyatrolarda-nasıl dayanıyorlarmış,bravo vallaha…) 1.) Otakçılar Lisesi’nden , Müsahipzade Celal’in –asıl adı Celal Müsahipoğlu-“Yedekçi”si ile … 2.) Zübeyde Hanım Kültür Merkezi’nden “Gelincik” adlı sıkı bir feminist oyundan söz edeceğim bu yazımda… 1.) “YEDEKÇİ”. Yönetmenler : HÜSEYİN SANTUR.- ? OYUNCULAR : KERİM AĞA: HÜSEYİN ÖZTÜRK BELİĞ ÇELEBİ-NUMAN AĞA: DENİZ MERT CEBE ŞEMSİFER: HATİCE DOĞAN YEDEKÇİ: MERT EFE KANLIKILIÇ BOHOR: HAKAN BAYRAM RAZİYE: SEÇİL TOPAÇ MUNİSE: SEREN KONYALI NÜZHET: SERDAR YANIKKAYA AMBER: BEYTUL OSMAN UZ BEKİR: EBRU UZUN SALİHA: BERÇEM AÇIĞ SAFİNAZ: GÖZDE TEZCAN NERGİS: BÜŞRA BIYIK NAGİHAN: EVRİM YALÇINKAYA LOKMAN AĞA: BURAK ARAS MİSAFİR: ESER AKDEMİR SADIK: SEFA MERT TUNÇELLİ ÇENGİLER: BÜŞRA BIYIK , GÖZDE TEZCAN , EVRİM YALÇINKAYA , SİNEM TARAKÇI , ŞULE OBİ , MERVE KOCAKUŞAKLI , ÖZGE YÜCEL , BÜŞRA NUR GÜLTEKİN , CANSEL BAYRAM IŞIK VE SES : VOLKAN FURAT. OYUNUN KONUSU : (Program’dan…) “ Yedekçi , Ağa’nın kızına vurgundur. Çelebi ise Ağa’nın kızı ile evlenip zengin olmak hayalindedir. Kızını , Çelebi ile –parası için (S.A.)- evlendirme hazırlığındaki-şaka yapmayı çok seven Ağa-kendi kazdığı kuyuya düşer (S.A.)- kızını Yedekçi ile evlendirmek zorunda kalır. Musahipzade Celal , gençliğinde bizzat (Zenne rolü ile) ortaoyununa çıkan , bu geleneksel oyunu çok iyi bilen bir yazarımız. Geleneksel Halk Tiyatrosu birikimi ile perdeli (Batı Tiyatrosu ) sentezi , günümüz tiyatrosunu bile aydınlatmaya devam ediyor.Onun bu sentezini Haldun Tanerler , Oktay Arayıcılar , Turgut Özakmanlar , Ferhan Şensoylar çok daha ileri götüreceklerdir sonradan…Bu anlamda o , Halk Tiyatrosu ile Batı Tiyatrosu arasındaki denemelerin bir miladıdır denilebilir. Eğer Ahmet Vefik Paşa’nın Molier adaptasyonlarını saymaz isek… Yedekçi , herkese türlü şakalar yaparak eğlenen Ağa’nın “seni kızımla vlendireceğim” şakasını ciddiye alır. Ağa , arkadaşları ile eğlenmek için Yedekçi’yi kızı ile sözde evlendireceği sahte bir düğün kurgular.Ağa kızını zengin sandığı(çapkın) Çelebiye vermeye hazırlanmaktadır. Kendisi ile babasının malı mülkü için evlenmek istediğini duyan Ağa’nın kızı da aslında Çelebiyi değil Yedekçi’yi sevmektedir. Ağa , gelin diye hizmetçilere gelinlik giymiş deliyi hazırlatır. Bu oyunun farkına varan Ağa’nın kızı oyunu tersine çevirir , babasını kendi kazdığı kuyuya düşürür ve deliyi kovarak onun yerine geçer. Böylece Yedekçi de girdiği gerdek odasında gerçekten de sevdiği kıza kavuşur. Bu sırada Çelebi , konakta önceden canını yakıp kaçtığı bir belalısı ile karşılaşmış , yeni çapkınlıklar yapmak için Yahudi Bohor’dan yine borçlar almıştır. Bohor onun peşinden koşarken Cemalifere rastlar ve ona tutulur. Deli ortaya çıkınca olaylar anlaşılır ve Ağa , Yedekçi ile kızını gerçekten de evlendirmek zorunda kalır. Oyun kuran Ağa , oyuna gelmiştir. Oyun mutlu sonla biter… Yedekçi : Kayıkların, teknelerin iplerini iskeleye bağlayana Osmanlı’da “Yedekçi” denirmiş. Günümüzde-yanılmıyorsam- bu işi yapana “çımacı” deniyor. O dönemin geçimini kas gücü ile , bedenen çalışarak sağlayan kişi ; günümüzün aşağı yukarı işçi/amele karşılığı olan bir meslek… Daha perde açıldığında iyi bir oyun izleyeceğinizi anlıyorsunuz. Çünkü sesi son derece kuvvetli bir “Şemsifer Bacı” , bize-başrollerde oynayan- oyuncuları tanıtıyor. İlk gözümüze çarpan şey “Bacı”nın ayrıntıları : Esmer boya ile yüzü ve elleri tamamen siyaha boyanarak tam bir “Bacı Kalfa” olmuş. Oyuncular pırıl pırıl ve hepsi de enerjik . Kostümler sanki kurumsal tiyatrodan getirilmiş kadar neredeyse kusursuz. Özellikle çengi kolunun (grubunun) (Devlet Halk Dansları benzeri) kostümleri ve sahne arasındaki geçiş danslarını görenler bir an bir lisenin değil de Şehir Tiyatroları yapımı bir oyun izlediklerini sanabilirler. Sürpriz bir oyun ile karşı karşıyayız. Sahneler yumuşacık akıp gidiyor. Özellikle Ağa , Yedekçi , Şemsifer , deli , Çelebi , Bohor (Yahudi) diğerlerinden bir adım önde gibiler. Ama diğerleri de gerçekten bu öncekiler kadar değerliler. Sıkılmadan , zevkle oyunu izliyoruz. Bir tek Ağa’nın –şakadan- Yedekçi ile (bilmeden) deliyi evlendiği ve kalabalığın düğünü oynadığı sahnede sorun var gibi. Tiyatrodaki en temel yanlışlardan biri de “geçiştirmek” ve “savsaklamak… Kesinlikle buraya bir koreograf gerekiyor. Çünkü o ana kadar –(Yedekçi ile Ağa kızının evlenmesi) her şey öyle tıkır tıkır akıyor ve iyi gidiyor ki bu titizlik ve özen içerisinde bu “eğlenme sahnesi’nde de çıkar eğlenirsiniz”…yollu bir özensizliği yadırgıyor ve kabul edemiyoruz !... Herşey öylesine profesyonel ki şaşakalıyoruz. Danslarla yapılan geçişlerde yönetmenin fantezisi ve buluşları oyunu bir hayli geliştirmiş. Bunlar arasında ; Ağa’nın sinir gülüşü , Çelebi’nin dolandırıcılığı-sahtekarlığı ve yalancılığı , Cemalifer’in “gündüz fenerli arap bacı makyajı” , ilk gözümüze değenler oluyor… Ne diyelim bravo reji , bravo çocuklar…Başarılarınızın devamını diliyorum. 2.)“GELİNCİK”. YÖNETEN : SONAY BAHÇEKAPILI. OYUNCULAR : AFET İNAN – MASALCI : ESRA TAN KÖSEM SULTAN-SABİHA GÖKÇEN: SEVGİ TUBA SAPHO-NENE HATUN: SONGÜL ÇIK HELENE-LEYLA GENCER: HÜLYA BALCI OPHELİA-GELİNCİK: PINAR YALMAN AFİFE JALE-SOYTARI-GÜLDÜNYA: SONAY BAHÇEKAPILI CARİYELER-DELİLER-SOPHO’NUN KIZLARI : ÖZGE DİNÇ , PINAR ARABACI SES: CENGİZ EŞİYOK Oyun karakterlerinden de anlaşılacağı üzere bu bir feminist “Kadın Oyunu”… Karakterlerin tek ortak yanları “kadın olmak” ! Bunun dışında ne dönem , ne çağ ne de başka bir şey üzerinden ortak bir yanlarını bulmak zor. Ancak iş oyunculuğa ; emeğe ve çabaya bakınca da şapkamı çıkarıyorum. Bu oyun (nedense) beni hem tedirgin hem mutlu etti. Tedirgin etti , çünkü test anlamında , tiyatro teksti –metni anlamına oyunun ciddi sorunları var görünüyor. Ancak oyunculuk performansları , disiplinleri ve ciddiyetleri beni çok etkiledi. Demek ki iyi bir metinle bu ekip çok daha iyi işler başaracaktır… Ophelia , Gelincik , Güldünya ve Nene Hatun bölümleri dışındakilerin dramaları yok. Ansiklobedik , kuru ve ham bilgi tiyatro fabrikasında işlenmeden ham halleri ile sahnedeler. Bu yüzden olsa gerek onlardan geriye –internet bilgisi dışında tiyatro anlamında –ne kalıyor ? Hal böyle iken ; yani Shakespeare’den alınanlar dahil hemen hepsi çeşitli kitaplardan ,biyografilerden alıntıların kolajından oluşan bu oyunun programına “YAZAN” yazmak ne anlama geliyor , anlayamadım... Yazarlık buysa ve bu kadar kolaysa ; ben de şimendiferim ! YAZAN yerine KOLAJ denilmesi daha doğru olmaz mı ? Ki yapılan da-benim gördüğüm-budur : sahnelerin-bölümlerin-alıntıların araka arkaya kolajı ve montajı… Bilinçle , kültürle , telif haklarına saygı ile yapılmayan tiyatro , tiyatro değildir ! Metin açısından bunca yanlışlar , eksikler içerse de , çok uzun (2,5 saat) sürse de , ortada yadsınmaz bir çaba , emek ve hatta ayrıntılarda feminel bir titizlik var ki inkar edilemez. İşin kötüsü ve vahimi iyi yada kötü metin fark etmiyor ; iyi ya da kötü oyunculuk ve performans fark ediyor. İkinciler birinciden daha önemli sıradan izleyici için…Onun için bu yazdıklarımın da sıradan izleyiciler için bir anlamı olacağını sanmıyorum. Hele o açılış ! Carl Off’un “Carmina Brano”su açılıyor sandım ! Elinde , ucunda ziller , tüller takılı bir değnekle ortaya çıkan bir kadın şaman , oyunun başında nasıl da heyecenlandırmıştı beni oysa. Bu iyi düşünülmüş , iyi tasarlanmış , iyi çalışılmış önoyun seyircide öyle büyük bir beklenti yaratıyor ki sonraki sahnelerdeki düşüş de o kerte yüksekten ve büyük oluyor…Keşke daha alçak gönüllü bir açılış olsa idi de yavaş yavaş yükselse idi sahne. Ya da keşke ele alınan kişiler çatışmaları , ikilemleri , dönüşümleri , otobiyografik değil insani yönleri ile (dramları ile) ele alınsa ve bölümler arasında başka organik bağlar kurulabilse idi , diye , düşünmeden edemiyor insan. Oysa ilginç bir şekilde profesyonel boyutta bir makyaj , saç tasarım , dekor, fotoğraf, afiş tasarım,ışık ve ses çalışması var ortada… Un var , yağ var , şeker var , ateş var ama helva (-burada-: tiyatro gibi tiyatro anlamında bir tiyatro ) yok ortada ! İlginç bir gösteri var ama … Kısaca Stanislavsky’nin de dediği gibi “Sanatta kendini sevmek mi ? Yoksa kendinde sanatı sevmek mi ? Bütün mesele bu ! Bu oyun projesi , fikri , düşüncesi , konsepti çok güzel ama bu yeterli değil. Bu oyunun teması,anafikri nedir ? Yoksa , var mıdır demeli ? Tiyatro basit bir montaj ve kolaj çalışmasından çok daha fazla bir şeyler olmalı herhalde… Her şeye karşın Helena,Sabiha Gökçen,Nene Hatun , Leyla Gencer , Ophelia,Güldünya sahneleri ve oyuncuları aklımda kalanlar olmuş. Oyunu çok fazla ayakta alkışlayanlar da olduğuna göre , renkler ve zevkler de tartışılmayacağına göre (!) benim de bu yazıyı daha fazla uzatmama gerek yok sanırım. Sonuçta bu oyun ne diyor , bilen beri gelsin…Yok , bir şey demesi gerekmiyor, böyle bir gösteri olarak bile bize ilginç ve izlenesi geldi, deniyorsa, bana da susmak düşer herhalde… Son olarak , kısaca çoğu kötü metin ama iyi bir performans…Bu gurubun seneye ne yapacağını merakla bekleyeceğim. Tebrikler ve başarılar. FESTİVAL DEĞERLENDİRMESİ VE GELECEK YILA HAZIRLIK : 1.) GSM Amatör Tiyatro Festivali hızla büyüyor , gelişiyor ve yayılıyor. Profesyonel tiyatronun altyapısını oluşturan Amatör Tiyatroya hak ettiği önemi vermeliyiz. 2.) Üçer beşer yıllık periyodlarla bu “Amatör Tiyatro Festivali” geliştirilebilir ve genişletilebilir: “”İstanbul”, “Marmara” , “Türkiye” , “Karadeniz” , “Balkanlar”, “Ortadoğu” , “ Türki Cumhuriyetler” , “Avrupa” , “Asya” Amatör Tiyatro Festivalleri’ni öngörmek fazla hayalcilik mi olur ? Kültür A.Ş’ye ve Büyükşehir Belediyesine çok mu gelir ? Yoksa “Çanakkale’de bütün orduların emrine verilmesini isteyen Mustafa Kemal’e ‘Çok gelmez mi sorusuna Kemal’in ‘Az gelir !’ cevabı gibi : bizim yöneticilerimiz de , “Az gelir !” derler mi ? Bir “Dünya Amatör Tiyatro Festivali” hedefi önümüze konularak bu hedef doğrultusunda Festival Komitesi de (bütçe ve kadroları ile) büyümesi öngörülerek neden planlamalar yapılmasın ? 3.) Tiyatro Okulları bu hızla çoğaldıkça , tiyatro sevgisi gençler arasında bu hızla yayılmaya devam ettikçe bu düşünceler birer hayal olmaktan öteye geçecek , er ya da geç gerçekleşecek düşüncelere dönüşecektir. 4.) Bu festivalde verilen ödüller çok azdı. Bu çoğaltılabilir. Jüri genişletilebilir. Geniş “amatör” şemsiyesi içine giren üniversiteler (kendi içlerinde tiyatro eğitimi veren oyunculuk bölümleri ile tiyatro kulüpleri olarak ikiye ayrılarak) , liseler ve “bağımsız” amatör tiyatrolar ayrı ayrı jürilerce ayrı ayrı kategorilerde değerlendirilebilir. 5.) Katılan oyunların boyutları ile doğru orantılı olarak seneye Tarık Zafer’in yanı sıra Muammer Karaca , ve diğer başka tiyatro salonları da bu festivale tahsis edilebilir. 6.) Oyunlar arasına söyleşiler ve paneller ; oyun sonrası sohbet ve söyleşiler festival kapsamına alınabilir. Gençlerle ; profesyoneller ile amatörleri bir araya getirecek , usta çırak ilişkisinin kurulabileceği “Atölye Çalışmaları” yapılabilir. 7. GSM AMATÖR TİYATRO FESTİVALİ’ne emeği geçenlere , gençlere , geleceğin profesyonellerine ve hep amatör ruhlarını taşıyacak olanlara teşekkürlerimle… Savaş Aykılıç Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|